Dün itibarı ile Fransa direniş tarihinin bir yeni sayfası daha yazılmış oldu. Aylardır bu grev konuşuluyordu, grev yaklaşmaya başladığında okullar, kimi üniversiteler sınav tarihlerini daha ileriye çektiler. Çeşitli iş alanları grevi dikkate alarak düzenlemelere gittiler. Yurttaşlar grevi dikkate alarak kamu, eğitim, sağlık ve ulaşım ile olan ilişki ve randevularını daha ileri tarihlere alarak halletmeye başladılar. Yani Fransa’da herkes kendi hayatlarına ne kadar dokunacağını bilerek bu grev için hazırlık yaptı.

Ve de öyle oldu. Dün itibarı ile yani, 5 Aralık 2019 tarihi Fransa’da yurttaşlara karşı geliştirilmek istenen ve yaşamlarını doğrudan ilgilendiren yasalara karşı yüzbinler, milyonlar sokaklardaydılar. Grev’den dolayı hemen hemen bütün iş alanları, şehirlerdeki hayatın ritmi, hemen hemen her şey bugünü doğrudan yaşadı ve bir parçası oldu. Çeşitli site ve medya haberlerinde 650/800 bin gibi rakamlar geçse de 1.5 milyon yurttaş grev için dün sokaklardaydı. Aslında işi rakamlar ile izah etmeye de hiç gerek yok.

5 Aralık 2019 tarihinde tam anlamıyla Fransa’da HAYAT DURDU!

Paris’de dün Champs Elysées/Cumhurbaşkanlığı Sarayı, olası durumlara karşı barikatlar kurularak korunmaya alındı, Paris’in bir çok yeri eylemler için yasak alanlar olarak ilan edildi. Macron hükümeti ve de ona yakın basının soğuk propagandalarına karşın sadece Paris’te dün 250 bin kişi sokaklardaydı. Macron/ana akım medya günlerdir, eylemlerin nasıl hayatı felce uğratacağını, vandalların şehirleri birbirlerine katacağına dair haberler yapmaya başladılar. Ve hatta Paris için rakamlar ve grup isimleri dahi verildi. Ancak genel olarak bakıldığında Fransa’da halkın büyük bir çoğunluğu bu greve destek veriyor.

Sarı yelekliler, öğrenciler, öğretmenler, kamu çalışanları dün sokaklardaydı. Sendikalar, öğrenci kuruluşları, partiler, örgütler çok iyi örgütlenmişlerdi. Paris’te Gare de L’est de başlatan yürüyüş kortejleri Nation’a kadar saatlerce süren bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Tabi benim anlamadığım, ve hala anlamak stediğim şey; Metro çalışmıyor, banliyöleri merkeze taşıyan büyük trenler RER’ler çalışmıyor, otobüsler çalışmıyor, bu kadar bir kalabalık nasıl bir araya geldi?

Günün daha ilk saatlerinde Lyon, Marsilya, Lille, Tulus’dan gelen görüntü ve fotoğraflarda Paris’de yaşananların diğer bütün büyük şehirlerde de yaşandığını gördük. Fransa’nın hemen hemen bütününde milyonlar, yeni emeklilik yasasına geçit vermeyeceklerini haykırmak için alanlara akmıştı. Bu grev şimdiden 1995 tarihindeki grev ile karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmeye başlandı. Özellikle de SGT’nin açıklaması, Macron’u geri adım attırana kadar bu grevin devam edeceğini söylüyor.

Zaman zaman polisler ile çatışmalarında olduğu bu büyük yürüyüşlerde yüzlerce gözaltılar oldu.

Neden bu grev diye biraz daha özelden bakarsak. Aslında Macron’un iktidara gelmesinden itibaren iş hayatı, eğitim, kamuda hizmetler, sağlık hizmetleri, sosyal haklar, yani hemen hemen birçok alanda sermaye/devlet lehine çeşitli düzenlemelere gidildi ve gidilmek isteniyor. Buna karşı da Franda’da eylemler zaten hiç durmadı. Yeni durum ise Macron’un emeklilik yasası üzerinde yapmak istediği yeni yasal değişikliğe dair itirazlardan kaynaklanıyor. Yeni yasal değişiklik ile 60 olan emeklilik yaşı 62 olacak, ücretlerde düşüşler olacak. Aslında Fransa’da emeklilik iş bazlı, yani başka başka iş alanlarının kendisine göre bir emeklilik sistemi var. Macron’da bunları tek elde toplamak istiyor. Tek elde toplanması halinde ise sermaye/devlet lehine ve yurttaşlar aleyhine bir durum söz konusu olacak.

Fransa’daki eylem ve grevler zaman zaman; ”tamam da neye etki edebiliyorlar, Macron istediği yasaları yine de geçiriyor” karamsarlığından değerlendirmelerim ve de sosyal medyada paylaşımlarım oldu. Hatta bunun üzerine “neden sen grevlere/eylemlere karşı mısın?” eleştirilerini de aldığım oldu. Benim karamsarlığım, özellikle de son bir yıl içinde ayları bulan grevler, bir yılı geride bırakan sarı yelekliler eylemleri...

Bunlar devam ederken hayatın kendi ritmi de aynen devam ediyordu. Zaman zaman sanki sendikalar ve Macron, herkes kendi cephesinde sanki gizli bir uzlaşı içinde ve çeşitli grev ve de eylemler ile de çalışanların/yurttaşların tepki ve de öfkeleri “güvenli” alanlara boşaltılıyor hissine kapılıyordum. Ancak dünkü grev ve eylemler, insanların talepleri ve de kararlılıkları başka bir şey söylüyordu. Macron istediğini istediği gibi yapamayacak, sendikalar da kendi konforları içinde kalamayacaklar. İnsanların gerçekten ciddi bir işsizlik, yoksulluk derdi var, insanlar, özellikle de gençlik ve de öğrenciler geleceklerine dair ciddi endişeler taşıyorlar.

İtirazların örgütlü ve de etkili bir görünürlüğü sağlandı dün. Ve bu durum devam edecek, direnenler hayatlarına dair, yaşam alanlarına dair, umut ve geleceklerine dair söz ve itiraz haklarını ellerinde sıkı sıkı tutmaya devam edecekler!

Kimsenin iki dudağı arasına terk etmeyecekler bunları!