Geçen haftalarda bir “bacı” patırtısı koptu.

Sabah yazarı Emre Aköz, bir üniversitede konuşma yaparken yumurtalanıp, kendisini yumurtalayanları da “kara kuru kızlar” diye niteleyince yine Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç “devrimci bacılar zaten oldum olası karadır, kururdur, çirkindir, pasaklıdır. Kimse yüzlerine bakmadığı için, erkeklerle dertleri olduğu için, yeterince seks yapamadıkları için devrimci olmuşlardır zaten. Öpseydin de ossaat liberal olurlardı” şeklinde neresinden tutsan elde kalır tuhaf bir yazı döşendi.

Mehveş Evin, Nagehan Alçı, Ece Temelkuran, Rahşan Gülşan, Kürşad Oğuz ve yanlış anlamadıysam Hürriyet internetten Ayşe Aral (zira yazısında isim geçmiyordu) Ardıç’a yönelik yazılar yazdılar.

Engin Ardıç’ın yazısı hakikaten utanç vericiydi.

Bir kere genel olarak faşistti. Karalık, kuruluk, kısalık, çirkinlik, hatta şişmanlık, zayıflık seçemediğimiz özellikler. Seçemediğimiz özelliklerden dolayı aşağılanmak bildiğin buz gibi faşizmdir.

Sonra kadınlara yönelik ayrı bir faşizm de söz konusuydu. Kadınlar, devrimcilik, feministlik gibi ideoloji içeren hiçbir şeyi inanarak yapmaz, yegane hedefleri olan seks, erkek, evlilik, bebek gibi eksikliklerini telafi veya ikame etmek için bir takım uğraşlar edinirler, güzel olsalardı bütün bunlar olmayacaktı, kadın dediğin yaratığı ancak güzellik çirkinlik ekseninden değerlendirebiliriz gibi gibi bir dolu taş devri mesajlar içeren bir yazıydı.

Engin Ardıç bunu ilk defa yapmıyor. Yeniden ve yeniden ele almanın lüzumu yok.

Ancak kendisine cevap veya eleştiri olarak yazılmış yazılara baktığımız zaman aynı faşist dilin kullanıldığını görüyorum. Yaşlılık, şişmanlık, çirkinlik, iktidarsızlık gibi yine insanın seçemediği özellikler üzerinden yazılmış yazılardı bazıları.

Faşist bir yaklaşıma faşist bir dille cevap vermeyi son derece sakıncalı buluyorum.

Bir: Faşizmi meşrulaştırmış oluyorsun.

İki: Faşist dili yeniden üretip yaygınlaştırıyorsun.

Üç: Tipinden, cinsiyetinden, ırkından kaynaklanan özelliklerini eleştirilebilir, aşağılanabilir hale getiriyorsun.

Mesele de budur. Faşizm, topyekûn savaşılması gereken bir şeydir. Aynı dil kadına karşı kullanılamaz ama erkeğe karşı kullanılır diyemeyiz. Bu bir kadın erkek meselesi değil, insanlık meselesidir. Nefret suçunun cinsiyet ayrımı yoktur.

***


Kadınlar silahlanmalı demek vursunlar demek değil

8 Mart’taki yazımda giderek artan aile içi erkek şiddetine karşı kadınların silahlanması gerektiğini söyledim.

Kimileri bunu “kadınlar silahlanmalı ve ellerinde silahlarıyla erkekleri kovalamalı” şeklinde değerlendirip face book’larda ağır bir şekilde eleştirmiş.

Kimseye “al eline silahı, git kocanı vur” demiş değilim. Silahın, istenmeyen sonuçlarını da biliyorum.

Böyle bir yanlış anlamaya neden olmak istemem. Silah taşımayı savunma amacıyla öneriyorum. Gidip aynı şiddeti biz gösterelim demiyorum. Yukarıdaki yazımda maksadımı görebilirsiniz.