Kazım Koyuncu, 25 Haziran 2005’te hayata veda ettiği gün ölümsüzleşti. Ardından da bir efsane haline geldi. Onu ölümsüzleştiren ve çok kısa bir sürede de efsane haline getiren taşıdığı kimliği ve verdiği mücadeledir. Yaşarken sergilediği duruş çok önemlidir. Şan, şöhret ve paraya tapmadı. Kazım Koyuncu’nun mirası yalnızca; sesi, sanatçılığı ve albümleri değil. Onun müzikalitesi konusunda son kararı şüphesiz müzik otoriteleri verebilir. Bizi ilgilendiren ve hep önplana çıkarmamız gerekense; Kazım Koyuncu’nun duruşu ve mücadelesidir. Kazım Koyuncu’nun mirası budur. Kazım Koyuncu’yu  sağken de, günümüzde de  önemli ve aranır kılan bu mirasıdır.

“Noderi” (“imece”), ilksel komünal üretim, paylaşım ve mülkiyet ilişkilerinin Lazca’daki adıdır. Kazım Koyuncu’nun sergilemeye çalıştığı duruşun temelinde, Laz halkının “noderi” geleneğinin derin izlerinin de olduğu açıkça görülüyor. Kazım Koyuncu, büyürken ve öğrenirken Laz halkının ve diğer halkların dayanışmacı bilge geleneklerinden beslenmiş ve daha sonra da onların hak ve kimlik mücadelesine bilgisi, gücü ve cesareti oranında destek vermeye çalışmıştır.

Kuşkusuz aile ve akraba ortamında bazı donanımlar edinmişti. Politik bir duruşu da oluşmuştu. Liseyi bitirdi. İstanbul’a gitti. SBF’ne girdi. Orada edindiği ilişkiler, kişisel gelişimine çok olumlu katkılar yaptı; hak mücadelesinin daha da farkına vardı. Başarılı bir öğrenci olmadığını duymuştum. Okulu sevmemiş. İlgi alanı başkaydı. Müziğe gönül vermişti. Müzikle ilgilenen binlerce gençten yalnızca bir tanesiydi. 1993 sonuna kadar onu yakın çevresi dışında pek kimse de tanımıyordu. 1993 Kasım’ında Ogni Dergisi’nin yayınlanmaya başlamasıyla beraber, Kazım Koyuncu kendi kimliğine ilişkin de donanımlı hale gelmeye başladı. Solisti olduğu Lazca sözlü rock müzik yapan “Zuğaşi Berepe” (“Deniz’in Çocukları”) ile beraber yavaş yavaş tanınmaya başladı. Basının Lazca sözlü rock müziğe ilgisi büyüktü. Bu durum “Zuğaşi Berepe”yi, “Zuğaşi Berepe” de Kazım Koyuncu’yu önplana çıkardı. “Zuğaşi Berepe”nin “Va mişk’unan” (“Bilmiyoruz”) adlı ilk kasetine Ogni Dergisi’nin maddi- manevi desteği önemliydi. “Zuğaşi Berepe”nin dağılmasından sonra, Kazım Koyuncu yoluna tek başına devam etti. Kendisini daha da geliştirdi. Yeni öğrendikleriyle müzikalitesini de nitelikli hale gelmeye başladı.

Kazım Koyuncu, politikacı değildi, ancak doğru politik söylemlerini ve hak mücadelesini hiç bir zaman bırakmadı. Zaten onu ölümsüzleştiren de yalnızca söylediği şarkılar değil, bu söylem ve mücadelesiydi. Ona bu şarkıları söyletenin de o söylem ve mücadelesi olduğunu hatırlamak gerek. Şan, şöhret, para kazanayım da keyfime bakayım, demedi. Tam tersine fedakarca mücadele etti. Lazca şarkılar söyledi. Diğer dillerde şarkılar söyledi. Lazca’nın farklı bir dil olduğunu Türkiye’de çoğu kişi ondan öğrendi. Yalnızca Lazca şarkı söylemekle kalmadı; Lazca’yı çeşitli platformlarda savundu. Doğayı kirletenlerle mücadele etti. Karadeniz otoyolunun doğaya zarar vereceğinin düşünüyordu. Buna karşı da kavga verdi. Emek mücadelesinde yerini aldı. Ülkemize barışın gelmesi için mesaj vermek amacıyla Diyarbakır’a gitti ve kardeşlik şarkıları söyledi.

Bizim bildiğimiz  Kazım Koyuncu, insani değerleri tüketen ve sömüren kapitalist yabancılaşmaya yakın bir yerlerde durmuyordu. “Sistemin şarkıcıları”ndan birisi hiç de değildi. Onun onurlu mirasına sahip çıkabilmek için, bu mücadelenin bilincinde olmak ve Kazım Koyuncuları çoğaltmak gerekiyor.