Ekonomiden sorumlu bakanımız öyle bir açıklama yaptı ki; dinleyince müthiş bir aydınlanma yaşadım! Bilgi dağarcığım gelişti! Olaylara hiç bakmadığım bir açıdan bakmaya başladım! Ve kendime kızdım her açıklamayı yanlış anlıyorum, yapılan uygulamaları kavramadan eleştiriyorum diye!

 

Bakanımız söylüyor işte ‘’Zamlar huzur ortamını korumak için‘’ yapılmış!

 

Yani memlekette bir huzur ortamı varmış! Var olan bu huzur ortamını korumak için zam yapmak gerekiyormuş! Bu hususta hükümetin en yetkili makamları ve ekonomiden sorumlu bakanlığı günlerce üzerinde çalışarak bu huzur ortamını nasıl devam ettirebiliriz diye kafa yormuşlar ve bizler için en faydalı çözümü bulmuşlar!

 

Zam, zam da zam zam…

 

Yok, yok, öyle hemen yanlış anlamayın, bu zam öyle bizlerin temel besin maddelerine değil!

 

Benzin, otomobil, tapu harcı ve içkiye geliyor.

 

Yani bizler zaten kıt kanaat geçinen insanlarız arabamız yok, o sebeple benzine ihtiyaç da yok. Zaten ev alım satımı yapacak gücümüz olmadığı aşikar olduğundan tapu harcı da bizi çok ilgilendirmez. Arada bir alkol alıp hayatın stresinden bir nebze kurtulmak isterdik sadece orada etkiler. E ne yapalım o kadar da olacak!

 

Yani kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım buraya kadar Polyannacılık yapabiliyorum.

 

‘’Zamlar huzur ortamını korumak için‘’ yapılmışmış!

 

Polyanna bile bu duruma “Edep yahu” diyecektir!

 

Peki, yapılan bu zamlar çok sayıda vergi ve harcın düzenlenmesini sağlayan Yeniden Değerleme oranını yükseltmeyecek mi? Yükselen bu vergi ve oranlar yaşam standartlarımızı direkt etkileyen tüketim maddelerine otomatik zam olarak yansımayacak mı?

 

Yaşam standartlarında zaten sıkıntıların hat safhada olduğu milyonlarca işçi ve emekçi için bu uygulama ile huzur nasıl bir ahenk oluşturacak acaba?

 

Bu memleketteki milyonlarca işçi ve emekçinin gelir düzeyi ortada.

 

Asgari ücretin net 739,79 TL olduğu bir ülkede asgari ücretli olarak çalışanların net sayısı bilinmemekle birlikte, Gelir İdaresi’nin 2011 yılı Faaliyet Raporu’na göre 5 milyon 129 bin 623.

 

SGK istatistiklerine göre ise 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla sigortalı çalışan sayısı 11 milyon 257 bin, yani sigortalı çalışanların %50 si asgari ücret ile çalışıyor.

 

Peki, ülkede uygulanan bu ücret politikası ile yaşam için gerekli olan ihtiyaçlar arasında nasıl bir denge(sizlik) söz konusu acaba?

 

4 kişilik çekirdek ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcama tutarı (açlık sınırı) 935,76 TL, yine 4 kişilik çekirdek ailenin yeterli hayat standardında yaşayabilmesi için gerekli olan minimum gelir miktarı olan yoksulluk sınırı 3.048.06 TL.

 

Şimdi samimiyetle cevap verilmesi gereken soruları soralım.

 

Belirlenmiş olan maaşlar ve göstergedeki açlık ve yoksul sınırı oranları dikkate alındığında yapılan zamlar kime, nasıl bir huzur getirecek?

 

Bu zamlar memleketin huzuru için mi? yoksa ülkemiz ve komşu ülkeler ile yürüttüğümüz savaş politikasının geleceği için mi yapılıyor?

 

Bu zamlar ile zaten alım gücü düşük olan işçi ve emekçilerin üzerine binen yük arttırılarak, yoksullaşan milyonlara kırıntılar (makarna, kömür…) verilerek sisteme yedekleme politikası daha da mı derinleştiriliyor?

 

Ülkeyi yöneten politikacılar olarak gerçekten İşçi, Emekçi, Barış, Demokrasi, Özgürlük, Huzur kavramlarını ve alım gücünü düşüren ve fakirliği arttıran tüketim maddelerine yapılan zammın bu kavramlar ile orantısını biliyor musunuz?

 

Suriye’nin iç işlerine karışarak, Esad rejimine muhalif olduğu söylenen kesimlere sağlanan lojistik ve ödenen paralar bu zam bütçeleri ile mi karşılanacak?

 

Bu zamlar bu memleket ve bulunduğu coğrafyanın huzuru için yapılan zamlar değil!

 

Savaş politikaları ile ortaya çıkan ve her geçen gün büyütmüş olduğunuz bütçe açığını vatandaşın üzerine yıkıp, sonrada çıkıp "Zamlar huzur ortamını korumak için" açıklamaları Pollyanna’yı bile hayretlere düşürecek bir açıklamadır.