“…

Çare vuz’irat ham Çkuni derdis

Çkun Lazepe, Lazi voret

Çkar mitiş kyole va voret”

(İskender Tzitaşi)

“Şurimşine”, Gürcüstanlı dört Laz genç kızın oluşturduğu bir müzik grubu. Repertuvarında ağırlıklı olarak otantik Laz şarkıları var. Bu dört genç Laz kızı Acaristan Özerk Cumhuriyetinde bulunan Laz köylerinde yetişmişler. Üçü, bir yarısı Acaristan’da kalan Sarpi’den. Biri ise K’variati’den. “Şurimşine”, Lazların Pagan oldukları döneme, oradan Hıristiyan oldukları zamana, oradan da Müslüman oldukları günlere taşıyıp kullandıkları bir ifade. “Şurimşine”, “ruhundan geldiğim, ruhunu yaşatacak olduğum” anlamında; kutsal ve derin bir anlam taşır.

Grup “Şurimşine” ile ilgili bilgi vermeden önce, Lazların kökenine ve tarihlerine ilişkin ayrıntıya girmeden ve terminolojik karışıklığa düşürmeden okuyucuya kısaca bilgi vermenin doğru olacağını düşünüyorum. “Laz” ve “Megrel” terimleri geçmişte aynı halkı ifade etmek için eşanlamlı olarak kullanılıyordu. Roma- Bizanslıların “Laz” (“Lazi”) dedikleri halka, kendileri “Megrel” (“Margali”) diyor. Roma, Pers, Bizans, Arap, Osmanlı ve Rusya gibi büyük güçlerin Kafkasya’da at koşturmaya başlamalarıyla beraber “Lazlar”, diğer adlarıyla “Megreller” bu süreçlerde ikiye bölündü. “Lazlar”ın, yani Megrellerin Güney Batı Kafkasya ve Doğu Karadeniz Bölgenin yerli halklarından olduğu kabul edilir. Günümüzde Gürcüstan sınırları içinde ve Abhazya sınırları içinde kalanlar çeşitli kaynaklarda “Megreli, Migreli, Mingreli, Megrelian, Mingrelian, Agrwa” adlarıyla anılırlar. Ancak onlar kendilerine “Margali” der. Önce Osmanlı Ülkesi, şimdi ise Türkiye sınırları içinde kalanlar ise, “Laz, Ç’ani, Lazian” adlarıyla anılırlar. Ancak onlar kendilerine “Lazi” der. Büyüklerin kendilerini “Lazi” olarak tanımlarken eskiden “Mergel” olduklarını söylediklerine de vurgu yapalım. Dikkat edilirse “Megrel” şeklinde değil “Mergel” şeklinde bir kullanım. “Laz” teriminin bu etnik kullanımının yanı sıra, coğrafi aidiyeti belirtmek için “Doğu Karadenizli” anlamında da kullanıldığını söylemekte fayda var.

Birbirlerinden yüzyıllarca ayrı düşmüş olan aynı halkın Hıristiyan kalanları süreç içinde “Megrel”; Müslümanlığı seçenleri de “Laz” adıyla özdeşleşmiş. Tarihte bilinen ve Roma İmparatorluğunun vasalı olan devletlerine Batılılar “Lazika”, kendileri ise “Egrisi” der.

Lazca ve Megrelce; “Ural-Altay” veya “Hint- Avrupa” dil gruplarından değildir. Günümüzün Lazca ve Megrelcesi, “Zan Dilleri” olarak bilinirler. “Zan dilleri” (“Zanuri nena”), “Güney Kafkasya Dil Ailesi” içinde sınıflandırılır.

Günümüzde Megreller, Gürcüstan’da “Samargalo” (“Samegrelo”); Abkhazya’da “Gali (“Samurzakano”) bölgelerinde, Lazlar ise Osmanlı dönemindeki adlandırmayla “Lazistan Sancağı”nda, bugünkü tanımlandırmayla Rize ve Artvin sınırları içinde kalan tarihsel bölgelerde toplu olarak yaşarlar.

Roma, Pers, Bizans, Arap, Osmanlı ve Rusya imparatorluklarının tarih içindeki çatışmaları, aynı halkı ikiye bölmekle, bir yarısının Megrel adıyla Hıristiyan kalmasına ve diğer yarısının Laz adıyla Müslümanlığı seçmesine sebep olmakla kalmadı. 1920’li yıllarda Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında çizilen sınırla da Müslüman Lazlar da ikiye bölünmüş olundu. Bazı Laz köyleri, sonradan Acaristan Özerk Cumhuriyeti adını alacak olan sınırlar içinde kaldı. Bu sınırlar, daha sonraki yıllarda NATO ile VARŞOVA sınırlarından da birisi olacaktı. Gürcüstan Lazlarının bir kısmının geçtiğimiz yıllarda tekrar Hıristiyanlığa döndüğünü belirtmekte fayda var.

Lazlar, günümüzde yalnızca Türkiye ve Gürcüstan’a bağlı Acaristan Özerk Cumhuriyetindeki köylerinde değil, Abkhazya’daki köylerinde de yaşıyorlar. Bunlar ekonomik sebeplerden 100-150 yıl önce Oçamçire, Sukhumi, Gudauta, Gagra’ya çalışmaya gidenlerin torunlarıdır. Belirli bir sayıda Laz’ın da Rusya Federasyonu’nun çeşitli yerlerinde yaşadığı biliniyor.

Bu makalemizin konusu olan grup “Şurimşine”, Türkiye sınırlarının ötesindeki, Acaristan Özerk Cumhuriyeti’ndeki Laz köylerinden. Bu köylerden ikisinden; Sarpi ve Kvariati’den. 22 yaşındaki Maik’o Memişi Kvariati’den; 24 yaşındaki Sofi Bakrazde, 18 yaşındaki Lela Bekirişi ve 16 yaşındaki Qeti Kakabadze ise Sarpi’den.

Hem kendileri hem de sesleri güzel ve müzik alanında eğitimli olan bu Laz kızlarının adını ilk 2011’de “Yeşil Yayla Şenliği”nde duymuş; tanımıştık. Şenliği Gola Derneği düzenlemişti. Arhavi’deki festivalde sahne alan grup “Şurimşine”, Laz dinleyicilerden o kadar ilgi gördü ki, çalışmalarına hız verdi, repertuvarlarını genişletti.

Grup “Şurimşine”, söyledikleri otantik ve polifonik halk şarkılarıyla, bize Lazcanın yaşayan bir dil olduğunu ispatlamakla kalmıyor. Bizleri bulutların içine çekiyorlar Oradan da Kafkasya Dağlarının doruklarına. Sonra da ovaları görüyoruz yukarılardan. Şimdiki zamanların ötesine götürüyorlar bizi. Grup “Şurimşine”, bizleri atalarımızın ruhlarıyla buluşturuyor oralarda bir yerlerde. Lazca bir himni, ilahi olan “Alio”yu duyuyoruz oralardan. Grup “Şurimşine”, bizleri düşünmeye sevk ediyor. Kendimizi ve geçmişimizi düşünmeye başlıyoruz.

Öncelikle Türkiye’deki yakın tarihimizi hatırlıyoruz. 1920’li yılların ilk yarısından hemen sonra Laz kimliğine karşı girişilen uygulamaları hatırlıyoruz. Lazca konuştuğu için okullarda dövülen, kişilikleri örselenen çocukların seslerini duyuyoruz. Daha sonra da Lazcanın dil olmadığı aşağılamalarını hatırlıyoruz. Kendi diline, kimliğine yabancılaştırılan, günümüzde kendi anadilini de Türkçeyi de iyi konuşamayan ve yazamayan çocukları hatırlıyoruz. Bazıları birbirleriyle didişiyor. El ele verip dil, kimlik mücadelesini beraber verecekleri yerde, korkularını örtmek için olmadık çirkinliklere sığınıyor bazıları. Hala beraberce kimlik mücadelesi vermeleri gerektiğini anlamak istemiyorlar. 1920’li yılların ilk yarısından itibaren uygulanan resmi ideoloji ve tarih tezleri onları bu hale getirmiş. İşte böylesi çirkinlikleri yok ediyor grup “Şurimşine” ve örnek oluyor.

 

Grup “Şurimşine”, Laz dili ve kültürünün, Laz kimliğinin adsız neferlerini de düşündürüyor bize. Sonra Yaşar Turna’yı, Erkan Ocaklı’yı. Ayhan Alptekin’i de. Sonra Zuğaşi Berepe’yi de. Kazım Koyuncu’yu da. Birol Topaloğlu, Erdal Bayrakoğlu, Karmate, Marsis ve diğerlerini de…

Grup “Şurimşine”, bizleri yalnızca Türkiye’de Laz kimliğinin reddedildiği yıllara götürmüyor. Şimdi yine 1920’li yılların ikinci yarısındayız. Sovyetler Birliğindeyiz, Acaristan Özerk Cumhuriyetindeki Laz köylerinde, Abkhazyadaki Laz köylerindeyiz.

“…

Sumeneç 3’ana 3’oxle ar bere dibaduşi,

Beres coxo kogyodves : “supara ok’itxuşi”

Bereş bedi goç’veri mamç’aru baba muşi

Doğuruşk’ule irdu iskender 3’itaşi”

Munir Yilmaz Avci)

Laz çocuklar sınıfa girmişler. Ellerinde kitapları; açmış okuyorlar. Sovyet Hükümetinin imkanları fazla değil. Aynı sınıfta birkaç sınıf öğrenci birlikte ders görüyor. Küçüklerin sıralarının üzerinde “Alboni” (“Alfabe”), konuştukları dilin nasıl yazıldığını kavramaya çalışıyorlar. Bazıları “Okitkhuşi Supara”dan (“Okuma Kitabı”ndan) Sovyet yurttaşlığına ilişkin konuyu çalışıyor. Bazısı da “Oxesapuşi Supara”dan aritmetik problemlerini çözmeye çalışıyor. Koskoca bir sınıf. Çarlık zamanında da kullanılıyormuş. Tavanı oldukça yüksek. Kapı gıcırtıyla açılıyor. Önde öğretmen hemen yanında İskender Tzitaşi sınıfa giriyorlar. İlerliyorlar. Kürsünün yanında duruyorlar. Laz okulları direktörü İskender Tzitaşi, bir süprizleri olduğunu söylüyor küçüklere: “Birazdan Abhazya devleti reisi, yoldaş Nestor Lakoba gelecek! Sizinle görüşecek!”

Çocuklar heyecanlı. Lazca okulundan diplomalarını alacakları günü iple çekiyorlar. Bir yandan Rusça öğreniyorlar diğer yandan da anadillerini yazmayı ve anadillerinde yayınlanmış kitapları okumayı. Nestor Lakoba yoldaş kapıdan içeri giriyor. Bir alkış fırtınası kopuyor. Bütün yüzlerde tebessüm. Lazca derslerini veren öğretmen ve İskender Tzitaşi sevgiyle ile kucaklaştı. Yoldaş Nestor Lakoba, Sovyet Ülkesinin genç yurttaşlarını Rusça ve Lazca selamlıyor…

Sovyetler Birliği Lazları, Abkhazya ve Acaristan Lazları 1930’lu yılların ikinci yarısına kadar anadil okullarında anadil dersleri görüyorlardı. Lazca gazeteleri vardı. Lazca tiyatroları vardı. Oralarda bir yerde, genç Muhammed Vanilişi’yi görüyoruz şimdi. Sınırı geçmeye hazırlanıyor. Koltuğunun altında bir paket. İçinde Lazca yayınlanan “Mç’ita Murutskhi” (“Kızıl Yıldız”) adlı gazeteler var. Sınırdan gizlice Türkiye’ye geçecek ve gazeteyi Laz yoldaşlarına ulaştıracak. Orada hatırı sayılır miktarda partili Laz yoldaşları var. Onlara gazeteleri ulaştıracak. Onlar da başkalarına. Onlardan aldığı raporları partiye ulaştıracak.

Parti yönetimi içindeki sen-ben aydın kariyerizmi kavgası su yüzüne çıktı. Laz okulları direktörü İskender Tzitaşi, daha sonra tasfiye edilen aydınlar içerisindeydi. Sırf tasfiye edilenlerin iyi şeyler yapmadıklarını göstermek için, onların yaptıkları işler de ortadan kaldırıldı. Laz okulları işte bu sebeple kapatıldı. Partili Laz aydınları tasfiye edildi. Kimileri sürüldü.

Abkhazya Lazları, İskender Tzitaşi’yi günümüzde bile hatırlıyor. Hasan Helimişi’nin tamamlayamadığı tablosunu da; Nestor ve Sariya Lakoba’nın yarım kalan tablosunu.

Grup “Şurimşine”, Muhammed Vanilişi’nin yöresinden. Grup “Şurimşine”, bir zamanlar Lazca gazeteleri gizlice yoldaşlarına ulaştıran Muhammed Vanilişi gibi Laz diline sahip çıkıyor. İskender Tzitaşi’yi, onun Laz dili, kültürü ve kimliğine yaptığı katkıyı hatırlatıyor: Biz binlerce yıl bu dille yaşadık. Gündelik bilgileri, hayatı bu dille öğrendik; tanıdık. O dille kendimizi ifade ettik. Aziz Andria, Lazlara Hıristiyanlığı bu dille tebliğ etmişti. Bütün bunları hatırlıyoruz, grup “Şurimşine” Lazca Alilo’yu söylerken.

“Oi Alilo da, oi Alilo da
Eçidoxuti am tutas, K’riste dibadu Betlemis ya ho
Muru3xepe çaçxalapt’es, otanapt’es Betlemis ya ho
Ham mç’k’eşepek kogneşk’ule, k’ainoba bz’irit ya ho
Evusi do Ağavus ya, ğeci go3’obun k’ağus ya ho
K’ai oxormance çkimik ya, m3ika momik’vatups ya ho
Çkin Xrist’ana gegixvamupt, mtelixolo k’ai vort’at e ho”

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Tanura Dergisi”nin üçüncü sayısında grup “Şurimşine” ile yapılan Lazca bir söyleşi yayınlandı. Söyleşiyi İsmail Bucaklişi yapmış. Söyleşinin Türkçesi, Vildan Manelişi’ye ait. Ümit ederiz grup “Şurimşine”, Türkiye’de Lazca müzik yapan gruplara da katkı yapar, örnek oluşturur. Onlardan da öğrenir. Lazca otantik şarkıları söyleyen bir yaşlılar korosu, bir gençler korosu, bir çocuklar korosunu oluşturacak çalışmalar Laz aydınlarının boynunun borcu. Lazca skeçler sergileyen, çizgi filmleri Lazca seslendirecek, konulu Lazca kısa metrajlı filmler yapacak insanları hızla yetiştirmeliler. Okullarda anadil dersleri vermek için hem kendilerini hem de öğretim malzemeleri ve dosyalarını şimdiden hazırlamalılar. Bütün bunlar ancak kolektif çabayla olur. Bunun için de kariyerizm kavgasından uzaklaşmak ve geleceğe kalıcı miraslar bırakmak düşüncesine sahip olmak gerekiyor.

1930’lu yılların ikinci yarısından sonra İskender Tzitaşi ve Partili diğer Laz aydınlarının tasfiyesi ve Laz okullarının kapatılmasıyla Lazlar nüfus kayıtlarına “Gürcü” olarak geçirildi. Lazca öğretim yasaklandı. 1930’ların ikinci yarısından 1991 sonuna kadar devam eden “Lazlar Gürcüdür” resmi ideolojisini, bu tarihten itibaren Gürcüstan devraldı. Yalnızca Lazca şarkı söylemelerine izin verildi. Lazlar, köylerinde kapalı bir hayat yaşadıkları için Rusça ve Gürcüce de öğrendilerse de dillerini de korumayı başarabildiler. İşte bütün bu sebeplerden grup “Şurimşine”nin varlığı ve Lazca şarkılar söylemesi oldukça önemli.