Polis ve asker sivil katliamı yaparken yerinde bulunamayan Cizre Kaymakamı, sokağa çıkma yasağının ardından birden açıklamaları ile gündeme oturdu. Uzun süre hükümet sivil ölümleri ret etmişti., ama kaymakam operasyonların durmasıyla ortaya çıkarak sivil ölümleri kabul etti.

Tabii kaymakam sivil ölümlerini kabul etti dediysem, sivillerin failinin devlet olduğunu kabul etmedi. Star'a verdiği beyanda sivilleri PKK öldürdü dedi. Bir kere daha kapı kulu nasıl olur, bunu tüm kamuoyuna göstermiş oldu.

Bu kesmemiş halkın cenazelere katılımının çok sönük olduğunu söylemiş, bu da Cizre halkının devletin yanında olduğunu gösteriyormuş.

Madem söylediğiniz bilgilere inanıyorsunuz, son yılların bu en büyük operasyonunda neden sizi destekleyen halkınızın yanında değildiniz? Bir haftadan fazla süren bu büyük yıkım sırasında neredeydiniz çok merak ediyorum. Neden bu sivil ölümlerin önüne geçecek bir şeyler yapmadınız. Dediğiniz gibi ise yani PKK sivilleri öldürmüş ise, sivillerin yanında olduğunuzu göstermek için neden bunca yası olan halkın cenaze merasimine katılmadınız.

O sönük dediğiniz cenaze törenine ben de katıldım. Devletin özel birimleri ile katlettiği Adli tıp ve Savcılık raporları ile sabit olan sivil ölümler için yapılan törende kime sorduysam, Kürt siyasetçi Orhan Doğan'ın cenaze töreninden bile kalabalık bir kitlenin toplandığını söylediler. Benim de gözlemim sorulacak olursa en an 40 ya da 50 bin insan törene katıldı.

Devletin kendi yurttaşlarına gerçekleştirdiği saldırıdan dolayı korkanlar da elbette vardı bu yüzden bu törene katılmak istemedi. Devletin yurttaşlarına karşı nasıl gözünü kararttığının canlı şahidi oldular. Kaymakamın dediğinin tam tersine örnekleri cenaze töreninde konuştuğum bir çok insan bana söyledi.

Bu kadar gözü dönmüşlüğü biz 90'lı yıllarda görmedik dediler. Düşünün ki sokağa çıkma yasağının ertesi gün bitirileceği duyuluyor, yasağın bitimine iki saat kala ekmek almaya çıkan yaşlı bir insanımız kafasından keskin nişancılar tarafından katlediliyor dediler.

Bu yazıyı yazdığım anda bile, birçok Cizreli devletin kendilerine saldıracağına inandığını ifade ediyorlardı. Hiçbir savaşta olmayacak şeyler Cizre’de yaşandı. Çoğu keskin nişancılar tarafından vurulan yaralılar, özel devlet birliklerinin hastaneyi karargaha çevirmiş olması yüzünden tedavi olamadılar ve birçok sivil bu yüzden yaşamını yitirdi.

Devlet memurları bu zulmü kabul etmek zorunda mı?

Cizre de devlet katliamının belirtilerini anlatmak ile bitiremem. Bu zamana kadar varlığı ve yokluğu belli olmayan bu kaymakamın bile insanın kanını donduracak bu açıklamaları yaptığına inanmıyorum. Tayyipgillerin üstten aşağıya ültimatom verdiğini ve bu haberin o şekilde oluştuğuna inanıyorum.

Ben uzun zamandır Kürt halkının yoğun olduğu bölgelerde yaşıyorum. Orada uzun zamandır yaşayan devlet memurları (polis-asker)ile ilgili bir söyleme şahit oldum. Son dönem de Tayyipgillerin çıkarları doğrultusunda, durdurulmaz ise tüm Türkiye’yi saracak bir savaşın içerisine girdiğimizi düşünüyorlar. Bölge'de uzun süredir memurluk için bulunan bir kesim bu savaştan ve Tayyipgillerin yeni savaş süreci için bölgeye yolladığı özel birimlerden rahatsızlarmış. Peki bu sesi duyulmayan ve birçok katliama ortak edilen devlet memurları buna mecbur mu?

Burada yaşayan ve devlet politikalarını yürütme durumunda olan devlet memurları buna mecbur değiller. Anayasa'ya ve diğer ilgili yasalara göre, hiyerarşik şekilde yani üst- alt memur silsilesinde suç sayılabilecek bir emir verilemez. Yasalarca yine suç sayılacak emir uygulanamaz. Her iki şekilde emri veren de, emri uygulayan da yasalar karşısında suçlu olur. Bu yüzden bu durumdan rahatsız olan devlet memurları var olan insanlık ve savaş suçuna ortak olmak istemiyorlarsa, bir adım öne çıkıp bu suça ortak olmayacağım diyebilmelidirler.

Bu savaşın kendi savaşınız olmadığını çok iyi biliyorsunuz, bu yüzden üç beş sandalye ve bir kaçak saray müteahhitini korumak sizin işiniz ve göreviniz değil unutmayın. Mesela düşünün ki ortalıktan kaybolan bu devlet memuru, biraz cesaretli olabilse, burada kanun nizam devlet tarafından ayaklar altına alındı dese, bu hukuksuz savaş bir gün dahi süremez ve biter. 90'lı yılları hatırlayın o gün olanları o dönemin memurları ancak bugün anlatabiliyor. Star gazetesine verilen demeçle katliam ortaklığı yapmak yerine böylesi bir çıkış gecikmeden yapılabilse neler değişir bir düşünün.