Başkanın aslında ne düşündüğünü asla bilemeyeceğiz. Zira ona yaklaşabiliriz, ama asla ulaşamayız…

Kendisi Merkez Bankasının ülke tarihinde tek seferde görülmemiş bir faiz artışına imza atan kararını duyurmasından sadece saatler önce, T.C. Merkez Bankasını hedef alarak, “Şahsen ben şu an sabır safhasındayım ve sabrım bir yere kadardır. (Dış güçlerin) sömürü manivelalarına eyvallah edemeyiz” dedi. Yahu bir de Türkiye’de tiyatro gelişmedi derler. Peki, bu ne? Kaldı ki 625 baz puan faiz artırımının bile pek çok kronik sorunumuza deva olamayacağı açık. Nitekim ralli ve coşku ancak bir gün sürdü. Bizden tek beter ülke olan Arjantin de geçen haftalarda faiz oranını %45’ten tam %60’a çıkardı, yani bizim 2 katımız kadar yükseltti. Enflasyon %31, yani faizlerin yarısı olmasına rağmen bu tedbir ve keskin karar da işleri yoluna koymaya yetmedi, Arjantin’in de milli parası erimeyi sürdürdü.

20 Eylül’de yeni bir OVP açıklanacak. Bu OVP’yi hazırlayanlar, geçen seneki OVP’yi hazırlayanlar ile aynı kişiler. Geçen seneki (daha doğrusu sadece 10 ay önceki) OVP’de 2018 dolar kuru 3,73, 2019 dolar kuru 3,92 ve 2020 dolar kuru ise 4,02 TL olarak öngörülmüştü. Varın siz hesap edin...

Heyecanla beklenen OVP’deki (Orta Vadeli Program) ana başlıklar şöyle şeyler olabilir:

Kanal İstanbul 2023'e kadar bitecek, tüm dünya kıskanacak;

Her ilimize ikişer şehir hastanesi, devletin cebinden 5 kuruş çıkmamak suretiyle;

Her semt ve mahalleye üniversite, üniversiteye gitmeyen gencimiz kalmayacak;

Bayram dışında kandillerde de emeklilere 1.453TL ikramiye verilecek;

Varlık Fonu yönetim kuruluna Bilal ve Sümeyye Erdoğan da alınacak;

3 çocuk yapana her ay 1 kg hurma BEDAVA...

Basın-yayın-medya %99 oranında tekelleşmiş durumda. Türkiye olarak, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 180 ülkeyi kapsayan basın özgürlüğü listesinin 157'inci sırasında yer alıyoruz.

Eğitim deseniz, bir başka felaket. Türkiye çok gelişti ve artık yılda 910 bin öğrenci için üniversitelerimizde yer var, bol bol kontenjan var. Maşallah bu konuda bereket had safhada, belli ki gereken adımlar süratle ve seri bir şekilde atılmış. Sırf 65 bin kişilik mühendislik kontenjanı bulunuyor, hâlbuki nüfus olarak bizim 4 katımız olan ABD’de yılda 100 bin mühendis mezun oluyor.

Son 2 ayda iflas eden esnaf sayısı yüzde 50 arttı. İşsizlik oranları tekrar çift haneli rakamlara çıktı. Seyfettin Gürsel hocanın hesaplamasına göre, tarım sektöründe 30.000 ve inşaat sektöründe ise 165.000 kişilik bir istihdam kaybı yaşandı. Hızla artan ticari kredi faiz oranlarının etkisiyle, milli ve yerli sanayicimiz kan ağlıyor. Zaten ülkede milli ve yerli pek bir şey kalmayacak gibi görünüyor yakın gelecekte. 1995 yılında sayısı 278 olan kamu işletmeleri, 1990’lı yılların özelleştirme furyası ile 240’a inmişti. Ak Parti döneminde ise bu sayı 71’e düştü. Ve şimdi bunların en önemlileri ve değerlileri Varlık Fonu bünyesinde ve Varlık Fonunun başkanı da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Her işle bizzat ilgilenemeyeceği için, Başkan Vekili (dikkat, yardımcısı değil) sevgili damadı Berat Albayrak kardeşimiz. Milletçe anlayışla karşılamalıyız...

Elbette bu kriz de geçecek, hiçbir kriz kalıcı değil ve olmadı da. Ama bundan 5-6 sene sonra şu günlerimizi hüzünlü bir gülümseme ile hatırlamanın bize şu an ne faydası var? Kaldı ki bu sancılı seneler genetik mirasımıza yeni bir yoksulluk ve kriz dönemi şeklinde nakış gibi işlenmiş olacak. Ulus ve halk olarak, artık hatırlayacak yeni, olumlu ve güzel anılara ihtiyacımız olduğu aşikâr. Bir Türk deyişi vardır; “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz”.