Vizontele filminde çok güzel bir replik vardır, bilmem seyrettiniz mi? Belediye başkanı halka hitap ederken şöyle der: “Bir insan memleketini niçin sever? “ Cevabını da şöyle verir: “Gidecek başka yeri yoktur da o yüzden sever.” Ben de bu hafta bir fırsat bularak çocukluğumun, düşlerimin kentine Ceylanpınar’a gittim. İlklerimin kentidir Ceylanpınar. Dar vakitlerde gidecek yerimdir.

Ceylanpınar son dört yılda adından en çok söz edilen kentlerden biridir. Dört yıl öncesine kadar ise sadece bir coğrafya sorusu idi. “Türkiye’nin en sıcak kenti” ya da bazıları için ülkenin en büyük devlet üretme çiftliğinin bulunduğu kenttir. Rojava olayları başladığında adından çokça söz edildi. Suriye sınırına en yakın noktada olduğundan Serêkanî’deki(Rasulayn) çatışmalardan dolayı birçok insanını kaybetti, çok zarar gördü.

Ceylanpınar sizin anlayacağınız bir ülkenin son durağı ve dört tarafı devlet topraklarıyla kaplı bir kardeşlik kentidir. Kentin tek girişi vardır ve sadece girdiğiniz yoldan çıkabilirsiniz. Belki de bu yüzden suç işleme oranı yok denecek kadar azdır. Bu kentte Kürt, Arap, Özbek göçmeni Türkmenler bir arada en küçük bir sorun yaşamadan geçinip giderlerdi. Ne zamanki sınırın öte tarafında El nursa ve Işid çeteleri Serêkanîyi ele geçirdi, Ceylanpınar Türkiye’deki ana haber gündemlerinde konu olmaya başladı. Kardeşliğin, dostluğun, vefanın kenti bir anda şiddet ve ölüm haberleriyle anılmaya başlandı ve kentin kimyası bozuldu.

Hep güzellikleri ile andığımız Ceylanpınar’ımız şimdi son çatışmaların müsebbibi olarak gösteriliyor. Malumunuz Suruç’taki SGDF gençlerine yönelik bombalı saldırıdan sonra Ceylanpınar’da iki polis evlerinde ölü bulunmuş ve bu durum çatışmaların yeniden başlamasına, barış sürecinin bozulmasına neden olarak gösteriliyor. Oysa nasıl ki 1. Dünya Savaşı’nın başlama gerekçesi olarak öne sürülen Sırp bir gencin Macaristan veliahtını vurması absürdlükse bu da absürdlüktür. Gerekçeleri daha derinlerde aramak lazım gelir.

Bu hafta sonu Ceylanpınar’da birkaç güzel dostla oturdum: kentin tek avukatı Hüseyin, iş güvenliği uzmanı İhsan, El Cezire eski muhabiri şimdilerde işsiz(!) Abdurrahim, kentin sosyal medya iletişimcisi Cuma ve bir acayip güzel adam Aziz Hoca… hepsinde bir umutsuzluk, bir kırgınlık hali… Ceylanpınar sevgi kentidir, sahip çıkın diyen Aziz Hoca’nın geçen hafta çocuklarını alıp ne yaptığını size söyleyeyim: Ceylanpınar’ın girişinde Kepez dediğimiz küçük bir tepe var. Biz Ceylanpınar Ovası’nda o tepeyi dağ sanırız. Kurak zamanlarda orada mollalar eşliğinde yağmur duasına gidildiğini küçükken çok gördüm. Bizim Aziz Hoca çocuklarını alıp oraya yağmur duasına değil, barış duasına gidiyor.

İnsanların bunca karamsarlaştığı, çaresizleştiği bir ortamda çocuklarını alıp barış duasına gitmek dışında bir yol bulamıyor Ceylanpınarlı Aziz… Haber bültenlerinin ölüm haberleriyle açış yaptığı, güne ölüm ve yalan haberlerinin aktığı, vicdanların hendeklere, merhametin bodrumlara gömüldüğü bir düzene karşı en masum varlıkları, çocuklarını alıp barış duasına gidiyor Aziz.

İnsan bir kenti neden sever? O kenti güzelleştiren insanları vardır da bu yüzden sever.