Cizre’de 20’ye yakın kişi adeta diri diri gömüldükleri bodrum katında imdat çığlıkları atarken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Salı günü grup konuşmasını yapıyordu.

Ne bölgedeki hak ihlallerinden, ne Cizre’deki bir bodrumda ölüme terk edilmiş yurttaşlardan, ne de bu çatışmalı süreci durdurmak için yapıp-edeceklerinden bahsetti.

Kürt meselesi ile ilgili ettiği kayda değer tek sözü ise “Cenevre Görüşmeleri'ne PYD'nin katılmasına karşı çıkan hükümeti destekledikleri” yolunda idi.

Oysa daha birkaç gün önce 100 kişilik bir CHP heyeti Diyarbakır’a gitmiş “Bölgede savaş hukuku bile uygulanmıyor” açıklamasını yapmışlardı.

DİHA’ya yaptıkları açıklamalarda çok önemli tespitler vardı.

CHP milletvekili Selina Doğan halka karşı açık bir katliam politikası yürütüldüğünü belirterek uluslararası gözlemcilerin bölgeye gelmesi gerektiğini söylerken, CHP Maltepe İlçe Başkanı Zeynep Babacan “Ben bütün Türkiye ve dünyanın gözleri önünde böyle bir olayın, yaşanan insanlık acısının görülmesini ve kamuoyunun oluşmasını istiyorum" dedi.

CHP Eyüp İlçe Başkanı Sinan Akçiçek "Bu sürece sessiz kalmayacağız. Burada yaşanan katliamlara ve acılara karşı sol bir vicdanla bakarak sorununun çözülmesi için bir an önce ne yapılması gerekiyorsa yapacağız" sözünü verdi.

Kılıçdaroğlu ise adeta, kendi milletvekillerini boşa düşüren, dolaylı olarak yalanlayan bir konuşma yaparak, bir kez daha inandırıcılığını kaybetti.

Sosyalist Enternasyonal’e dahil olan bir partinin gündeminde olması gereken başlıklar yerine “karın ağrısı” türünden sığ, AKP’nin ekmeğine yağ süren polemik konuları vardı.

CHP CESARETTEN YOKSUN

CHP’nin bu çelişkili, risk alamayan, temel insan hakları konusunda bile cesaretten yoksun etkisiz politikaları çok önemli sonuçlara neden oluyor:

1-Kendini baskı ve tehdit altında hisseden, haksız, hukuksuz hatta yasasız gözaltı ve tutuklamalarla cezaevlerine atılan, infaz ve katliamlara uğrayan, gidişattan endişeli ve etrafında birleşeceği güçlü bir ittifaka ihtiyaç duyan geniş kesimleri tümden karamsarlığa boğuyor.

2-Karamsarlık ve umutsuzlukla hareket eden kitle refleksi kolayca daha etkin güç odakları tarafından manipüle edilebilir hale geliyor.

3-Kürt meselesinden başlayarak, tüm hak ve özgürlük konuları, hukuk ve demokrasinin temel ilkeleri önemini kaybederek; ırkçılık, intikam, öfke ve toplumu temelinden sarsacak fay hatlarındaki yarılmayı derinleştiriyor.

Bu yarılma, pompalanan milliyetçilik/ulusalcılık/ırkçılıkla birlikte başkanlığa giden yolun en önemli atlama tahtası haline geliyor.

‘YARARLI’ BİR MUHALEFET POZİSYONUNDA

Kendi kitlesine bile Kürtlerle birlikte katledilenin; yasa, hukuk, temel haklar gibi konular olduğunu ve bunların rejim değişikliği ile bağlantısını anlatamadığı ya da anlatmaktan kaçındığı için gayet ‘yararlı’ bir muhalefet pozisyonunda donakalmış görünüyor.

CHP hapsolduğu o devlet kabuğunu kırıp dönüşemediği için, süreçten bir şekilde mağdur olan laik-demokrat, CHP’ye oy veren kitlenin bile “kaos”la korkutularak, başkanlığa razı edilmesine engel olabilecek gücü bulamıyor.

AKP’nin iktidara gelişindeki koşulları anımsayalım. Özgürlükçü, eşitlikçi söylemi ve örgütlenme biçimi ile müthiş cesur bir siyasi vizyon ortaya koyarak, tüm kesimlerin desteğini aldı. Bu destek ‘Barış süreci’nde de eksilmedi.

Şimdi, eski CHP milletvekili Rıza Türmen’in ifade ettiği gibi “Rejim, otoriterliği de aşarak faşizme evrilirken”, CHP hâlâ AKP’nin gösterdiği cesaretin binde birini gösteremiyor.

Kendi milletvekillerine kulak asmayan, partililerin bölgedeki vahşete duydukları isyana kulak tıkayan CHP kime umut olabilir?

TARİHİ FIRSATI DEĞERLENDİRMEKTEN ACİZ

CHP’nin önünde, bütün o dolu bagajını unutturabileceği tarihi bir fırsat var ama bunu değerlendirecek bir siyasi vizyonu yok.

Ya da daha kötüsü, AKP’ye rağmen eski, militer, savaş lobisinin hakim olduğu devlet yapısının yanında yer almaya, devletçi CHP geleneğini sürdürmekte karar kıldı.

Eğer böyleyse CHP içindeki demokrat, değişimci, sivil aktörler sadece vitrin olarak mı değerlendirilmeye çalışılıyor?

Ülkenin bir tarafı kan içindeyken, öte tarafı ağır baskı, korku ve tehditle sindirilmişken sosyal demokrat bir partinin liderinden beklenen partisini de kitlesini de ayağa kaldırmasıdır.

Ama olmuyor, CHP patinaj yapıp duruyor.

Eski CHP milletvekili, hukukçu Rıza Türmen’in tespitleri, bunu da geçin Bülent Arınç’ın sözleri bile ‘uyandırmıyorsa’ CHP’yi, AKP’ye oy veren yüzde 50 nasıl uyansın?

Kürtler, cemaatçiler, solcular faşizmden en erken payını alan kesimler. Henüz dokunulmayan bir CHP’liler var, bir de AKP’liler!

AKP’lilerin bile biat etmeyenlerine sıra gelmiş görünürken, CHP basbayağı Führer Almanyası’ndaki gibi sıranın kendisine gelmesini bekliyor.

Daha ne yapalım diyor, bazı CHP’liler.

Neler yapılabilir!

Genel Başkan Kılıçdaroğlu grup konuşmasını AKP medyasının söylediği yalanlara ayırabilir.

Kürt halkına yapılan zulmü tek tek duyurabilir, kitlesine anlatabilir, suskun Batı’nın vicdanına seslenebilir.

Örgütlerini seferber edebilir. İl, ilçe, belde, her yerde savaşa karşı barış için bilgilendirmelerini, etkinlikler organize etmelerini sağlayabilir.

HANİ ‘ÇÖZÜM PROJENİZ”?

Kendi çözüm projelerini açıklar.

Asker, polis, sivil yitirilen her canın başkanlık uğruna harcanmış birer hayat olduğunu haykırabilir.

Başkanlık yolunu döşeyen bu savaşın tüm argümanlarını AKP’nin elinden alabilir.

CHP, içeride ve dışarıda kamuoyunu barıştan yana etkin bir güç olarak harekete geçirebilir.

Bunca cinayet, bunca hak ihlali varken, bu kadar ağır bir savaş sürerken…

Kürtlere, solculara, demokratlara, liberallere; biat etmeyen tüm kesimlere açılan bu savaşta CHP etkin bir rol oynamazsa, yukarıdan aşağı inşa edilen faşizm başkanlıkla taçlanacak.

CHP devletin değil halkın yanında yer almaya karar verirse, partinin de ülkenin de, iktidarın da kaderi değişir.

CHP’nin de fazla vakti yok, ülkenin de.