Yeni Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi olan zat, iki hafta kadar önce ‘Yeni Türkiye’nin şifrelerini deşifre eden süper ‘çıplak’ bir yazı yazdı. Beklediğim tepkiyi getirmedi. Şaşırdım.

Hâlâ şaşırabiliyorum (!)

Malumun ilanı deyip geçilmiş de olabilir. Oysa, Serdar Arseven’in “AK Partililer ve Ülkücüler!..” başlıklı yazısı, neredeyse bir yıla yakındır süren sola, HDP’ye ve Kürt yurttaşlara yönelik saldırılara, IŞİD kod adlı örgütün katliamlarına, yağmalara, yakıp yıkmalara, Kürt illerindeki vahşete anlam kazandırıyor.

Bundan daha da önemlisi, siyaset sahnesindeki aktörlerin, öncelikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklanmaya muhtaç “Hayır’cı pozisyonuna açıklık getiriyor.

Abartılı bulunabilir ama Baykal-Erdoğan yakınlaşmasına, CHP genel başkanlığına aday olan isimlerin hepsinin birden eski CHP çizgisinde hizalanmış oluşuna bile anlam kazandırıyor olabilir. Bunu önümüzdeki günlerde daha net olarak göreceğiz.

Gelelim, Arseven’in yazısına… Arseven “AKP’nin vurucu güç olarak ülkücülere, ülkücülerin de cesaretlendirilmeye ihtiyacı var” diyor. Evet, aynen bunu söylüyor:

“Bu ikisi birbirlerine çok lâzım. Birinde icraat diğerinde cesaret. Ülkücülerde “icraat” yok, diğerinde de “cesaret”; hayır bunu söylemiyorum. Mümeyyiz vasıflardan bahsediyorum; biri daha icraatçı, diğeri daha cesur!.. Bu ikisinin işbirliğinden sinerji doğuyor ve 1 Kasım seçimlerinde olduğu gibi bu sinerji işi bitiriyor. ‘Yerli Düşünce Hareketi’ni göz ardı etmemekte, bu hareketi ‘bir seçimlik’ görmemekte büyük fayda var. ‘Yeni Türkiye’ yolunda ‘Gerçek Ülkücülere’ büyük vazifeler düşüyor. O vazifeleri teslim de ‘akıl’ işi.”

Öğreniyoruz ki; yeni faşist cephenin adı “Yerli Düşünce Hareketi” olmuş ve bir faşizan ‘akıl’, ülkücülere yeni görevler dağıtıyor. Böylece seçimler dahil, her tür ‘iş bitiriliyor’!

Alanlarda AKP’ye en ağır hakaretleri yapan Devlet Bahçeli ile mecliste AKP’nin ‘gizli’ can simidi Devlet Bahçeli arasındaki fark, uzun süredir herkesin malumu. Hele Haziran seçimlerinden sonra Bahçeli’nin tutumunu MHP’liler bile açıklamakta zorlandı. Bahçeli eliyle, sırasıyla moral üstünlük, meclis başkanlığı, bütün hükümet modellerinin kilitlenerek seçimlerin yenilenmesinin sağlanması ve hepsinin doğal sonucu olarak tek başına iktidar AKP’ye hediye edildi.

Hatırlayalım; Bahçeli HDP’nin yüzde 13 ile barajı aştığı netleşir netleşmez, sanki HDP’li vekilleri ilk kez mecliste görüyormuş gibi “Ben onları yok sayıyorum” dedi. Bir takım ‘uzman’ analistler de bunu “hazımsızlığa” falan bağladı. Bahçeli’nin tavrının altında yatanı öğrenmek umuduyla ekran karşısına oturduğumuzda pek ‘siyasi analistlerden’ de duya duya bunu duyduk.

Meğer gerçek Serdar Arseven’lerin bilgi dağarcığındaymış.

Meğer, hâlâ bulunamayan o Erdoğan’la gizli görüşme yapan MHP’li şahsiyet, o sırada ‘üst akıl’dan talimatlar alıyor, iş bitirmek üzere göreve hazırlanıyormuş.

Tabi ki, Bahçeli’nin ısrarla “çözüm süreci kalkacak” diye hançeresini yırtmasının altında ne görev dağılımı vardı ne de Erdoğan’ın elini güçlendirmek falan.

Bunları da geçelim, MHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan Sinan Oğan’ın partiden ihraç edilmesinin gerçek nedeni de yakalanan MİT tırlarının Türkmenlere gitmediğini açıklaması, bu meselenin üzerine gitmesiydi. Oğan Haziran ayında yaptığı o sert açıklamada AKP’nin Türkmenlerle ilgili politikasını çarpıcı örneklerle eleştirdi.

Bugüne gelirsek, MHP’deki çatışma devletin illegal ülkücüleri ile siyasetin legal ülkücüleri arasında bir ayrışma getirecek gibi görünüyor.

Devlet Bahçeli’nin genel başkanlığı bırakmamakta direnmesi, rakiplerini salona bile sokmamak için hazırlık yapması, ülkücü camia içinde ciddi bir yarılmayı göze alması yine tabi ki, önümüzdeki dönem üstlenmesi gereken görevleri de asla akla getirmiyor.

Hele (Ülkücü-Osmanlıcı-Esadullah Tim’li -Musa Çitil’li - Mehmet Ağarlı-Sedat Pekerli- Alperenli) “Yerli Düşünce Hareketi” adı koyulan yeni ittifakta Bahçeli’ye yüklenen ve Bahçeli’nin de heyecanlı gençliğe yüklediği/yükleyeceği ‘görev’leri hiç akla getirmiyor.

Ama Serdar Arseven’in açıklığa kavuşturduğu şu ki; faşizm yeni bir birleşik cephe oluşturdu. Buna kimi gönüllü, kimi henüz bilmediğimiz araçlarla razı edilmiş durumda. Ve devlet yukarıdan aşağıya yeniden örgütleniyor.

Bu arada haber vereyim yeni bir iç güvenlik paketi geliyor. Ardından anayasa ile tahkim edilecek olan bu yeni rejim için birkaç demokratik madde anayasaya elbette eklenir.

Bir kez daha “Yetmez ama evet” sürecine ihtiyacı var, AKP’nin. Bakalım bu kez kimler bu operasyonda yer alacak?