İçişleri Bakanı Soylu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu İle 'Koruköy' polemiğinde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için ‘Demirtaş denen o adam müsveddesi’ cümlesini kullandı. Aynı günlerde ise Cumhurbaşkanına hakaretten açılan davalara cevap veren Bozdağ;
"Cumhurbaşkanı'nın annesine babasına sinkaflı küfür ediyorlar. Yasa gereği bunlar tutuklanıyor" diyor.

Bozdağ belki bir kaç kendini bilmez için bunu söylese kabul ederiz de, tutuklananların haddi hesabı yok, mesela ben IŞİD konusunda Cumhurbaşkanını eleştirdim diye hakkımda dava açıldı. Valla ne annesi, nede babasına küfür etmişim, trilyon para verseler de etmem, ahlak tutumum buna izin vermez, peki sayın Bozdağ bana neden dava açıldı. Hadi bunu da geçelim, hani yasalar karşısında eşittik en azından bugün var olan anayasa bize bunu demiyor mu ?

Şimdi soruyoruz, Cumhurbaşkanına her eleştirimize 'hakaret' davası açan savcılar, ve bu durumu savunan sayın Bozdağ, Demirtaş'a alenen hakaret eden soylu hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz merak ediyorum.

Bizi BBG evindeymişiz gibi 24 saat izleyen savcılar, Anayasa'nın eşitlik ilkesine dayanarak, Cumhurbaşkanı için gösterdiğiniz hassasiyeti, 6 milyon oy almış bir partinin eşbaşkanı olan Demirtaş için istesek çok mu oluruz.

Aslında bizim çağrımıza gerek kalmadan harekete geçmesi gereken savcıları İçişleri Bakanı Soylu'nun bu davranışına karşı harekete geçmeye çağırıyorum. Hadi beni ve benim gibileri şaşırtın, ve görevinin başındayken bir İçişleri Bakanı ile ilgili fezleke ve soruşturma başlatın, olur mu böyle bir şey bu ülkede, umudu olan var mı, ne dersiniz. ?

Ha böyle bir şey olduğu zaman ancak insan haklarından, demokrasiden, anayasadan, eşitlikten, belki ileri diyebileceğimiz bir şeyden söz edebiliriz.

Gerçi biz de hiç akıllanmıyor ya da dersimizi almıyoruz ve yine, yine, her gün, her gün eşit muamele bekliyoruz, oysa barış için akademisyenler, sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerdeki şiddete dikkat çekip, tekrar barış talep eden bir bildiri yayınladıkları için Cumhurbaşkanı Erdoğan akademisyenlere “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” demişti. Bunun üzerine Akademisyen Baskın Oran Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı mahkemeye vermişti. Yargılama sonrasında Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ise Erdoğan’ın “konuşmalarının eleştiri ve karşı görüş bildirme hakkını kullanma mahiyetinde olduğunun kabulü gerekir” derken, Erdoğan’ın “sözlerinin” “doğal olup, hayatın akışı gereği olduğunu” söyledi.

Başta dedim, bir kere daha diyorum biz akıllanmayız, bozuk düzende sağlam çark olmaz, olmaz, olmaz. Bu yüzden ben ve benim gibiler, akıllanmayanlar, biat etmeyenler, hala demokrasi, eşitlik, ve kardeşlik isteyenler, 7 Haziran'da bu bozuk sistemi sarstı, şimdi 16 Nisan'da olacak Referandum seçimlerinde herkesin kendi dilinde #Hayır'ı demesi ile bu bozuk düzeni tersine çevirecek başlangıcı yapabiliriz.

Belki o zaman haksızlığı ya da suçu İster İçişleri Bakanı, İster başbakan ya da Cumhurbaşkanı yapsın hakkında fezleke ya da soruşturma açıldığında biz küçük dilimizi yutmadan adaletin kendi işini yaptığını bilerek huzur ile yaşamaya devam edeceğiz, Ne dersiniz çok mu hayalperestim. Ne derler her şey hayal etmek ile başlar.