“İnsanları yönetme sanatının temelinde iki ilke yatar; Onları baskı altında tutmak ve aldatmak” (F. Pessoa)

Millet olarak gaza gelmekte ve getirilmekte üstümüze yoktur. ABD Başkanlarından Eisenhower “Türk Ordusu, Avrupa medeniyetinin en güçlü ve güvenilir koruyucusudur!” dediğinde de sevinmiştik. Kore ABD Komutanı McArthur, “Türkler kahramanların kahramanıdır! Türk Tugayı için imkânsız yoktur!” dedikten sonra ölüm saflarına Türk askerlerini sürdüğünde de kanımız garip bir kahramanlık hissi ile kaynamıştı. Öyle ki, ülkemizde “Kore şehitleri” diye bir kavram var ve bu yaşananlardan utanmayan, aksine gurur duyan insanlar var...

HDP’nin Kürt seçmenin yoğun olarak yaşamakta olduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Mersin olmak üzere 7 büyük şehirde aday göstermeyeceği dilendiriliyor. Böylelikle muhalefet kesiminin şımarık çocuğu CHP’nin gösteremediği cesareti HDP göstermiş oldu. CHP’nin kurultay çağrısı yapanları ve Muharrem İnce ekibini tamamen saf dışı etme maksadını güderek adaylarını belirlediği görülüyor. Kırklareli, Kadıköy ve Adalar belediyeleri bu amacın ve yöntemin bariz bir göstergesi. Aynen beyindeki nöronlar gibi, kitleler de birlikte hareket ettiklerinde birbirlerine daha çok bağlanırlar...

Türkiye’de Ak Parti idaresine ve anlayışına muhalif olan kabaca %50’lik kesim öyle bir duruma geldi ki, sanki tek umutları her seçim arifesinde Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yeni bir parti kurarak, Ak Partiyi az çok bölerek yarış içine girmesi veya CHP’nin sağ kesime yakın adaylara bel bağlamak suretiyle kendi çizgisinden uzaklaşarak farklı flörtlere girişmesi şeklinde ortaya çıktı. Seçime sadece 2 ay kala CHP içindeki suların bir türlü durulmaması, taban ile yönetimin arasındaki iletişimin doğru bir biçimde kurulamaması bu öngörüye bir örnek ve destek hükmünde. Cemil Meriç’in şu sözü ne kadar yerindeydi; “Bu memlekette sağcı, solcu, ilerici, gerici yoktur. Bu memlekette namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun…”

Son haftalarda gelişmekte olan ülkelere fon akımları başlamış olsa da, yine Türkiye bu gelişmekte olan ülkeler arasında gelişmiş ülkelerden kaçan ve kaçınan sıcak paradan en az payı alan ülke şu an. Bazıları dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girme hayalleri kurarken, IMF’nin raporuna göre 16. sıradan 20. sıraya doğru koşturuyoruz. 2018’de 15 bin şirket iflas etmiş, 2019’da da 16 bin şirketin iflas edeceği bekleniyor. Her ne kadar OECD ülkeleri arasında çalışma saatleri en uzun olan ülke olsak da, Ar-Ge’ye harcanan tutar milli gelirimizin ancak %1’i. Referans gösterilen bilimsel yayın sayımız İran’ın bile altında. Açlık sınırı 2,009 lira olarak açıklandı. Yani asgari ücret alıyorsanız, aç kalmadığınız gibi, üzerine aylık 10 lira da tasarruf etme durumunuz oluyor Batılı şer güçler sizi kıskanırken.

Hürriyet gazetesinden ve CNN Türk’ten nazikçe kovulduktan sonra şimdilerde Karar gazetesinde yazmaya başlayan Taha Akyol’un tespitiyle; “Muaviye’den itibaren dinin siyaset için kullanılması otoritenin kutsanmasına yol açtı, bu da hukukun gelişmesini engelledi. Dinin siyaseten istismarı hala ciddi sorun.” Siyasi İslam’ı merkezine alan Ak Parti’nin en azından “güçlü devlet, dış güçler, sınır ötesi operasyonlar, Batı medeniyetinin kıskandığı örnek bir Müslüman ülke olmak, Osmanlı mirasının devam ettirilmesi, özgürce dinini yaşayan ve dinini yaşayanların güçlü olduğu bir ülke yaratmak, Türkiye’nin seküler deneyimini silmek, bizi hor gören devletlere zaman zaman hadlerini bildirmek” şeklinde tespit ettiği ve kendi tabanına fazlasıyla kabul ettirdiği, benimsettiği bir politikası var. Bu politika ve söylem 16 yıldır işe yaradı, yarıyor, bal gibi çalışıyor. Bizim mayamız bu tür telkinlere ve şahlanma hülyalarına gayet uygun. CHP’nin ise henüz ve halen herhangi bir vizyonu yok. Siyasi, iktisadi ve beynelmilel alanda neler yapmak istediğine ve neleri savunduğuna dair hiçbir şey bilmiyoruz. Bu bakış eksikliği de gerek elit gerekse daha alt sosyoekonomik katmanlardaki seçmenleri tedirgin ediyor. Denenmiş ve mevcudu seçmeye itiyor. Türkiye’nin derhal ve tartışmasız şekilde yepyeni bir heyecana, anlayışa ve harekete ihtiyacı var. Veyahut bir bu kadar daha olanla devam...

“Ne garip... Kazanmak insanlara yetmiyor. Diğerlerinin kaybettiğini de görmek istiyor...” diyor Gore Vidal. Mevcut vaziyetimiz böyle bir şey...