2016 seçimlerinde Hillary Clinton daha fazla oy aldığı halde Donald Trump daha fazla delege toplayabildiği için, sonuçta ipi göğüsleyen taraf olmuştu. Bu seçimlerde ise Biden çok büyük bir farkla kazanmadığı takdirde, kesin seçim sonuçlarının ilan edilmesi zor ve sıkıntılı bir süreç haline gelecek gibi görünüyor. Trump şimdiden bu potansiyel kaos senaryosunun sinyallerini vermiş durumda...

Biden ile Trump arasında temel bazı politika, hedef ve vaat farklılıkları bulunmakta. Eğer Biden kazanırsa, yollar, köprüler ve barajlar gibi ABD’deki altyapı yatırımlarını ciddi şekilde arttırma sözü veriyor. Kendisi bu altyapı yatırımlarına yaklaşık 2 trilyon dolar ayıracağını ifade ediyor. Trump da altyapı yatırımları yapacağını beyan etmekle beraber, yapılacak olan bu yatırımların içeriği biraz farklı. Biden’ın altyapı yatırımları daha çok inşaat firmalarına yönelikken, Trump’ın altyapı yatırımları (beton, duvar gibi) daha değişik alanlara yönelik. Vergilendirme konusunda ise, bu sefer daha keskin farklar mevcut. Trump, 2017 yılındaki vergi indirimlerini aynen devam ettireceğini söylüyor. Biden ise %21 olan kurumlar vergisini %28’e çıkaracağını ifade ederken, en üst düzeydeki gelir vergi dilimini ise %37’den %39-40 bandına çıkaracağını taahhüt ediyor. Trump ise aksine bu vergileri düşürmeye devam edeceğini vaat ediyor. Adaylar arasında fark yaratan başka konular ise, enerji, eğitim ve savunma. Biden temiz enerji inovasyonu ve yatırımına 400 milyar dolar para ayıracağını söylüyor, bu da bugünkü kur ile 3,2 trilyon Türk Lirası ediyor. Bu para sırf temiz ve yenilenebilir enerji bulunması ve inovasyonuna odaklanan şirketlere harcanacak. Donald Trump ise geleneksel yani büyük petrol şirketlerinin tarafını tutuyor, yenilenebilir enerji konusundan pek fazla hazzetmiyor.

Biden, seçilmesi durumunda, okulların ve eğitim kurumlarının yenilenmesi için tam 100 milyar dolar harcayacağını söylerken, Trump ise tam aksine eğitime para ayrılmayacağını ve bunun yerine eğitim alanında yaklaşık olarak %7,8 oranında bir küçülmeye gideceğini ifade ediyor. Biden fakir bölgelere ulaşım götürmek isterken ve bunun için 10-20 milyar dolar harcayacağını ve ayrıca internet altyapısını geliştirmek için 50 milyar dolar harcayacağını söylerken, diğer aday olan Trump’ın yoksul bölgelere yönelik bir ulaşım ve eğitim vaadi bulunmuyor. Biden’ın vaatleri arasında yer alan yukarıda sözünü ettiğimiz bu vergi artışları sayesinde, 2021-2030 yılları arasında ABD ekstra olarak 4 trilyon dolar kadar bir vergi geliri elde edecek, yani 32 trilyon Türk Lirası. Böylece Biden vergileri arttırarak ve harcama yapılmasını sağlayarak ekonomiyi canlandırmayı düşünürken, Trump ise bambaşka bir yöntem benimsiyor ve vergileri düşürerek ekonomiyi güçlendirmeyi planlıyor. ABD’deki bütçe açığının ise Trump’ın seçilmesi durumunda bir miktar azalacağı, daha doğrusu daha az artacağı öngörülüyor. Buna karşın, Biden’ın seçilmesi durumunda bütçe açığı muhtemelen ciddi bir miktar ve oranda artacak. Konu sağlık harcamalarına gelince, Biden sağlım harcamalarını arttıracağını söylerken, Trump ise sağlık harcamalarında inanılmaz bir tutarda, 1,3 trilyon dolarlık bir azalmaya gidecek.

Tabii durumu ve Amerikan seçim sonuçlarını Türkiye açısından değerlendirecek olursak, Biden’ın seçilmesi Türkiye için hiç de iyi bir sonuç olmayacak. Biden’ın daha önce Erdoğan karşıtı ve hatta Türkiye’deki muhalefeti doğrudan desteklemeye yönelik bazı sözleri basına yansımıştı. Şu an için Amerika’da tek Türk dostu kalmış gibi, o da Trump. Trump’ın sahneden çekilmesi, Türkiye’yi daha da yalnızlaştıracak. Trump kendi döneminde, en azından görünürde, savaş karşıtı bir politika izlemişti. Orta Doğu’daki Amerikan askeri varlıklarını geri çekme kararı verdi, kısmen de olsa bunu gerçekleştirdi. Öte yandan, Orta Doğu’dan çekilir gibi yaparken, arada bir İran’ı bombalamakla tehdit etti ve Kuzey Kore ile nükleer bir savaşa girmenin eşiğine kadar geldi. Afganistan’a ABD tarafından atılan en yıkıcı bomba da yine Donald Trump tarafından atıldı. Mother of All Boms (MOAB) adından da anlaşılacağı gibi felaket derecede yıkıcı bir bombaydı ve nükleer olmadığı halde neredeyse o ölçüde tahrip edici olduğu biliniyor. Trump bu bombayı kullanmakta tereddüt etmedi. Biden’ın seçilmesi durumunda ise, fiilen ABD’nin Orta Doğu’daki etkinliği artacak ve ortalık yine daha fazla kana bulunacak gibi görünüyor. Trump uzayda silahlanmayı arttırmak istiyor ve Biden ise uzayda daha çok araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmayı hedefliyor.

Borsalar da seçim sonuçlarına kilitlenmiş vaziyette. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Trump dönemine Amerikan borsaları dolar cinsinden aşağı yukarı %75 oranında değer kazandı ve bu bağlamda Trump borsa dostu bir lider olarak düşünülüyor. Borsa bakımından ise, Trump’ın seçilmesi durumunda, teknoloji ve büyük firmaların yükselişi ufak bir düzeltmeden sonra tekrar devam edebilir. Biden’ın seçilmesi halinde ise, büyük değil de daha ziyade küçük firmaların hisse senetlerinin yükselmesi bekleniyor. Çünkü her iki durumda da Amerikan merkez bankası para basmaya devam edecek. Fakat Biden seçilirse, bu para daha çok alt ve orta kesime gidecekken, Trump seçilecek olursa, basılan bu paralar yeniden en zengin tabakaya yönelecek. Biden’ın vergileri arttırma hedefinin altında da bu yatıyor, yani bu vergilerin %75’i en zengin %1’lik kesimden gelecek. Kısacası her iki durumda da, borsalar ve hisse senetleri bir süre daha desteklenmeye devam edecek. Trump ayrıca ABD dışında kurulan Amerikan şirketlerine uygulanan vergiyi 2 katına çıkaracağını söylüyor ve küreselcilik karşıtı tutumunu sürdürüyor. Tabii bir de ırkçılık konusu var. Irklara dayanan sosyal çatışmalar Trump’ın seçilmesi durumunda daha da artacak, Biden’ın seçimleri kazanması halinde ise, bir miktar hafiflemesi bekleniyor.

Çin yılda 2,6 trilyon dolarlık mal satıyor ve bunun %19’u doğrudan ABD’ye satılıyor. Trump’ın görev süresi boyunca Çin’i hedef almasının altında, bu %19’u azaltmak değil, daha çok gazetelere haber olmak ve Amerikan ulusal borsalarını yukarı taşımak yatıyordu. Trump ayrıca önüne gelen ülkeye ambargo koymakla da ünlendi. Sadece Çin değil, Kanada, Brezilya, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa ve Türkiye bu ambargolardan nasiplendi. Dolayısıyla Çin’e karşı açtığı ticaret savaşında güçsüz ve yalnız kaldı. Biden ise seçilmesi durumunda Çin ile kendi müttefikleri ile birlikte ticari yönden savaşmaya gayret edecek. Zira Çin’in sattığı ürünlerin %19’unu ABD satın alırken, %41’in ise ABD müttefikleri alıyor ve bu da toplamda yüzde 60’lık bir ihracat payına denk geliyor. Ayrıca, Trump seçilirse, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin güçlenmesi ve Biden’ın seçilmesi durumunda ise bir miktar daha zayıflaması öngörülüyor…