AK Parti iktidarının dile getirdiği “Yeni Türkiye” ifadesi, cumhuriyeti biçimlendiren Kemalist zihin dünyasının kurguladığı toplumsal ve siyasal alanın tasfiyesini hedefleyen yeni bir dönemi müjdeleyen iddialı bir söylemdi.

Beklenti, Kemalizmin yok saydığı toplumsal taleplerin karşılanması ve cumhuriyetin üvey evlatları olarak görülen dindarların, Kürtlerin, azınlıkların, Alevilerin “yeni Türkiye”nin yeni düzeninde temel haklarına kavuşturulmasıydı.

Ak Parti tüm kuşkulara rağmen bu beklentiyi açılımları ve askeri vesayeti kıran demokratikleştirme politikalarıyla yükselten bir umuttu.

O umut 12 Eylül’den itibaren kırılmaya başlandı. 12 Eylül 2010’daki anayasa referandumu Ak Parti için ülkenin dikensiz bahçeye dönüştürülmesinin tarihi oldu.

Yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülen bu tarih Türkiye’de Kemalizmi temsil eden kurumsal yapıların muhafazakar-dindarlar tarafından tasfiyesiydi.

Özetle, Ak Parti askeri ve bürokratik Kemalist vesayeti bitirmek adına kurumsal Kemalizmin tüm yapılarını anayasa reformuyla dönüştürdü.

Dönüştürdü diyoruz çünkü bu yapıları demokratikleştirme yerine kendi kurumsal yapısına ve değerlerine uygun bir işleve kavuşturmayı seçti.

Hükümetin politikalarına direnç gösterebilecek tüm etkili alanlar bir bir ele geçirildi. Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay, Danıştay derken kurban olduğum Allah son dönemde siyasetçiliğine dilbilimciliği de ekleyen Bülent Arınç’ın dediği gibi “verdikçe verdi”.

Mustafa Kemal’in “tek adam” İsmet İnönü’nün “Milli Şef “ günlerine böyle geri döndük. Bu sefer Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde otoriterleşen, ABD Genelkurmay Başkanı Martin Damsey’in deyimiyle “Erdoğan’ın ülkesi” olan yeni Türkiye ile tanıştık.

Cüneyt Özdemir haksız değil. Artık her şey Başbakan’ın iki dudağı arasında. Mahkemeler Başbakan’ın izniyle çalışıyor.

”Talimatı verdim gereken yapılacak” diyor, bir ay sonra fezlekeler meclise geliyor. Galatasaray kupasını almak için Başbakan’ı arıyor. Bir diğeri karısının bikini fotoğrafları için Başbakan’a mektup yazıyor.

Başbakan “açlık grevi değil şov var” diyor, gazeteleri, araştırmadan sormadan manşetlerinde ”hayat haklı çıksın” diyeceğine Başbakan’ı haklı çıkarmak için çabalıyor.

Ezcümle yeni Türkiye tek Türkiye oldu.

Ak Parti’den umutlu olan kesimler arasında da bir tek dindarların istediği gerçekleşti.

Onlar şimdi ustalık döneminin projeleri için “inşaat ya Resulallah” salavatında, yeni ihaleler için Nur sohbetinde, ölen Kürtler için sessizlikte, evleri çizilen taşlanan Aleviler için “hidayete davette”…