Vatandaşlıktan çıkarılacakmış. “Terörist” ve “teröristlere yardım ve yataklık” yapanlar. “Terörist” tarifi cumhurbaşkanınca daha önceden yapılmıştı. “Bizim yanımızda” olmayanlar olarak kısaltılabilir yapılan tarif.

Mevcut iktidara muhalefet eden, uygulamaları beğenmeyen veya burun kıvıran, uygulamaları beğenmeyip bu konuda gösteri, yürüyüş ve miting düzenleyenler, bildiri yazanlar, “barış” isteyenler ve özellikle de “suça ortak olmayanlar” bu tarifin içerisindeler.

Dağda silahlı birlikler halinde gezenler, şehirlerde gizli eylemler yapanlar, bildiri dağıtıp mahallelerini savunanlar azılı anlamda “silahlı terörist” tarifi içerisindeler. Tarife giren diğer kısım, silahsız olmasına rağmen söyledikleriyle, yaptıklarıyla, karşı çıktıklarıyla “teröristlere” yardımcı olanlar.

Bu tariflerden yola çıkarak ülkede iki tür insan olduğunu, iktidar ve destekleyicileri ile, “terörist” ve destekleyicileri olduğunu bunların dışında bir tarif bulunmadığını söylemek de mümkün oluyor. Üçüncü bir yol olmadığı açıklanmıştı. Ya iktidardan yana olacaksın ya karşısında, “ya baş eğeceksin ya baş vereceksin” , ya teslim olacaksın ya etkisiz hale getirileceksin gibi sadece iki seçenekli yaşamın var olduğunu yetkili ağızlar açıkladı.

Gelişmeler bu hale geldikten sonra vatandaşlık tarifinin de yenilenmesi gerekeceğini söylemek boş olmayacak. Vatandaş, iktidardan yana olan, eleştirmeyen, karşı çıkmayan, muhalefet etmeyen, söz dinleyen, boyun eğen ve teslim olanlar olarak yeniden değiştirilmesi gerekecek.

Burada bahsedilen “Teslim olmak” ifadesinin Müslüman olmaktan gelmediğini de açıklamak durumundayız.

Vatandaş olmaktan, sadece görevlerini yapan, askere giden, gerektiğinde ölen, dayak ve işkenceyi olağan sayan, vergisini veren karşılığında herhangi bir hak, hukuktan bahsetmeyen/istemeyen, kölenin bile kendisini özgür sayacağı şekilde esaret içerisinde yaşamayı kabul edenleri anlamamız isteniyor.

Bunları kabul etmediğimiz durumları açıkça beyan edersek, vatandaşlıktan çıkarılma dahil bütün seçeneklerin düşünülmesi gerektiği söylendi.

Evler yakılıp yıkılabiliyor. İş yerleri de aynı biçimde yok edilebiliyor. Silahlı olması şart olmayan “terörist” kavramı içerisine girip girmediğimiz operasyon güçlerince belirlenerek işlem yapılıyor. Tespitler “terörist” olma yönündeyse hemen etkisiz hale getirilme işlemleri başlatılıyor. İşlemler tank, top, uçaksavar ve diğer bireysel yok etme silahlarıyla gerçekleştiriliyor. Bu konuda da seçme hakkın bulunmuyor.

Ama iyi ki vatandaşsın!

Evinden, yerinden, yurdundan edilebiliyorsun. Nereye gideceğin, nasıl yaşayacağın, kaybettiklerini nasıl yeniden kazanacağın kimsenin umurunda değil. Kendi topraklarında sürgün olacaksın.

Ama vatandaşsın!

Patronun tedbir almadığı, gerekenleri yapmadığı için iş kazalarında öleceksin. Bu ölüm senin fıtratında yazılmış. Fıtratına razı olacak, ses çıkarmayacak, isyan etmeyeceksin.

Vatandaşsın!

Kadınsan kadınlığını bileceksin. Kadınla erkeğin eşit olması mümkün mü? Bırak eşitliği, dayaksız, şiddetsiz, tacizsiz, tecavüzsüz bir yaşamı düşünmek bile fıtrata isyan sayılır. Fıtratta sana ne düşmüşse onu yaşayacak, karşı çıkmayacaksın. Kocandır sever de döver de öldürür de.

Sen vatandaş olduğuna şükredeceksin!

Zamanı geldiğinde askere gidecek, operasyonlara katılacak, ev yakacak, adam öldüreceksin. Sen başkalarının evini yıkarken başkaları da senin evini yıkıyor olabilir. Komutan ne demişse o olur. Gerektiğinde komutanın “öl” diyecek, düşünmeden, tereddütsüz öleceksin. Fıtrat burada da görevdedir. Fıtrata karşı gelinmez. İsyan edilmez.

Çok şükür ki vatandaşsın!

İki yıllık evlisin ve çocuğun beş ay önce doğmuş, adını vatan koymuşsun. Ne severek evlendiğin eşine ne yeni doğan yavruna doymuşsun. Gece gündüz demeden, sıcak soğuk sızlanmadan çalışmış, yeri gelmiş, yıkmış, yeri gelmiş vurmuşsun anlının ortasından, bir karış mesafeden. Karşındaki “terörist”, eli boş gezmiyor. Ölmemek için, etkisiz hale gelmemek için canını dişine takmış. Vuruluyorsun alnından, senin vuramayacağın kadar uzak mesafeden.

Üzülüyor sevdiklerin. Törende “henüz 2 yıllık evli olduğun ve beş ay önce doğan çocuğun” söyleniyor ki ağlayanlar daha içten, daha candan ağlasın, “Vatan sağ olsun” desinler diye.

Öldüğün için belki bilmezsin ama bu da fıtrat işi. Ama ölümlerin en güzeli. Şehit oldun. Sevinmelisin. Üzülmez insan, herkese nasip olmayan şahadete ererken.

Hem de vatandaştın giderken!

Şimdi, tüm bunları yaşamanın önünü kesmek istiyorlar. Şimdi seni, “barış” isteyenleri ve “suça ortak olmayan” edepsizleri vatandaş olmaktan mahrum bırakmak istiyorlar.

Ne fıtratında olanları yaşayabilirsin ne de şehit.

Niyazi olma ihtimalin bile yok. Adam gibi yaşama şansın daha da yüksek.

Kim bilir, belki de bu da fıtratında vardır!