Bugün size bir sürprizim var. Hayatımda ilk defa köşemi devlete bırakıyorum. Hak etti. Devlet Denetleme Kurulu, Hrant’ın öldürülmesi ve sonrasındaki adalet rezaletiyle ilgili bir rapor hazırladı ve bu memleketin vicdan sahibi insanları beş senedir bu mevzuda ne diyorsa hepsini en üst düzeydeki bir resmî belgeye aktardı. Elbette bunun bir yaptırım gücü yok. Yine iş siyasî iradeye, savcılara, hâkimlere kalıyor. Bir çırpıda özetleyeceğim, ama çok rica ediyorum, rapor üslûbudur, sıkıcıdır, falan demeyin, şu aşağıdaki seçilmiş paragrafları lütfen okuyun.

Özete gelince. Benim laflarımla söylersek, DDK diyor ki: Bizim kanunlarımız zaten cinayet işleseler bile devlet görevlilerini doğru dürüst soruşturup yargılamamıza elvermiyor. Hrant olayında yapılmış soruşturmalar da, görülmüş dava da gazozdur; yani devletin yatacak yeri yoktur, nitekim millet de sonunda “katil devlet” dedi. Bu suikastta ihmali ve başka türlü marifetleri olan devlet görevlilerinin basbayağı ağır cezada, cinayet davası kapsamında yargılanması gerekiyor. (Dolayısıyla DDK, kamu görevlilerinin 83. Madde’den yargılanmasına kapı açıyor. Bu madde, kabaca “ihmal sonucu cinayete sebep olma” diye özetlenebilir. Cezası 25 yıla kadar hapis. Bu, suikastın aydınlatılmasını isteyen herkesin sevgili maddesi olmalı. Çünkü böyle bir tehdit altında polislerin, jandarmaların, esas kimden emir aldıklarını açıklaması ihtimali var.) Geçiyorum DDK raporundan seçmelere (bazı yerleri ben vurguladım):

“...kamu görevlilerinin silsile halinde birbirini takip eden ihmalleri... bir bütün halinde incelenmemiş ve gerek yetki gerekse suçun işlendiği mahal itibariyle farklı birimlerce ayrı ayrı soruşturma ve incelemeler yapılmıştır... Bu durum, kamu görevlilerinin süreç içerisindeki fiillerinin ciddiyetinin kavranamamasına, ana fiil ile illiyet bağının bulunup bulunmadığının sorgulanamamasına ve böylece bütünüyle idarî inceleme ve soruşturmalardan sonuç alınamamasına neden olmuştur. Aynı zamanda... her bir idarî birimce... ihmal ve hatalarının başka birimlere kaydırılmaya/yüklenmeye çalışılması gibi reflekslerin gelişimine de sebebiyet vermiştir.”

“...kamu görevlisi olmayanlar tarafından işlenen fiiller ve suçlar ile birlikte kamu görevlilerinin de sözkonusu suçlarla bağlantılı veya illiyet bağı olan fiillerinin görülmesi halinde, öncelikle, kamu görevlileri hakkındaki soruşturmanın genel hükümlere göre ve adli yargı organlarınca yapılması gerekmektedir... İşlenen ana suç ile kamu görevlilerinin ihmalleri arasındaki basit illiyet bağı, kamu görevlilerinin de ana suç kapsamında adli yargı yerlerince soruşturulması ve yargılanması için gerekli şart olan ‘mâkûl şüphenin’ varlığını kabul için yeterlidir...”

“...Kamu görevlilerinin ihmal ve hatalarının da adli yargı organlarınca öncelikle Türk Ceza Kanunu’nun 37, 38, 39 ve 83. maddeleri uyarınca soruşturulması... Kamu görevlilerinin cinayetten önce ve sonra ortaya çıkan görevi kötüye kullanma ve ihmal gibi görülen bazı fiillerinin esas niteliğinin, mutlaka ana suç kapsamında adli soruşturma ve bilhassa yargılama safhasında belirginleştirilmesi... gerekirdi. Böyle yapılmaması nedeniyle... ana davada ilgilimahkemenin delillere ve gerçeğe ulaşma kapasitesi sınırlandırılmıştır...”

“...Hrant Dink davasında, bahsedilen türdeki hatanın yapılması nedeniyle işaret edilen tehlikelerin tamamı gerçekleşmiştir. Bir yandan kamu vicdanını tatmin etmeyen bir dava sonucu ortaya çıkmış, diğer yandan da kamunun tüm kurumlarıyla birlikte güvenilirliği sorgulanır hale gelmiş ve kamu, çeşitli şekillerde nitelendirilmeye muhatap olmuştur.”

“...Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nde izlenen yöntemler ve gerçekleşen ihmallerle ilgili iddialar; Trabzon Jandarma Komutanlığı’nca Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğine ilişkin alınan istihbarat üzerine herhangi bir işlem yapılmaması ve cinayetin gerçekleşmesinden sonra delillerin değiştirilmesi ve karartılması gibi iddialar; İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nce Hrant Dink hakkında ses getirici bir eylem yapılacağına ilişkin Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden alınan istihbarat ile ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmaması ve cinayetin işlenmesinden sonra delillerin değiştirilmesi ve karartılması gibi iddialar; kamu yönetiminin normal işleyişi içerisinde idari süreçlerle açıklığa kavuşturulması zor olan durumlar olarak görülmektedir.”

“...Hrant Dink’in öldürülmesine giden süreçte, gerek Hrant Dink’e yönelik tehdit ve eylemler nedeniyle koruma müessesesinin çalıştırılmaması gerekse alınan istihbarata rağmen cinayetin engellenmesi hususunda gerekli önlemlerin alınmaması şeklinde konusu suç teşkil eden bazı fiillerin varlığı açıktır.”

“...Sözkonusu fiillerin niteliğinin belirginleştirilmesi ve tespit edilen failler dışında cinayete dâhil olan başkaca örgütlü ya da örgütsüz iştirakin mevcut olup olmadığı, kamu görevlilerinin fiillerinin olağan kamu yönetimi akışı içerisinde gerçekleşen ihmaller mi yoksa başkaca bir niteliğinin olup olmadığı gibi hususlar tamamıyla adli yargı organlarınca yapılması gereken soruşturma ve yargılamalar ile netleştirilebilecek hususlardır...”

“Hrant Dink’e yönelik bir tehlikenin varlığının Emniyet ve Jandarma personelince öğrenilmiş olduğu, Hrant Dink’in korunmasına yönelik istihbarat birimlerinin gerekli çalışmaları yapmadığı ve işbirliğine gitmediği, idari makamların Hrant Dink’e yönelik oluşan riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmadığı, tehlikenin gerçekleştiği ve Hrant Dink’in yaşamını yitirmiş olduğu; dolayısıyla, gerek Anayasa’nın 17. maddesinde gerekse iç hukukumuzun bir parçası durumunda olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde ifadesini bulan yaşam hakkının korunması hususundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilmediği ve böylece ağır bir kamu hizmeti kusurunun oluşumuna sebebiyet verildiği... kanaatine ulaşılmıştır.”

“...Hrant Dink’in ötekileştirilerek hedef haline getirildiği ve tehdit edildiği süreçlerden başlayarak olayın bir bütünlük içerisinde incelenmesinin ve bu kapsamda gerek olayın gerçekleşmesi öncesinde gerekse olayın gerçekleşmesi sonrasında varlığına ilişkin kuvvetli şüphe bulunan ve raporun önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtilen kamu görevlilerinin bazı ihmal ve diğer nitelikteki fiillerinin de doğrudan adli yargı yerlerince ana cinayet davası kapsamındasoruşturulmasının ve yargılanmasının zorunluluğu olduğu değerlendirilmektedir.”

Bitirirken, kamu görevlilerinin “bazı ihmal ve diğer nitelikteki fiilleri” deyişine bir daha dikkatinizi çekiyorum.

Şimdi bakalım ne yapacaklar? Bu raporu da “yasak yayın zannettik” diye bombalayacak halleri yok herhalde.