"Beşinci Element" filminin yönetmeni Luc Besson, yeni filmi ‘Lucy’ ile, bildiğimiz vahdet-i vücut anlayışına bilim-kurgu dünyasının kurallarıyla yeni bir boyut getiriyor.

Hikayeye göre üniversite öğrencisi olan Lucy, anlayamadığı bir şekilde erkek arkadaşı vasıtasıyla bir uyuşturucu şebekesinin eline taşıyıcı olarak düşer. Lucy ve beraberindeki üç erkeğin taşıyacağı uyuşturucu, hamile kadınların altıncı haftadan itibaren bebeklerin kemiklerinin gelişmesi için salgıladığı CPH4 adlı bir maddenin sentetik halidir. Madde taşıyıcıların karınlarına poşetler içinde ameliyatla yerleştirilir. Lucy’nin karnındaki uyuşturucu poşeti patlar ve Lucy artık, normal insanların dışında beyninin yüzde 10’undan fazlasının kullanabilir hale gelir. Bundan sonra kendisine zarar vermek isteyenleri öldürecek, ancak bilim içinde bilinebilir veriler bırakmaya gayret gösterecektir.

BEYNİNİZİN YÜZDE 20’SİNİ KULLANMAK İSTEMEZSİNİZ…

Bir yandan filmde Morgan Freeman’ın can verdiği Profesör Norman beliriverir. İnsanların beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanma yolu olduğuna dair tezlerin sunumunu yapmaktadır bir amfide. Profesör Norman’ın semineri, bir öğrencinin, ‘İnsan beyninin yüzde yüzünü kullansaydı ne olurdu?’ sorusuyla sona erer. Norman soruya yanıt veremez, ancak sorunun yanıtı olan Lucy kendisini bulur.

İNSAN OLMAK ZAAFLARI OLMAKLA EŞDEĞER

Normal insanlara göre beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanabilen Lucy, donuk ve duygusuz bir yaratık haline gelmiştir. İnsan olduğuna dair tek belirti Fransız polisi öpmesi ve kendisine ‘hatırlatıcı’ olduğunu söylemesinden ibarettir. Lucy her ne kadar donuk ve hissiz görünse de, neticede bir insandır ve duyguları vardır. Beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanan bir kadın olarak aşka yaptığı ‘hatırlatıcı’ tanımlaması da manidardır. Bunun yanı sıra, insan olmanın, zaafları olmakla eşdeğer olduğuna dair bir çıkarsama da yapılabilir. Beynin kapasitesini daha fazla kullanabilmenin mantıklı ama duygulardan, dolayısıyla hatalar ve zaaflardan uzak bir robot meydana getirdiğini görmek düşündürücü. Orhan Gencebay’ın özetlediği, ‘Hatasız Kul Olmaz’ sözünün de başka bir açıdan özetlendiği ya da insanın yaratılmışlığına ve dolayısıyla acizliğine ve dolayısıyla zaafları olmasıyla eşlenmiş olması aslında, aşkın ve daha ötesinde duygulanımların neden ‘hatırlatıcı’ olduğunun yanıtını veriyor.

1+1, 2’YE DEĞİL 1’E EŞİTTİR

Beyin kapasitemizin yüzde 10’undan fazlasını kullansaydık, başka bir dünya inşa etmemiz gerekirdi sorusuna yanıt veren film, aynı zamanda, 1+1’in de 2 değil 1 olduğunu gayet net kanıtlamıştır. Varlığı ve temelini sorgulayan film, Evrim Teorisi’ne de atıfta bulunarak, en nihayetinde her şeyin 1’den çıktığını ve 1’in her yerde olduğunu ispatlamıştır kendince. Beyin kapasitesinin yüzde 100’ünü kullandığı an, hücreleri parçalara ayrılan ve zamansızlaşan, bu nedenle yaşamı zamanla ölçen bizlerin anlayamayacağı biçimde görünmeyen Lucy’nin, kendisini arayan Fransız polisin cep telefonuna attığı, ‘Ben her yerdeyim’ mesajı kayda değerdir. 1’i ve her yerde olmanın mantığını anlamak için ya bilgin olunmalıdır, Norman ve arkadaşları gibi ya da aşık. Dolayısıyla en baba tasavvuf öğretilerinin kitaplar dolusu anlattıklarını yönetmen Luc Besson 90 dakikada gayet başarılı biçimde açıklayabilmiştir: Aynı düzlem etrafında dönen bir arabayı kameraya kaydedip sonsuz düzeyde hızlandırdığınızda artık arabanın olmadığını görürsünüz. Ya da 1+1, 2 değil 1 eder.

MATRİXVARİ SAHNELER…

Ancak filmde bazı boşlukların olduğunu da kabul etmek gerekir. Örneğin Lucy’nin bir suçlu ilan edilmesine rağmen, birlikte çalıştığı polisler tarafından yakalanmamasına. Bunun tek nedeni uyuşturucu çetesini ihbar etmesi olamaz sanırım. Bazı aksiyon sahneleri de, filmin ana düşüncesinin dışındaydı. Ama yönetmenin tarzı gereği çok görülmeyebilir de. Film bir yandan felsefeye, bir yandan aksiyona bir yandan bilim-kurguya ekiyor izleyeni. Buna rağmen yormayan temposu başarı sayılabilir.

HA HABEŞİSTAN, HA HEİDDEGER, HA LUCY; HEPSİ 1

Yönetmen dünyanın bir yerlerinde vahdet-i vücut anlayışının olduğunu biliyor mudur bilemiyorum ama Lucy, ilginç diyalogları için mutlaka izlenmesi gereken bir film. Yönetmen için Heiddeger çalışmış şeklinde yorumlar da yapılmış. DNA laboratuarında genlerini inceletip kökenlerinin nereye dayandığını öğrenenlerin ortak noktası, en nihayetinde insanlığın ‘bir’ noktadan; Habeşistan’dan çıktığı yönünde. Ha Afrika, ha Heiddeger, ha Lucy, hepsi insan ve birleştikleri ortak bir ‘bir’ noktası var. Bütün bunlardan dolayı, Lucy, ilginç diyaloglarını izlemek için mükemmel bir seçenek.