AKP iktidarı Türkiye’yi getirip, sırat köprüsünün tam ortasına, köprünün en ince yerine bıraktı. Buradan geri dönmeye ne niyetleri var, ne olanakları. Savaş cehenneminin sıcaklığını adeta yüzümüzde hissediyoruz.

ABD Rusya’yla yaşanan gerilimde Türkiye’nin beklediği desteği vermediği gibi, bundan sonra ne yapacağı da henüz belirsiz. Ortadoğu’nun en önemli aktörleri Rusya ve İran ise Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin planlarını hükümsüz kılmakta ve Ortadoğu’da adım attırmamakta kararlı. Rusya bunu yalnız diplomatik yollarla yapmakla kalmayacağını da ilan etti.

Putin’in “Askerlerimizi tehdit eden her hedefi imha edin” emri, tam da Türkiye ile Irak merkezi yönetimi arasında çıkan “Başika” krizinin arkasından geldi.

Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr’ın Necef'teki Kufe Camii'ndeki hutbede "Türk işgali kapıda. Bazı gruplar buna karşı hem askeri hem de başka yollarla savaşıyor. Bu gruplar eğer görevlerini yapamazsa müdahaleye hazırız" dediğini de ekleyelim.

Halen 2 ile 8 bin arasında değişen rakamlarda Türk askerinin gönderildiği söylenen Beşika krizini anlamak için havuz gazetesinde çıkan şu haber ipucu olabilir:

“Kuzey Irak'a gönderilen 8 bin askerden Bordo Bereli birliklerin Erbil, Zaho, Dohuk, Batufa, Süleymaniye ve Amadiye'de de irtibat timi olarak bulunduğu belirtildi. Bölgedeki Türk askeri sayısının ise yakın dönemde 30 bine yükseleceği öğrenildi. Başika'ya dev bir operasyon merkezi oluşturdu.”

Fotomontajları ve sahte röportajlarıyla bilindiğinden bu haber de doğru olmayabilir. Ama yine de Rusya, İran, Irak ve bölgenin en önemli aktörleri arasındaki Kürt güçleriyle ilişkisinde kendini karşı cepheye konumlamış bir ülkenin, adeta sıçrayacak tek kıvılcımla tutuşacak naylon pozisyonunda olduğunu göstermeye yeterli.

Yetmezmiş gibi son Gaziantep Valiliği Suriye sınırında, "Köprübatı Hudut Karakolu Fırat Nehri üzerindeki Ada Bölgesini" özel güvenlik bölgesi ilan etti.

Bunun ne anlama geldiğini Türkmenistan’a giderken açıkladı Erdoğan:

“Bu 15 gün için alınmış bir karardır. 15 günden sonra ne getirir ne götürür, bunu gelişmeler gösterecektir. Bölge biliyorsunuz Mare Hercele hattı olmak üzere hassasiyet kesp ediyor. Bunun yanında Fırat’ın batısı olarak da Türkmen kardeşlerimizin yaşadıkları bölgelerdir. Onlar bizim için ayrı bir hassasiyet kesp ediyor.”

Yani Erdoğan bu “Özel Güvenlik Bölgesi”nin Türkiye sınırları dışına, Suriye’ye uzandığını anlatıyor basbayağı.

“Fırat’ın batısı” dediği bölge, IŞİD’in kontrolündeki Cerablus. Türkiye 90 km’lik sınırının IŞİD’de olmasından rahatsız değil ama YPG’nin eline geçmesine izin vermemek için Rusya dahil pek çok unsurla savaşa girmeye çekinmeyecek!

Herhalde böyle anlamalıyız.

Türkiye YPG öncülüğünde IŞİD’e karşı savaşan Demokratik Suriye Birlikleri’ne karşı de facto kendi tampon bölgesini oluşturmaya çalışıyor.

İçeride Kürt illerine açtığı savaş da aynı siyasi aklın, aynı stratejinin kopmaz halkaları.

Daha önce tampon bölge ya da güvenli bölge önerilerine karşı çıkmış olan ABD ve diğer koalisyon güçlerinin bu hamleyi nasıl karşılayacağını yakında göreceğiz.

Erdoğan ve adamlarının her yeni hamlesi Türkiye’yi sıcak savaşa bir adım daha yaklaştırıyor.

“Alıştıra alıştıra” siyaseti, bu kez savaşa sürüklüyor ülkeyi.

Ortadoğu’daki alev tüm yakıcılığı ile her yandan kapımızı ısıtmaya başladı bile.

HDP’nin gücü sınırlı. Diğerleri ise “ulusal güvenlik”, “milliyetçilik” hamasetiyle boğulmuş, bu sürüklenişi durduracak tek bir hamle yapmıyor, yapamıyor.

Ne de olsa mesele Kürtlerse, içeride dışarıda ölen, ölecek olan asker ya da sivil teferruattan ibaret!