Silvan'da 14 sivilin ölümüne, yüzlerce evin tahribatına ve 20 bin kişinin göçüne neden olan devlet saldırısı dün Kürt güçleri tarafından IŞİD işgalinden kurtarılan Şengal'den bağımsız okunamaz. Dahası devletin 7 Haziran öncesi çatışmasızlık sürecine son verip Kürt Hareketine karşı her alanda saldırı başlatması Kürtlerin Rojava Kürdistan'daki başarısıyla doğrudan bağlantılı. Türkiye'nin Rojava Kürdistan'a saldıran IŞİD vb. örgütlere silah ve lojistik desteğinde bulunması ve devlet görevlilerinin her fırsatta Rojava Kürdistan'a yönelik tehditleri de bunu doğruluyor.

Türkiye için Kürt Sorunu bir iç mesele olmaktan çıkıp Ortadoğu Kürt Sorunu haline geldi. Buna sebep Ortadoğu'daki mevcut çalkantıda Kürtlerin diğer birçok aktöre göre daha doğru, Türkiye'nin ise yanlış hamlede bulunmuş olmasıdır. Kürtler, "Barış Süreci" denilen çatışmasızlık sürecine de Ortadoğu'daki gelişmeler ışığında yaklaşmış, Türkiye'ye bir anlamda Kürtlerle ortaklık teklifinde bulunmuştu. Düşünülen Türkiye'nin Ortadoğu'daki Kürt Baharı'nı doğru okuması ve sürece de bu doğrultuda yaklaşmasıydı. Türkiye başlangıçta bir yandan bu doğrultuda adım atıyor görünürken bir yandan da ciddi bir savaş hazırlığı yapıyordu. Kendi deyimleriyle B, C, D planları da vardı. Artık yapılan itiraflardan da anlıyoruz ki Türkiye bu süreçte AKP'nin-devletin Kürtleri TRT6, Kürtçe seçmeli ders vb. birkaç reform ile kendi tarafına çekeceğine ve Kürt Hareketinin marjinalize olacağına inanmıştı. Suriye'de de Esad'ın kısa sürede iktidardan düşeceğine, yerine destekledikleri Sünni bloğun geleceğine, Rojava Kürt statüsünün de bu vesileyle boğdurulacağına inanmıştı. Tersi olunca süreç durduruldu ve Kürt Hareketine ve mobilize ettiği kitlelere yönelik saldırı dalgası başlatıldı.

HDP'NİN AMACI TÜRKİYELİLERİ EZİLENLERDEN YANA KONUMA ÇEKMEK

7 Haziran öncesi ve sonrasında HDP'ye yapılan saldırılar, Diyarbakır mitingindeki bomba, Kandil'e hava operasyonları, Suruç ve Ankara katliamları, Cizre, Silopi, Sur, Silvan, Nusaybin vb. yerlerde olanların tümü ve Rojava Kürdistan'a dönük tehditkar tutum bu saldırı dalgasının içinde okunmalı. Ağzı açıldığında "ne gerek vardı hendeklere? Bak HDP'ye oy da kaybettirdi" diyen liberal, demokrat kesime de şu söylenebilir. Saldırıya sebep kazılan birkaç hendek, kurulan birkaç barikat değil; her geçen gün güçlenen Kürtler ve adım adım kurulan Kürdistan(lar)dır. HDP'nin misyonu da anlaşılmışa benzemiyor. HDP'nin amacı Kürtleri Türkiyelileştirmek, haklarından vazgeçirmek değil; Türkiyelileri ezilenlerden yana, haktan yana (dolayısıyla Kürtlerden yana) bir konuma çekmektir. Bu denli saldırıya uğraması da bundandır. Bu muhalif kesimin Kürtlere ikide birde "silah bırakın, şöyle davranın, böyle yapın" demek yerine kendilerinin nerde duracaklarına karar vermesi gerekir. Kürtler hak talebinde bulunduğu, kendi kendilerini yönetmek istedikleri ve bu yönde de güçlendikleri için devletin sınır tanımayan saldırısına uğruyor. Bu durumda devlete değil de Kürtlere "durun" demek, Kürt haklarından bahsetmeden "barış söylemi"nde bulunmak hangi tarafa düşer, bunun üzerinde düşünmeliler.

HALKIN TEPKİSİNİ ANLAMAK

Özetle devlet Ortadoğu'daki Kürt Baharı'nın Türkiye'ye de sirayet ettiğinin farkında ve bunu hak tanıyarak karşılamak yerine bastırma yolunu seçiyor. Dolayısıyla bu saldırılar devletin bu yöndeki seçimi değişmediği sürece daha da şiddetleneceğe benziyor. Dillendirmekten bile imtina ettiğimiz Kobani gibi harabeye dönmüş kentleri kuzeyde de görme ihtimali her geçen gün artıyor. Sonunda yine uluslararası bir müdahaleyle sorun "çözüm"e gideceğe benziyor. Bunun bedelinin görüntüsü ise Suriye'dir.

Bunu engelleyecek durum ya Kürtlerin hak talebinden ya da devletin hak gaspından geri adım atmasıdır. Kimi orta sınıf ve yaşlı Kürtlerin 1 Kasım'da bu bedeli görüp geri adım attığı görülüyor. Yalnız bunun tüm Kürtler için gerçekleşebileceğini düşünmek saflık olur. Çünkü Kürt Baharı etkisinin her geçen gün artması Cizre, Silvan benzeri saldırılarla birleşince hem alt sınıflar hem de genç-orta yaş nüfus bırakın geri adım atmayı daha da radikalleşiyor. Silvan'dan tanklarla çekilen askere halkın tepkisi bunu anlamaya yeter. Ki AKP'ye oy vermiş olanlar da AKP'li olmuyor. AKP'ye lanetler ederek oy veren Kürtler var. Umarım devlet danışmanları korkuyla gelen bağlılığın nelere yol açabileceği üzerine de devlet yetkililerini bilgilendiriyorlardır.

DEVLET HAK GASPINDAN VAZGEÇMELİ

Diğer yol devletin hak gaspından vazgeçmesidir. Bunun Türkiye'ye kaybettirecek bir şeyi de yoktur. Bölünme yok olmakla eş algılanıyor. Oysa Kürt Sorunu, Türkiye için bir kangren olmaya başlamıştır. Bölünme değil mevcut haliyle baskı-direniş döngüsünde ısrar Türkiye'yi kanlı bir boğazlaşmanın içine sürüklüyor. Kürtler özerkliği büyük oranda onayladıklarına göre bunun kabulü çare olabilir. Bunun dışında süreç Kobani ve uluslararası güçlerin müdahalesinin bir benzerine evrilecek. Durum bu iken bu sorun kendini baskı ile tek başına iktidar seçtirerek çözülemez. Sen Silvan'ı kuşatır Kürtler'i itaat etmeye zorlarken, Kürtler Şengal'i özgürleştirir. Dünyanın güçlü devletleri artık onlar için de ciddi bir sorun haline gelen IŞİD'e karşı Kürtleri desteklerken sen bu öngörüsüzlükle Silvan sokaklarında Türk'ün gücünü gösterme krizlerinden nefessiz kalırsın.