SANEM BEBEK

Yazın kenger, kışın tezek kokan toprakların bereketli insanıydı Haydar Çavuş. Çavuş olması askerlikten, bereketli olması 6 çocuğa babalık yapmasındandı. Haydar olmasına gelince. Pir Sultan'ın topraklarında başka türlüsü de olmazdı zaten.

O sabah erkenden kalktı Haydar Çavuş. Karısı Fatma gün ışımadan uyanmış, en küçük bebeği Sanem'i hazırlamıştı. Sanem hastaydı, kızamık geçiriyordu. Haydar Çavuş o gün tarlaya gitmek için değil Sanem'i Sivas’a, doktora götürmek için erkenden uyanmıştı.

O sene çevre köylerde dahil kızamıktan çok çocuk ölmüştü. Muhtarın bütün başvurularına rağmen köye sıhhiyeci gelmiyor, Kaza’da ise yeterli doktor ve ilaç bulunmuyordu.

İstasyon köyün karşısındaydı. Tren yarım saate kalmaz istasyonda olurdu. Haydar Çavuş anası Zöhre Kadın ile birlikte gidecekti Sivas’a. Fatma kadın evde kalacak, diğer çocuklarla iş paylaşımı yapacaktı.

İyice sardı sarmaladı Sanem'i. Kucağında nasıl tutması gerektiğini tembih etti kocasına. Ağlarsa, dedi, anamın kucağına veresin. Sakın pencere tarafına oturma soğuk almasın Sanemim. Sivas’a varınca eğleşmeyesin, doğruca hastaneye gidin. İğnedir ilaçtır ne derse doktor, eksiksiz bir tamam alın. Nasıl kullanılacağını da bir iyice anla, sonra şaşırıp kalmayalım köylük yerde. Haydar Çavuş daha fazla dinlemek istemedi bu nasihatleri. De konuşma da ver şu çocuğu, birazdan tren gelecek diye çıkıştı.

Trenle köyden Sivas’a 1,5 saatlik yol vardı. Kucağında Sanem, yanında anası, kompartımanlardan birine girdiler. Kompartıman sigara kokuyordu Bir sigara da kendi yaktı Haydar Çavuş. Dumanını çocuktan uzağa üfledi.

Trenden iner inmez hastaneye gittiler. Haydar Çavuş yol boyunca Sanem’i kucağından indirmemişti. Sanem'e o kadar sarılmıştı ki kucağından indirince göğsünün sırılsıklam olduğunu anladı. Ter kokuyordu vücudu, Sanem kokuyordu. Hiç ağlamamıştı Sanem, ses bile çıkarmamıştı. Neyi var demedi doktor, neden getirdin de demedi! Sanem bebek Haydar Çavuş’un kucağında birkaç dakika önce ölmüştü.

Ağlayamadı Haydar Çavuş! Anlayamadı da! Başını Anası Zöhre'nin göğsüne dayayıp öylece kaldı. Ağzından “Uyan Zöhre” sözcükleri döküldü. Bir süre sonra kendine geldi. Köye, dedi, köye götüreceğim kekliğimi. Sanem’i kekliğim diye severdi.

İşlemleri yaptı. Sardı sarmaladı Sanem'i. Henüz yeni kuruyan göğsüne iyice yapıştırdı. İstasyona gittiler. Çok geçmeden gelmişti tren. Kompartıman boştu. Bu kez Sanem Bebek Zöhre kadının kucağındaydı. En köşeye oturdu Zöhre kadın. Kompartıman sigara kokuyordu, bir sigarada kendi yaktı Haydar Çavuş. Dumanını gelişi güzel üfledi. Ağlıyordu.

Kondüktör geldi. Bir Zöhre kadına baktı bir kucağında ki çocuğa. Zöhre kadın iyice sarmaladı Sanem'i. Sözcükler boğazına düğümlendi Haydar Çavuş'un. Öldüğünü diyemezdi. Yasaktı. Trenden indirirlerdi. Biri Anam, dedi, biride kızım. Sanemim çok hasta, kızamık geçiriyor da. Bir şey demedi kondüktör! Zöhre Kadın ve Haydar Çavuşun biletini kontrol ettikten sonra “Geçmiş olsun” deyip oradan ayrıldı!

Köyde gün ağarmak üzereydi. Fatma kadın bir yandan ekin biçiyor öte yandan da tren yolu bekliyordu. Bir an önce Sanem'ine kavuşmak, koklamak istiyordu.

CEYLAN ÖNKOL

Ceylan Önkol. 14 yaşında havan mermisiyle öldürüldüğü güne kadar Lice’nin Şenlik köyünde oturuyordu. Koyunları otlatmak için evden çıkarken annesine “Makarna” yap demişti. Belli ki cani çekmişti. Aradan 5 dakika geçmemişti ki güvenlik güçlerinin attığı havan mermisi küçük Ceylan’ın bedenini parçalara ayırmış ve o anne evladının parçalarını eteğinde taşımıştı. 14 yaşında güvenlik güçlerince katledilen Ceylan Önkol’un ölüsüne devlet sahip çıkmamış, minik Ceylan’ın parçalanmış vücudu olay yerinden kimsenin gelmemesi sebebi ile yakınları tarafından karakola götürülmüştü. Karakol kapısında yıkılmış şekilde bekleyen anne Saliha Önkol’un ağıdı yürekleri kanatıyordu: Ceylanımın kime zararı vardı? Neden öldürüldü? Sadece hayvanları otlatıyordu. Başka bir suçu yoktu. Ben buna nasıl dayanacağım.

ALİ İSMAİL KORKMAZ

Ali İsmail Korkmaz. Gezi eylemleri sırasında Eskişehir'de düzenlenen yürüyüşte polisin müdahalesi sonucu ara sokaklara kaçmaya çalışırken eli sopalı gruplarca feci şekilde dövüldü. Dövüldükten sonra gittiği hastanede tedavi edilmeden evine gönderildi. Ali İsmail’e ilk tıbbi müdahale ancak 20 saat sonra yapılabildi. Beyin kanaması geçirdiği anlaşılan Ali İsmail 38 gün boyunca komada kaldı ve 10 Temmuz 2013 tarihinde hayatını kaybetti. Annesi Emel Korkmaz ''Ara sokaklarda pusu kurup oğluma saldırdılar. Herkes “oğlun kahraman oldu” diyor. Olmasaydı keşke. Aliş’imi dövdüler tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu” diye iç geçiriyor.

MUHARREM BEBEK

Muharrem Taş. Henüz 3 yaşındaydı. Van’ın Gürpınar İlçesi'ne bağlı Yalınca Köyü'nün Çeli Mezrası'nda oturuyorlardı. Aile, mezra yolunun kardan kapalı olması nedeniyle çocuklarını hastaneye götüremeyince, ilgilileri telefonla arayarak yardım istemiş. Ancak hiçbir geri dönüş olmamış. Aile, görevliler gelir umuduyla beklerken, minik Muharrem, gece 02.00 sıralarında hayatını kaybetmiş. Minik Muharrem'in cansız vücudu karla kaplı yolda babası tarafından çuvala konularak sırtta taşınmak suretiyle mezradan köye indirildi.

BERKİN ELVAN

Berkin Elvan. Gezi eylemleri sırasında ekmek almak için dışarı çıktığında 14 yaşındaydı. O günü anne Gülsüm Elvan şöyle anlatıyor: “Cumartesi gecesi Gezi’ye destek için Okmeydanı’nda yürüyüş vardı. Gazdan ne evde durabiliyoruz, ne dışarıda. Sabaha kadar ayaktaydık, gün doğarken etraf sakinledi. Tanıdık birini bulursam alır kahvaltıya getiririm diye ekmek almak için fırına gitmeye hazırlanıyordum”. Berkin, annesinin elindeki 5 lirayı çekiyor ve “Aneyyy, senin ayağın sakat , bir olay olursa koşamazsın, kaçamazsın, ben gideyim, hem sokakta arkadaş bulursam kahvaltıya getirebilir miyim?” diye soruyor. Berkin Elvan’ın annesi ile bu konuşması son konuşması oluyor. Tam 269 gün hastanede uyudu Berkin Elvan. 45 kiloydu vurulduğunda. Aramızdan ayrıldığında 16 kiloya düşmüştü. Babası Sami Elvan, "Bugün biz Berkin'imizi sonsuzluğa uğurladık ancak benim çok geniş ve büyük bir ailem var. Ülkenin her bir yerinde milyonlarca Berkin var. Herkese teşekkür ediyorum" diyordu.

Sanem Bebek 1963 tarihinde ölmüştü. Ceylan Önkol 2009, Ali İsmail Korkmaz 2013, minik Muharrem ve Berkin Elvan ise 2014. Büyüme hızından bahsediyor Başbakan Erdoğan. Dünyanın 5’nci büyük ekonomisine sahip olmaktan bahsediyor. Berkin Elvan’ın öldüğü gün Bitlis’ten “Biz 27 Mayıs ve 12 Eylül'de insanımıza yapılan bir zulmü ortadan kaldırdık” diye mesaj veriyor! Oysa 50 yıldır çocukların kaderi hiç değişmiyor bu ülkede. Çocuklar ölüyor, öldürülüyor. Eskiden kızamıktan, koleradan, sıtmadan ölüyordu çocuklar şimdi havan topuyla, kurşunlanarak, gazla, gaz mermisiyle yada dövülerek ölüyor, öldürülüyor.

Sanem Bebek mi? Hiç görmedim. Kız olsam adını alacakmışım! Yaşasa ablam olacaktı. Haydar Çavuş ve Fatma kadın mı? Çoktan Saneme gittiler…