Büyükada tutuklamaları konusundaki yalan ve dezenformasyonları çöken iktidar ve medyası, aynı utanmazlıkla, yine yalan ve iftiralara dayanarak Osman Kavala’nın da tutuklanmasını sağladı. Oysa, iktidarın tetikçilerinin büyük bir ahlaksızlık ve riyakarlık ile “FETÖ” ile ilişkilendirmeye çalıştığı Osman Kavala, cemaatin en büyük projesi olan 2010 referandumuna karşı durmuştu. AKP’lilerin Kavala’ya olan kini 2010 referandumu sürecine kadar gidiyor. Osman Kavala referanduma evet demeyeceğini açıklamakla kalmamış, cemaati ve AKP’yi eleştirenlerin hemen eski rejim yanlısı/İslamofobik/Ergenekoncu/Kemalist diye yaftalandığı o günlerde, müthiş bir vicdan, cesaret ve öngörü ile “Militan liberallik” ( http://www.radikal.com.tr/radikal2/militan-liberallik-1012722/ ) adlı bir yazı yazmıştı.

Kavala, “demokrasi sorunlarını ordu/yargı/laik güçler birlikteliğine bağlayan ve bu bloğa karşı militan mücadeleyi savunan bir düşünce tarzı” olarak kavramsallaştırdığı militan liberalliği eleştirmiş, ve son derece haklı olarak bu tutumun klasik liberal siyaset anlayışı ile bile çeliştiğini vurgulamıştı.

Ergenekon yasal süreçlerini etkileyen kaynakları belirsiz iddiaların, laiklik mücadelesi yürüten kesime karşı -ÇYDD’ye olan gibi- kasıtlı olduğu aşikar suçlamaların, basın organlarında yaygın biçimde yer almasını” mücadele gereği olarak düşünen militan liberalleri uyarıyordu, ama AKP-Cemaat koalisyonunun Türkiye’yi demokratikleştirebileceğini sanan ya da buna inanmak isteyen, nefretleri ile gözleri kör olmuş militan liberaller, Kavala’nın bu uyarılarını bırakın dikkate almayı, tartışma gereksinimi bile duymadı.

Dahası, “Yetmez ama Evet”çi bir akademisyen, Osman Kavala’nın bu tavrına, berbat bir üslupla cevap veren, tam da Kavala’nın militan liberal kavramının ne olduğunu gözler önüne seren bir yazı yazdı. (Kim olduğunu yazmak istemiyorum. Bütün bu yaşananlardan sonra bu saldırgan tavrından pişman olmuş olabileceğini umduğumdan...)

Kavala’nın yakın tarihe ışık tutan bu önemli yazısı, Kavala’nın “FETÖ” ile uzaktan yakından ilişkilendirilemeyeceğinin apaçık bir kanıtıdır.

BOŞA UĞRAŞMASINLAR

Bir kez daha vurgulayalım: Cemaatin en büyük projesi 2010 referandumudur. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Gülen ZDF televizyonuna verdiği mülakatta bunu şöyle itiraf ediyor: “HSYK seçimlerinde arkadaşlara tavsiye ettim, demokrasi adına önemli bir adım olduğundan dolayı demokrasi, insan hakları, AB falan deyince, ben de destekleyin falan dedim. O da adımı söylemeden Pennsylvania'ya teşekkür ederim dedi, Pennsylvania oldu benim adım.”

Dervişin fikri ne ise zikri de odur... Gülen, 2010 referandumundan, HSYK seçimleri diye söz ediyor... Kısacası, bütün anayasa değişikliğinin HSYK’yı ele geçirmek için yapıldığını söylüyor. Bugün, referandumda evet diyenler bile biliyor ki, değişiklik önce cemaatin yargıyı ele geçirmesi ile sonuçlanıyor. Ortaklık bozulunca da, bu kez AKP ele geçiriyor yargıyı... Yani, bugün yaşanan yargı rezaletlerinin ardında da AKP-Cemaat koalisyonunun elele geçirdiği 2010 referandumu var.

Şimdi, iktidar ve destekçileri utanmadan, kendi suçlarını gizlemek için Kavala gibi demokratları “FETÖ” ile ilişkilendirmeye çalışıyor.

Boşa uğraşmasınlar, güneş balçıkla sıvanmaz.