Türkiye solunun tarihinde sola en çok zarar vermiş hareket olan Aydınlık, bugün geçmişte sol ile olan lafzi ilişkisini de bir yana bırakarak, milliyetçi muhafazakar bir söylem ile MHP ve BBP'nin yanında, AKP'nin ve saray rejiminin stepnesine dönüşmüş durumda. Bu öylesine zehirli bir zihniyet ki, yalan yanlış fişleme listeleri yapmadan duramıyor. 12 Eylül öncesi, “sol içi şiddeti önleme” bahanesiyle solcuların adreslerini yayınlayarak hedef haline getiren bu zehirli zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyetin alametifarikası, sıklıkla değişen siyasi konum alışına göre “düşman” listeleri oluşturmak.

Sol değerlerle ilgisi olmayan bir lidere sadakat ve biat kültüne sahip olan bu hareket kaçınılmaz olarak sürekli tasfiyelere de sahne oluyor. Demokratik bir işleyişe sahip olmayan her otoriter yapının üreteceği kaçınılmaz bir sonuç bu. Garip olan, bu hareketi terk edenlerin ya da bu hareketten atılanların da genellikle aynı zihniyeti devam ettiriyor olması.

Hikmet Çiçek de bunlardan biri. Vatan Partisi'nden 7 Eylül 2020 tarihinde alınan karar ile ihraç edilmiş. İhraç kararında, “Tayyip Erdoğan hükümeti ile aynı gemideyiz” tutumuna uygun hareket etmemesi gerekçe olarak gösterilmiş. Oysa trajik bir biçimde, Hikmet Çiçek yazdığı “Fetö'nün Solcuları” adlı kitap ile has bir Aydınlıkçı olduğunu ispat ediyor. Üstelik yazdığı bu kitap ile tam da kendisini ihraç eden partinin “Tayyip Erdoğan hükümeti ile aynı gemideyiz” politikasına hizmet ediyor.

Çiçek'in vahim hata/iftiralarına geçmeden önce bir noktayı netleştirmekte yarar var. Komünizmle Mücadele Dernekleri'nden gelen, antikomünist Gülen cemaatinin sol düşmanı olduğunu bilmeyen yok. Durum böyle iken, bir de yalan yanlış iftiralarla, “Fetö'nün solcuları” diye kitap yazmak olsa olsa AKP'nin cemaat ile yaptığı koalisyon sırasında beraber işledikleri suçları önemsizleştirmeye yarar, başka da bir işe yaramaz.

Üstelik bir de en ufak bir gazeteci titizliği bile göstermeden, tipik bir Aydınlıkçı tavrıyla, elinize geçen bir listeyi “İşte Abant Müdavimleri” diye yayınlarsanız, hem kendinizi rezil edersiniz, hem de yüzlerce insana iftira atmış olursunuz. Söylediklerimi ispat etmeden önce bir noktayı da vurgulamak gerek: Abant toplantılarına katılmak suç değildir. Ben hayatımda böylesine sol düşmanı bir cemaatin herhangi bir etkinliğine katılmadım, ama katılmış olan bir solcunun da suç işlediğini söylemem. Tabi ki dogmatik ve otoriter Aydınlık zihniyetinin bu nüansları kavramasının olanaksız olduğunu da bilmiyor değilim.

Şimdi gelelim Çiçek'in vahim hatasına/iftirasına. Çiçek'in “İşte Abant Müdavimleri” ve “Abant Toplantılarının çeşitli yıllardaki katılımcılarının listesi ise alfabetik olarak şöyleydi” diye sunduğu liste esasında bir imza listesi. İmza listesinin tamamı copy/paste yöntemi ile alınmış ve katılımcı listesi gibi sunulmuş. (Burada iftira dışında, intihal suçu da var). Çiçek, bilerek ya da bilmeyerek, aşağıdaki bağlantıdaki listeyi, noktasına, virgülüne dokunmadan kitabına “Abant Toplantılarının çeşitli yıllardaki katılımcılarının listesi” diye koymuş:

http://bianet.org/bianet/siyaset/108985-300-aydin-ergenekon-derinlestirilsin-kazanan-yurttaslar-olacak  

(Bu imza listesi ise 2008 yılında, mafya liderlerinin, öldürülmeden önce Hrant Dink'i tehdit edenlerin göz altına alındığı bir süreçte, Ergenekon adı verilen davanın karanlıkta kalmış cinayetlerin aydınlatılması yönünde derinleştirilmesi ve bir kumpas davasına dönüşmemesine yönelik bir uyarı. Nitekim, bu metnin imzacıları arasından Osman Kavala gibi birçok kişi daha sonra Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları ilk dile getirenlerden olmuştur.)

Bu yapılanın gazetecilik etiğine sığmaması bir yana, Çiçek'in bu listedeki birçok kişinin Abant toplantılarına katılmadığını tahmin edememesi, kendisinin Aydınlık dışındaki Türkiye solunu da pek tanımadığını gösteriyor. Böyle yalan yanlış listeleri yayınlamak Aydınlıkçıların geleneğinde var, ama Kırmızı Kedi Yayınevi'nin de böyle bir özensizliği fark etmemesi ve böyle vahim bir hata ile kitabın basılması çok üzücü. Hem Hikmet Çiçek'in, hem de Kırmızı Kedi Yayınevi'nin bu hatayı en kısa sürede düzeltmesi gerekiyor.

Hikmet Çiçek'in geldiği geleneğin bugün işbirliği yaptığı AKP ve yandaşları, Gülen cemaatine hizmet hareketi demeyenleri fişlerken, aşağıdaki satırları yazmış biri olarak bu iftirayı kabul etmem mümkün değil. Hikmet Çiçek'in ve Kırmızı Kedi Yayınevi yetkililerinin daha 2012'de yazdığım şu satırları okuduktan sonra özür dilemelerini bekliyorum:

“Dolayısı ile tıpkı, MİT krizinde, bazılarının yaptığı gibi kimse üç maymunu oynamaya kalkmasın. Artık net olan bir şey varsa, o da şudur: Bütün bu yaşananlardan sonra, cemaatin örgütlerinin “hizmet” gibi söylemleriyle ikna olabilmek, cemaatin demokrasiyi geliştirmeye çalışan bir sivil toplum örgütü olduğunu ileri sürebilmek için ya cemaatçi olmak lazımdır, ya da doğrudan cemaatle ortak işler yapıyor olmak veya cemaatin hegemonyasına teslim olmak...

Nitekim, cemaatin bu “hizmet” söylemine artık cemaatçi olmayan AKP'liler bile inanmamaktadır. Artık, herkes şuna inanmaktadır ki cemaat, yargıda ve poliste, AKP'lileri bile rahatsız edecek, MİT krizine neden olabilecek, Fenerbahçe ile uğraşabilecek operasyonel güce sahiptir ve en kötü bir demokraside dahi bu kabul edilemez bir durumdur.”

( https://www.demokrathaber.org/twitter-babahan-cemaat-korkusu-ve-alevifobi-makale,5218.html )