Şarkıcı Ebru Polat’ın Muazzez Ersoy’u yetersiz görüp BM iyi niyyet elçisi olmak için Dışişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunduğu haberi güldürüyor insanı.

Ama kahkahayı, sloganı ”kent içinde bir kampüs üniversitesi” olan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nin, sloganı ”bizler dünyayı değiştirebiliriz” olan ODTÜ’yü kınayan bir açıklama yaptığı haberinde patlatıyorum.

Kimseyi, hiçbir kurumu küçümsemek değil niyyetim. Ama halep ordaysa arşın da burada derler ya. Bu ölçütten dolayı gülüyor ve kızıyorum da.

Ebru Polat’ın ucuz şarkıcılık oyunlarının adı üniversite olan bir kuruma da geçebildiğini hayretle görüyorum.

Sonra Can Yücel oluyorum… En güzel cümleler geliyor dizelere…

Hayırlı olsun diyorum ama anlıyorum, anlıyorsunuz.

Devletlü Başbakan’a biatin berat olarak misliyle geri döndüğü bu günlerde adı üniversite içi medrese olan kurumlardan farklı tepkileri beklemenin saflığına yanıyorum.

Bitaraf olanın bertaraf olduğu/ olacağı tehdidinin havada dolandığı bu günlerde “saray soytarılarından” farklı oyunlar beklemenin anlamsızlığını kavrıyorum.

Evet, onlar rollerini oynayacak, iktidar ödüllerini verecektir.

Ama bu rolü oynarken bilime sığınmak, bilimden dem vurmak da neyin nesi?

Hangi bilim, hangi bilimsel çaba, hangi ölçüt, hangi düşünce, polisi, silahı, askeri, medyası, ve gaz bombasıyla öğrencilerine saldıran iktidara karşı öğrencilerini savunan yönetimi kınamayı öngörür?

Ama anlıyorum, bu üniversitenin, bu üniversitelerin bilimle, bilimsel ahlakla ilgisi Ebru Polat’ın BM iyi niyyet elçisi olması ihtimali kadar.

Yine anlıyorum, Sabahattin Zaim Üniversitesi Türkiye’de bir kesimin kısa tarihi gibidir.

Öğrencilerine sahip çıkan ODTÜ yönetimini kınayan bu üniversitenin tavrı toplumsal olaylara, tarihin akışına, darbelere, iktidarların uygulamalarına tepkisiz muhafazakar kurumların, kesimlerin aynası gibidir.

Onlar Vahdettin’den bir kahraman, Menderes’ten bir demokrat, Erdoğan’dan bir Fatih yaratma gayretindedir.

6.Filo’da Amerikalıdır mesela. Elinde sopa dilinde Allah-u Ekber solcu gençlere saldırır.

12 Eylül’de “Hızır gibi yetişen Mehmetçiğe” selamda, 28 Şubat’ta “hayırlı olsun” manşettindedir.

Cami avlusunda mücahit, pazarda müteahhittir.

Her oyunda aktör her filmde figüran her iktidara çeşnedir.

Her devrin dört döneni, her arabanın tekerleği, her gazinonun dansözü.

Ve ODTÜ’de polis öğrencilere saldırırken mazlumun düşmanı, gücün, iktidarın sesidir.

Neymiş “kent içinde bir kampüs üniversitesiymiş”…

ODTÜ’yü kınıyorlarmış.

Ne diyordu Umur Talu?

“Kınamayın, kına da yakın”

Gün yine sizin devran yine sizin.

Oynayın oynayabileceğiniz kadar.