Balotelli: ‘Arıza’ ama büyük futbolcu. Ronaldo’yu bu gece Baros’lu Çek Cumhuriyeti karşısında izleyeceğiz.
 

VARŞOVA
Mario Balotelli tam bir arıza ama çok iyi bir topçu, büyük yetenek. Gana doğumlu bir siyah Afrikalı İtalyan, İtalyan bir anne baba tarafından büyütülmüş.
Dev gibi bir fiziğe sahip.
İtalya’nın 9 numarası.
İngiltere’de Manchester City’nin golcüsü olan Balotelli, attığı bir kritik golden sonra hakemden sarı kartı göze alarak trikosunu çıkarıp, “Niçin her zaman ben?..” yazılı fanilasını cümle aleme göstermiş, bunu sonraki gollerinde de sözlü olarak tekrarlamıştı.
Rahat durmayan bir karakter. Sık sık kırmızı kart görüyor, takımını 10 kişi bırakabiliyor.
Dedim ya tam bir arıza.
Manchester City’deki teknik direktörü İtalyan Mancini, Balotelli için diyor ki:
“Babası olsam her gün döverdim adam etmek için...”
Balotelli’nin futbolun gerektirdiği takım oyununu sevdiği söylenemez. Fazla şahsi ya da kendine oynuyor. Bu yüzden, İtalyan milli takımının teknik direktörü Cesare Prandelli yakınıyor:
“Büyüse ve futbolun takım oyunu olduğunu akıl etse, büyük bir star olacak yeşil sahalarda...”
Prandelli bu nedenle Balotelli’ye son maçta ilk 11’de yer vermedi. Ama Balotelli oyuna girer girmez öylesine müthiş bir voleyle Hırvat ağlarını dalgalandırdı ki, herkes şapka çıkardı.
Balotelli, İtalya’yı çeyrek finale taşıyan golü atar atmaz saha kenarındaki kendi takımının kulübesine döndü ve tam ağzını açıp kendisine ilk 11’de yer vermeyen hocasına saydıracaktı ki, bir takım arkadaşı son anda yetişip ağzını kapayıverdi.
Bir arıza ama büyük topçu.
Balotelli’yi böylesine arızaları adam etmekte hiç zorlanmayan Fatih Hoca’nın eline verseler, ne iyi olurdu diye düşündüm bu arada...
Turnuvanın renklerinden ya da yıldızı parlayanlardan biri de hiç kuşkusuz Cristiano Ronaldo.
Bugüne kadar Dünya Kupalarında, Avrupa Şampiyonalarında Portekiz milli takımıyla herhangi bir varlık gösteremeyen Ronaldo bu kez farklı, yükseliş eğrisi çiziyor.
İngiliz Guardian gazetesinin okur anketinde Ronaldo 10 üzerinden 9 puanla zirveye oturmuş durumda...
Tek başına bir takım gibi. Atacağı ve attıracağı gollerle Euro 2012’de Portekiz’i tek başına sırtlayıp finale çıkarabilir.
Ronaldo’yu bu gece Varşova’da Milan Baros’lu Çek Cumhuriyeti karşısındaki çeyrek final maçında keyifle seyretmeye hazırlanıyorum.
Elbette Portekiz sadece Ronaldo’dan ibaret değil. Manchester United’da oynayan golcü Nani’siyle, Real Madrid’in büyük stoperi Pepe’siyle -her ne kadar Lizbon’daki hazırlık maçında bize 3-1 yenilmiş olsalar da- Çekleri geçip çeyrek finale çıkmaya aday gözüküyor Portekiz...
Yarın geceyi de iple çekiyorum.
Varşova’dan Gdansk’a geçip Almanya-Yunanistan maçını seyredeceğim.
Mesut Özil’li Almanya elbette maçın favorisi. Portekiz, Hollanda ve Danimarka’dan oluşan ‘ölüm grubu’ndan 3’te 3 yaparak çıkan Almanya tank gibi bir takım. Alman futbol makinesi deyişini hak ediyor.
Ama bu maça Yunanistan acayip asılacak. Belki de siyasal nedenle canını dişine takacak.
Çünkü Yunan kamuoyu Almanya ve Angela Merkel’den nefret ediyor.
Yunan halkı içinde kıvrandığı krizi, işsizliği, yoksullaşma sürecini Almanya’yla Başbakanı Merkel’den biliyor.
O yüzden Yunanlıların gözünde yarın gece Gdansk şehrinde oynanacak çeyrek final maçı futboldan öte bir olay haline gelmiş durumda.
Sanki Yunan halkının çektiği acıların intikamı alınacak bu maçta...
Ama büyük bir sürprizle, Rusya karşısında emektar Karagounis’in tek golüyle yaptığı gibi, bu defa da ‘Alman futbol makinesi’nin tekerine çomak sokabilir mi Yunanistan?
Bilemiyorum.
Futbol her sonuca açık olduğu için ‘güzel oyun’dur ama komşunun işi hiç de kolay değil.
Alman milli takımının teknik direktörü Joachim Löw, maçın etrafında birikmeye yüz tutan siyasi havayı dağıtmaya çalışıyor.
Şu sözler Löw’ün:
“Sahada euro, tek para, kriz vesaire değil futbol oynanacak, futbol konuşacak. Bu arada benim Angela Merkel’le ilişkilerim çok iyi. O benim taktik çalışmalarıma karışmıyor, ben de onun siyasal gündemine karışmıyorum.”
Yine de, futbol asla sadece futbol değildir tekerlemesini tekrarlayarak futbollu günlere devam edeceğim.