Turgut Özal döneminde, 1989-1991 yılları arasında Amerika’nın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapmış olan Morton Abramowitz bugün de Türkiye’yi yakın takipte tutabilen bir isimdir.
Washington’da gerek yönetimle, gerek dış politika ve istihbarat dünyasıyla, gerekse düşünce kuruluşlarıyla iç içe sayılabilir ya da bu çevrelerde ne olup bittiğinin -özellikle Türkiye bağlamında- büyük ölçüde farkındadır.
Dünkü Hürriyet’te yer alan habere göre Morton Abramowitz, Başbakan Erdoğan’ı eleştiren bir makale yazmış The National Interest dergisine.
Erdoğan’ın yumuşak karnı olarak Kürt sorununu gösteren Abramowitz, “Bu sorun Başbakan Erdoğan’ın Aşil topuğu haline gelebilir” demiş.
Ve şunları eklemiş:
“Suriyeli Kürtlerin ‘özerksi bir yapı’yla ortaya çıkmaları dış baskılara bir yenisini ekledi. Erbil ile Bağdat giderek uzaklaşıyor ve muhtemelen bu Irak’ın bölünmesiyle sonuçlanacak. Türkiye’nin Kürtleri, Suriye’deki olaylardan etkilenecek, Irak’ın bölünmesi durumunda ise daha da fazla etkilenecekler.”
Abramowitz demek istiyor ki:
1- Irak bölünmeye gidiyor, Kürtler kopacak ve bu bölünme kanlı olacak.
2- Irak’ın bölünmesi ve Kürtlerin devlet olarak kopmasından Türkiye Kürtleri de etkilenecek.
3- Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin özerkliği gündeme gelecek.
4- Irak ve Suriye’deki bu gelişmeler, Kürt sorununun çözümsüz kaldığı bir Türkiye’yi fena halde zora sokacak, Başbakan Erdoğan’ı köşeye sıkıştıracak.
Bu dört nokta önemli.
Ankara’da, devletin iç odaklarında bu dört noktanın çizdiği çerçeveyi öngören ne gibi ve ne kadar derine inebilen stratejik çalışmalar yapılıyor?
Bilemiyorum.
Geçen ay bu köşede bu konuya değinmiştim (*). Daha fazla yorum yapmayacağım.
Ama yine bu konuyla ilgili olarak, Aysel Tuğluk’un geçen pazar günü Radikal 2’de çıkan yazısına işaret etmek istiyorum.
O da Irak’a, Suriye’ye, ABD’ye değinmiş. Yaklaşımında Abramowitz’le benzerlikler dikkati çekiyor.
Türkiye’nin toz duman içindeki gündeminde Van milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Tuğluk’un aşağıdaki satırları, Abramowitz’in makalesiyle birlikte okunursa, yakın geleceğimizle ilgili düşünce egzersizlerine zemin hazırlayabilir.
Aysel Tuğluk şöyle yazıyor:
“Türkiye’nin siyasal elitleri halen ‘Seçmeli ders, güvenlik mi müzakere mi, terör sorunu mu, Kürt meselesi mi’ diye tartışadursun, Suriye eksenli, stratejik planlamalarda Kürtler en önemli aktör olarak yerini almış durumda.
Bölgede oyunu büyükler oynuyor.
Ve Türkiye yönetimi Kürt meselesini çözemediği için bir oyun kurucu değil.
Mevcut oyun bozucu pozisyonu ise, kaybetmeye mahkum bir rol ve politika tercihidir.
Suriye’de sorun artık Esad’ın gitmesi ya da kalması değil. Sorun, Suriye’den geriye ne kalacağı.
Bu aralar yakın dönemde Alevi ve Sünniler arasında parçalanan, Kürtlerin özerk yaşadığı bir parçalı durum senaryosu epeyce revaçta.
Şu anda İsrail ve ABD’nin Esad diye bir sorunu yok. Suriye’nin Sünni çoğunluğu ile ne yapacaklarını düşünüyorlar.
Türkiye’ye ‘Askeri seçenekleri zorlamayın’ diye ayar çektiler. Aynı zamanda Batı basınında ‘El-Kaide üsleri, savaşçıları’ söylemi gırla gidiyor.
Sanırım Washington koridorlarında kavramlar epeyce değişti.
1- Basra’dan Akdeniz’e ‘Kürt koridoru’ üzerine uzun vadeli planlar tartışılıyor.
2- Sünniler, Şiiler ve farklı Sünni aktörler arasında Kürtlerin tampon ve denge unsuru olması konuşuluyor.
3- Ortadoğu’da Hıristiyan azınlıklar ile Kürtler arasında yeni bir ‘seküler merkez’ inşası düşünülüyor.
Yanisi, büyükler soruna uzun vadeli planlara göre bakıyorlar. Esad ailesi olmasa da, Suriye’deki Baasçılar ve Aleviler de bu uzun vadeli plan içinde Kürtlerle temas unsurudur.
Dışarıda vaziyet bu iken, içeride ise AKP yönetiminin durumu hiç de iç açıcı değil, kaybetmenin başladığı yer esasında içerisi...” (Radikal 2’den)
Aysel Tuğluk da, meseleye özünde ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Abramovitz gibi bakıyor.
Bir başka deyişle:
Kürt sorunu her geçen gün Tayyip Erdoğan’ın aşil topuğu haline geliyor.


* Hasan Cemal; Irak bölünmüş durumda, Suriye de bölünebilir ve sıra Türkiye’ye gelir mi? Kürt sorunu, PKK ve devletin zirvesi; Milliyet, 9 Ağustos 2012.