MANCHESTER
İngiliz basınında birkaç gündür Galatasaray haberlerini izliyorum. Fatih Terim özellikle ön plana çıkıyor. Galatasaray’ın efsane hocası ya da Türk futbolunun özeli diye tarif ediliyor.
Onun yönetiminde Galatasaray’ın Türkiye’de dördü üst üste olmak üzere beş kez kupa kaldırdığı, 2000’de UEFA Kupası’nı kazandığı ve Milli Takım’ın da 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynadığı belirtiliyor.
Hoca’nın başarılı kariyerindeki Milan ve Fiorentina duraklarına işaret edilirken, bir yerde çok kurnaz sıfatı da kullanılmış hakkında...
Kısacası, İngiliz basınında Galatasaray’ın Manchester United için kolay lokma olabileceğine dair bir hava esmiyordu, en azından düne kadar...
Belki de bunun nedeni 1993’tü.
Dünkü yazımda anlatmaya çalışmıştım 1993’ü. Kırmızı Şeytanlar’ın kutsal mabedi olan ve Düşler Sahnesi diye anılan Old Trafford stadında Galatasaray tam anlamıyla bir tarih yazmıştı.
Maçın ilk 14 dakikasında 2-0 geriye düştükten sonra maçı çevirmiş, Arif ve Kubilay’ın şahane golleriyle 3-2 öne geçmiş ve bir son dakika golüyle 3-3 beraberlikle sahadan ayrılmıştı. İstanbul’daki 0-0’lık sonuçla da aslan Cimbom, Manchester United’ı o yıl ilki düzenlenen Şampiyon Kulüpler’den elemişti.
Sir Alex Ferguson 1993’ü unutamıyor. Kırmızı Şeytanlar’ın 26 yıllık ve 26 kupalı büyük futbol efsanesinin unutamadığı bir şey daha var:
Ali Sami Yen.
1993’teki 0-0’lık maçta “Cehenneme hoş geldiniz!” sloganlarıyla ve korkunç tezahüratla karşılaştıklarında nasıl şaşırdıklarını bugün bile anlatıyor.
Aynı atmosferi unutamayanlardan biri de, 38 yaşında olmasına rağmen hâlâ takımda oynayan büyük futbolcu Ryan Giggs. 1993’te Ali Sami Yen’de elendikleri maçı unutamayanlar arasında o da var.
İngiliz basınında Galatasaray’dan söz edilirken, Hakan Şükür ismi de bir efsane olarak geçiyor.
Golcü olarak Umut’un adının altı özellikle çiziliyor. Burak Yılmaz’dan da 33 gollü Burak diye söz ediliyor.
Hamit Altıntop’un üzerinde Bayern Münih ve Real Madridli geçmişiyle duruluyor. Elmander ve Selçuk isimlerine de maçla ilgili yorumlarda sık sık rastlanıyor.
Şu rahatça söylenebilir:
GS’den çekiniyorlar, maçı çantada keklik görmüyorlar.
Uzun lafın kısası...
N’olacak bu akşam?
Tarih yazabilecek miyiz?
Niye yazmayalım ki?
Taş gibi takımımız var.
Kendine güvenen topçularımız var.
Form grafikleri de hızla yükseliyor.
Bir de unutmayın:
Fatih Hoca ilk kez Old Trafford’da!
Haydi maça maça, Old Trafford’a, kırmızı şeytana pabucunu ters giydirmeye...

Sevgili Kurthan Fişek...
Kurthan Fişek benim ‘mahalle arkadaşı’mdı. 1950’li yılların Ankara’sında ‘bizim mahalle’, Kızılırmak Sokak, Selanik Caddesi, Olgunlar, Konur ve Karanfil sokaklarla Yüksel Caddesi’nden oluşurdu. Olgunlar Sokak aşağıya, Bakanlıklar semtine dimdik inerdi. Kışın kar yağdığı zamanlar bayram ederdik. Kızakları, merdivenleri kaptığımız gibi Olgunlar’a gelir, kendimizi dimdik yokuştan aşağıya doğru koyuverirdik çığlıklar atarak. Kurthan Fişek’le o yıllarda tanıştım. Çoğumuz Mimar Sinan İlkokulu’na gitmiştik. Sonra yollarımız ortaokulda Mimar Kemal, Namık Kemal, Ankara Koleji diye ayrılmıştı. Ama futbol topunun peşinden yine aynı mekanda, Mimar Sinan’ın bahçesinde koşmaya devam etmiştik. Sevgili Kurthan’ı da öyle tanımıştım. Uzun boyuyla çok iyi kaleciydi. 1950’lilerin bu çocukluk yıllarından sonra da Kurthan’la yollarımız o kadar çok kesişti ki. Ankara memleketinde, Mülkiye’de, basında... Ölüm haberini alınca, hatıralar dipsiz kuyudan teker teker çıkıp gelmeye başladı. Hayat böyle. Bir gün geliyor, çaresiz bir başka diyara göç ediyorsun. Kimileri de, sevgili Kurthan gibi derin bir iz bırakarak ayrılıyor aramızdan. Rahat uyu kardeşim.