Balyoz davasında karar verildi. Gelen ilk bilgiler 34 beraat yanında, emekli orgeneral Çetin Doğan, emekli orgeneral İbrahim Fırtına, emekli oramiral Özden Örnek'in 20'şer yıl, emekli orgeneral Ergin Saygun, orgeneral Bilgin Balanlı, emekli korgeneral Engin Alan'ın 18'er yıl hapis cezasına çarptırıldığını söylüyordu.
Şüphe yok:
Balyoz davası hem Türk siyasi tarihinin en önemli davalarından birisidir, hem son dönem Türkiye'sinde 'sorunlu siyaset-hukuk tartışmaları'nın en kritik zeminini oluşturmaktadır.
'Madalyonun ilk yüzü'nden başlayalım?
Balyoz davası hayatidir zira, 'askeri cumhuriyet'in birbirini takip eden 'vesayet, müdahale, darbe' silsilelerinden kurtulmayı, en azından kurtulma arayışını ifade eden ilk önemli hukuki süreçtir.
Bu çerçevede Türkiye ilk kez bu denli açık biçimde bir 'darbe teşebbüsü'nü yargılamaktadır.
Ve bu yargılama süreci, darbe girişime soyunanlara ilişkin bir hukuki yaptırım mekanizmasını tekiklemekle yetinmemiştir. Aynı zamanda ordunun ve askeri eylemin sınırlarını keskin yaptırım cihazlarıyla belirleyen ve denetime açan bir siyasi gelişmeye de işaret etmiştir.
Açık: Türkiye'nin son 10 yılda yaşadığı en önemli dönüşümlerden birisi devlet aygıtının askeri etkiden arındırılması ve sivilleşme ise, Balyoz davası bu dönüşümün taşıyıcılarından olmuştur.
Ortada değil mi?
Balyoz davasında 365 sanık bulunuyor.
Bunlardan 24'ü, (1 orgenenal, 3 korgeneral-amiral düzeyinde olmak üzere) muvazzaf general. Emekli askerler arasında 6 orgeneral-amiral rütbesinde asker var?
Vatan gazetesinden İlker Akgüngör'ün bir haberinin verilerini hatırlatalım.
'Şu anda tutuklu ve tutuksuz tam 400 asker Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanıyor. Davalarda yargılaması devam eden askerlerin 72'si general ve amiral, 271'i subay, 54'ü ise astsubay rütbesiyle görev yapan personelden oluşuyor (...) Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat Soruşturması'ndan 125 albay tutuklandı. 87'si ise ordunun geleceğindeki komuta kademesini oluşturması beklenen kurmaylar?'
Balyoz davasının ana renginin oluşturduğu bu tablo ordu yapısının dönüşümü, malum ordu anlayışının ve onun temsilcilerinin hukuki yollarla tasfiyesini resmetmektedir.
Bugün ara sonuç şudur:
Balyoz davası üzerinden askeri vesayet düzeni son derece ağır bir yara ve ceza almıştır. Balyoz kararları ordunun ve askerin korunaklı konumuna son veren bir nitelik taşımaktadır.
Gelelim 'madalyonun ikinci yüzü'ne?
Kabul etmek gerekir ki, Balyoz davasının önemi siyasi dönüşüm ve sivilleşmeyle sınırı değildir.
Balyoz aynı zamanda yeni oluşan siyasi dengelerin, dilin ve reflekslerin açık biçimde etkilediği, hukuk ihlallerinin açık şekilde tartışıldığı, bu yönleriyle de en çarpıcı ve önemli nitelik kazanmış bir davadır.
Başka bir ifadeyle Balyoz davası, 'hukuk eliyle sivilleşme süreci' kadar, hukuku aşan, siyasete açık hale getiren, 'keyfi tasfiye iddiaları'nı da simgelemiştir.
Nitekim bu dava, sahte delil iddialarının en yoğun olduğu davalardan birisi olmuştur.
Tutmayan tarihler, tutmayan tayinler, dinlenmeyen tanıklar, dikkate alınmayan bilirkişi raporları, malum seminere katılmadıkları halde yargılanan isimler, iddialara arasındadır.
Tüm bu unsurlar bizce bu 'doğru, haklı ve esas açısıdan meşru dava'yı zaman içinde 'tartışılır' hale getirmiştir. Temizlik önemlidir.
Kararları önemsemek bu istikamette ve değerlendirmek gerekir?
Temizlik süreçlerinin temiz olması da önemlidir.
Kararların yine bu istikamette sorgulanacağına kadar, şüphe yoktur.
İki noktayı birlikte düşünmek gerek:
Hüküm tarihidir.
Ancak varsa hukuk ihlallerini tartışmak ne darbecileri aklar, ne de darbenin varlığı bu ihlalleri meşrulaştırır?