Siyasetle arama mesafe koydukça siyasete dair kaygılarım daha da artıyor. Deliliğe varan histeri krizleriyle çalkalanan bir ülkede kaygılanmamak elde değil zira.

*******

''Balık baştan kokar'' sözünden ilhamla kaygılanmaya başlayalım hadi!

Evvela Türkiye’nin Rojava’ya yönelik görünmeyen dostluğu ve görünen düşmanlığı üzerinde durmakta yarar görüyorum.

Allah için dostluk adına bir şey gördüğümü söyleyemem, Kürd’ün payına düşen safi düşmanlık oldu hep, bitimsiz düşmanlık…

*******

‘’Kobani, düştü düşecek’’ sözü bu düşmanlık hissinin dışa vurumudur işte.

IŞİD’in Kobane işgali adım adım ilerlerken koşar adım olmasını ne çok istediler değil mi? Okul okumuş cahiller ne çok dillendirdiler ‘’barbarların cihadını’’.

Sayın Erdoğan tarafından ‘’IŞİD ne ise PKK odur’’ sözünün sıklıkla tekrarlanmasının işgale dair kuvvetli bir temenni olduğunu şimdilerde daha iyi görüyoruz.

ABD tarafından kulağı çekilerek siyaseten tokatlanmasaydı muhtemelen sınırda Kürtler’in ölümünü seyretmekle kalmaz, IŞİD vasıtasıyla bu işe bizzat müdahil olurdu Türkiye.

Kobani düşecekti,kendi vatanlarının bölünmezliği biraz daha muhkem olacaktı böylelikle.

Memeleri kesilerek öldürülen Kürt kadınları, pazarlarda satılan genç kızlar, diri diri toprağa gömülen yaşlılar, çocuklar, Sınıra yığılan yüz binlerce evsiz, bunların hepsi ‘’ileri demokrasimizin savaş ganimeti’’ olacaktı.

********

Nereden bakarsanız bakın Türkiye’nin sergilediği ikiyüzlü siyaset, baş rolününde Leonardo Di Caprio’nun oynadığı akıl hastanesinin bulunduğu adadan kaçan cinayet işlemiş bir hastayı arayan ekibin macerasını anlatan Zindan Adası filmini anımsatıyor.

O zifiri karanlık, rutubetli geceler, şiddetli yağmurun esir aldığı hayatlar ve kendi çocuklarını boğarak öldüren cinayet zanlısı adamın çelişkileri, hepsi birebir Türkiye’yi resmediyor.

İşlediği korkunç cinayeti başkasına mal ederek zihninde yarattığı katilin peşine düşen akıl hastası adamın ruhsal çöküşü de bir anlamda  bizim yöneticilerin pervasızlığıyla örtüşüyor.

********

Filmin sonunda Leo iyileşiyor ama iyileşirse aslında kötü biri olduğunu bildiği için ölmeyi tercih ediyor ki son sözü; "Canavar olarak yaşamak mı yoksa iyi bir insan olarak ölmek mi’’ oluyor.

Korkarım yöneticilerimizde akıl  hastası Leo’nun sergileyeceği feraset de yok!

Suriyeyi cehenneme çeviren de bu basiretsizlik değil miydi zaten?

IŞİD barbarlığını insanlığın başına bela eden ‘’ruh hastası’’ zihinlerin çelişkileri değil miydi?

********

Sayın Erdoğan’ın çelişkilerini alt alta dizdiğimde durumu anlamakta güçlük çekiyorum. Üzülerek söylüyorum ki bir akıl hastasının çelişkileri daha tutarlı geliyor bana.

‘’IŞİD ne ise PKK odur’’ çıkışı bir bakıma Sünni-Türk algısının bilinçaltındaki ‘’muhteşem faşizmi’’ gösteriyor.

Peki ya sonrası!

‘’Tutturmuşsunuz Kobani, orada sivil kimse yok, iki tane terör örgütünün çarpışması var’’ diyen bir izansızlık ortalığa saçıldı.

‘’PKK ile PYD aynıdır, ikisi de bizim için terör örgütüdür’’ beyanı, çelişkinin vehamet derecesine ulaştığını gösterse de arkası kesilmiyordu.

Bir umut yaratıp bin hayat karartan çelişkiler son bulmadı malesef.

********

Son olarak Peşmerge güçlerinin Türkiye topraklarından Kobane’ye geçişi için ‘’ Obama’ya Peşmergenin geçişini ben önerdim’’ demesi, güler misin ağlar mısın halinde komediye döndü.

Sayın Erdoğan, böyle bir talebin sizden gelmesine ne çok sevinirdik bilseniz!

‘’IŞİD ne ise PKK odur’’ çelişkisini, bu vahim tutarsızlığı bile unutmaya hevesliydik oysa.

Okyanus ötesinden gelen yardımın Türkiye'den gelmesini ne çok istedi Kürtler.

Buna mukabil ''Kürd'ün ölüsü makbuldür'' dediğinizi ne çok duyduk.

********

Bangladeşli bir din adamının idamı için kaygılarınızı dile getirmiştiniz, Mısırlı bir kız çocuğu için buhrana kapılmıştınız, Filistin için dünyaya seslenerek hani vicdan demiştiniz, bizler buna şahidiz.

Peki Suriye'de katledilen din adamları?

Ya Ramazan El Buti?

Camide öğrencilerine Kuran dersi verirken mücahitleriniz tarafından katledilen  84 yaşındaki ‘’ehli Sünnet’’ din adamı için neden kaygılanmadınız?

Fıkıh, siyer ve din usulü konularında 60'tan fazla eseri bulunan bu din adamı Kürt olduğu için mi üzüldüğünüzü beyan etmediniz?

Susuzluktan kırılan Kürt çocukları için, kafaları ezilerek katledilen Türkmen çocukları için bir ahh deseydiniz ya!

********

Çelişkileriniz size de garip gelmiyor mu Sayın Erdoğan?

Yakıp yıkılan ibadethaneler, tahrip edilen tarihi değerler, silah zoruyla Müslümanlaştırılan Ezidiler, boğazlanan kimsesizler, ‘’canavar olarak yaşamak mı yoksa iyi bir insan olarak ölmek mi’’ çelişkisini anlamlı kılmıyor mu?

Bütün bunları ruh hastası bir cinayet zanlısının çelişkileriyle alt alta dizdiğimizde, iki ucu otlu değnek kıvamındaki çözüm sürecinin ''muhteşem faşizm sürecine'' dönüştüğünü görüyoruz.

Kızmayın, endişelerimiz çelişkilerinizin eseri!