"Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde ‘’ölüden değil diriden kork’’ demişti. Zamanla anladım ki annem yine haklıydı."

Cemal Süreya’nın tüm zamanlara hükmeden bu nefis cümlesi, deliliğe övgü ile kendinden geçen Türkiye halkı için yürek burkan bir gerçekliğe tekabül ediyor.

*********

Son söyleyeceğimi başta söylemek adetimdir "kenevir tohumundan daha tehlikeli siyasetçilerimiz var maalesef.’’

Bütün algıları ve öngörüleri "düşmanlığa meftun’’ bir çepere sıkışmış olan siyasiler, bu düşmanlığı da çoğu zaman nasip olarak kullanırlar.

Haramda iltimas olasıdır ama gelin görün ki düşmanlıkta bile iltimas geçer akçe olmuş.

Biz zamanların Evren’i bunu acımasızca kullandı, keza Özal, Demirel, Çiller bunu güçleri ölçüsünde kullanmaktan çekinmediler.

Yine  bir zamanların kudretli generalleri düşmanlığı ganimete çevirmeyi bildiler. Asker ocağı peygamber ocağıdır diyerek dinden, laik devlet diyerek de cumhuriyetten nasiplendiler.

Bir roketle küçük bir kız çocuğunu paramparça ettiklerinde bile dönüp arkalarına bakmadılar.

Utanmadılar hayır, haya etmediler!

**********

Arşivdeki bir albümün düşen yaprakları gibi iktidarlar düşüp el değiştirdikçe düşmanlığın yüzü de şekil değiştirdi.

Mutlak Kürt düşmanlığının etrafını Alevi, Ermeni ve gayri müslim düşmalığıyla muhkem kıldılar ki biri manasını yitirdiğinde bir diğeri devreye girsin diye.

Son albüm yaprağı Muhafazakar mağduriyeti üzerinde konumlanan AKP oldu.

Bir şiir yüzünden cezaevine giren, bu mağduriyeti oya tahvil eden, bununla da yetinmeyip ülkeyi şiir okunamaz hale getiren Tayyip Erdoğan, mutlak iktidarın mutlak kötülük olduğunu zihinlere kazımasını bildi.

Kefenli tebası biat etmekte kusur etmedikçe o daha da fütursuz davranışlar sergilemeye başladı.

Anlayacağınız koşulsuz bir destek, bitimsiz bir vicdansızlık söz konusuydu.

**********

Tam da bu noktada sormak isterim, Erdoğan’ın milliyetçi fantezileri neden anlaşılabilir oluyor söyler misiniz?

Yüz yıllardır Kürtlere mesken olan topraklara Arap toprağı deme sevimsizliğini gösteren bu düşkünlük bu faşist ruh hangi iyi niyeti hak ediyor!

Bir taraftan siyasal Kürt hareketiyle ‘’sulh’’ için müzakere yürüteceksin Kobani’ye Ayn el Arap demeyi tercih edecek, bir taraftan da kepazeliği mülk edinip IŞİD barbarlarının sırtını sıvaşlayacaksın…

Buna ne demeyi münasip görürsünüz?

**********

Olan olmayan her fenalığı PKK’ye havale edip, akan dereyi  "zem zem’’ diye takdim  eden AKP kadroları ne kadar barış sever olabilir?

Filistinli müzisyen Reem Kelani, Kobabeye destek için mesaj yayınlarken bir dizi güzel temenniden sonra sözü Türkiye’nin ikiyüzlülüğüne getiriyor ve şöyle diyor; “Türkiye Kobani için ne yapıyor? Hiç bir şey. Herkes Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiğini biliyor. Türkiye’deki tüm özel hastaneler IŞİD’e hizmet ediyor. Türkiye’ye çağrıda bulunuyorum; IŞİD’e destek vermekten vazgeçin.

**********

Sahi sınırda ölümünü seyrettiğiniz halkın yüzüne nasıl bakacaksınız?

Bütün bunlara şahit olduktan sonra mezarlardan korkar mı insan!

Kafa kesen bir zalimliği bile anlamamızı öneren bir AKP zihniyeti hayrete düşürse de kimin ne olduğunu göstermek hususunda öğretici olmuştur.

Yazıma son verirken 91 yıllık cumhuriyetimizi utandıran, utandırmakla kalmayıp dünyaya rezil eden Rojava Özerk Bölgesinin anayasa metninden bir bölümü sizlerle paylaşacağım.

Şimdi anlıyorum ki Erdoğan’ın ki safi Kürt düşmanlığı değil aynı zamanda bir yetersizlik meselesidir. Ve bu yetersizliğin yaratmış olduğu hamaset meselesidir.

**********

Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri, Keldani ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.

Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez.