Yeryüzünün en önemli yazılı hukuksal sözleşmelerinden olan “Magna Carta Libertatum”, Türkçe’de “Büyük Özgürlükler Şartı” olarak çeviri karşılığı bulur. Magna Carta İngiltere kralı Yurtsuz John tarafından 1215 yılında icat edilmiştir ve 63 maddeden oluşur. Latince yazılan sözleşmenin 4 nüshası Londra’daki Biritish Library’de muhafaza edilmektedir. Magna Carta’yı kıymetlendiren sebep kralın kendi isteği ile yetki ve haklarından feragatta bulunmasıdır. Vergi koyma yetkisini dahi devretmiştir kral. Ki o dönem vergi en önemli gelir kalemidir. Magna Carta; Orta Çağ karanlığında hukuku, özgürlükler ile bağlamlamıştır. Daha önemlisi hukuk devletinin mümkün olabilirliğini açığa çıkarmıştır.

MAGNA CARTA HALEN ÖĞRETİCİDİR

Magna Carta 1805 yıl öncesinden bize öğretmeye devam ediyor. 63 Maddenin tamamı aslında bize hasretlik ve ah-vah çektirir özellikler taşıyor. Yazının hacmi tamamını yayınlamama izin vermez. Ama bazı seçtiklerim şöyle: 12. Madde: “Kral daha sonra parlamentoya dönüşecek Büyük Konsey’in kararı olmadan zorla askerlik vergisi alamayacaktır.” 8. Madde: “Dul kadınlar ve diğerleri zorla evlendirilemeyecektir. Çocuk evliliği kesinlikle yasaktır.” 23. Madde: “Angarya yasak ve suçtur.” 38. Madde: “Kimse hakkında yeterli kanıt olmadıkça yargılanamayacaktır.” 39. Madde: (Bak şimdi okur burası çok önemli) “Özgür kişiler ülke kanunlarına göre yasal bir biçimde yargılanıp hüküm giymeden tutuklanamayacak, hapsedilemeyecek, mal ve mülkünden mahrum bırakılamayacak, kanun dışı ilan edilemeyecek, sürgün edilemeyecek, hangi biçimde olursa olsun zarara uğratılamayacaktır. (Off off eyy okur. Ben dünyaya neden 1805 yıl geç gelmişim? Magna Carta’yı okudukça şunu dedim: “Tanrım neydi benim günahım?” ve “Yurtsuz John ulu tanrı seni kutsasın”). Magna Carta bir anlamda, “İnsan Hakları Sözleşmesi”dir.

BODRUMLU DALAVERA MEHMET…

Çok avukat arkadaşımın masasının arkasında: “Ne kimsenin kölesi, ne de kimsenin efendisi oluruz” şeklinde bir yazı görürüm. Çok da hoşuma gider ve manalı gelir. Papua Yeni Gine’de büyük bir hukuk sorunu var. Bodrum’da Dalavera Mehmet’i, Baskın Oran ile tanıdık. Dalavera Mehmet herkesin tanıdığı, elinden her iş gelen Giritli muhteşem bir halk adamı. Bodrumla özdeşleşmiş çok da renkli hikayeleri var. Komik olduğu denli denizle ve doğayla epeyce didişmiştir. Dalavera Mehmet’in isim hikayesi şöyle: İçki alemini oldukça seviyor. Ama klasik tavrı şöyle. Alemin sonuna gelinirken mutfağa yanaşıyor. 2-3 duble de orada çakıyor yangından mal kaçırırcasına. Masaya dönüyor: “Efeler ben bi su dökem gelem. Sonra hesabı ödeyem” diyor. Ama Dalavera Mehmet’in masaya döndüğü vaki olmamış. Masadakiler Dalavera’nın dönmeyeceğini bilirlermiş ve sempatiyle de bakarlarmış. En son bir lokantacı patlıyor: “Amma dalaveracısın” diyor. Oradan adı Dalavera Mehmet kalıyor. Papua Yeni Gine yargısı da bana Dalavera Mehmet’i anımsattı. Hesap vakti su dökmeye gidip dönmeyen bir yargı. Hatta Dalavera acele ettiğinden, telaşından dolayı; kaçarken, biraz da alkolün etkisi ile sanırım hep pantolonunun önünde bir ıslaklık olurmuş. Papua Yeni Gine yargısında da aynı sorun var gibi.

“HUKUK HERŞEYİN KRALIDIR”

Tarihin babası Bodrumlu Heredot der ki; “Hukuk (Nomos) her şeyin kralıdır. İyi bil ki; hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. İlahi adalet gereği büyük günahlar, büyük bedeller ödenerek temizlenir.” Yakın zamanda yargı aleminin kralı olan Fetö’cülerin akıbeti bu sözü çok aklıma getirmişti. Evet gerçekten hukuk insanlığın hak arama sevdasıdır. Ama en önemlisi içi ahlakla dolmadığı sürece adil olması güç olsa gerek. Hukuk ve ahlak ilişkisi et-tırnak gibi olsa gerek. Yargıda daha öncesinde yuvalanmış Fetöcüler sanırım adaletle yürümedikleri için tökezleyip düştüler. Adalet hayatın içinde herkese lazımdı, lazım, lazım olacak… İnsan belleği ve tarih asla unutmaz. Bu nedenle Magna Carta sözleşmesini kısa süreliğine de olsa sabote eden 1805 yıl öncesinin Kilisesini ve Papasını tarih ve insanlık halen utançla anımsar. Ve halen seçilen papalar Magna Carta özrü dileyerek göreve başlarlar. Yani 1805 yıl önce su dökmeye gitmiş olsalar da, Kilise ve Papa halen Magna Carta’nın hesabını veremiyor. Adalet belleği diri tutar… 400 yıl kadar önce Galieo, “Dünya dönüyor” dediği için Kilise (Engizisyon) Mahkemesi tarafından yargılandı. Yakılmaya, asılmaya kalkıldı. Ağır bedeller de ödedi. Ama işte: Dünya halen dönüyor.