Meclisin kapatılıp, siyasi partilerin kapısına kilit vurulduğu günlerdir.

1 milyon 638 bin kişi fişlenip, 50 kişi idam edilir.

937 film yasaklanır, 39 ton gazete ve dergi de çöpe gönderilir.

Ülkede darbe olmuş zihinler tutulmuştur.

Uzaklardan bir ses ”bizim çocuklar” der.

Şemdinli’de gündüz vakti kitapçı bombalanır.

Bir kişi ölür, bir kişi yaralanır. Milletvekilinin üzeri ateş açılır.

Halk bombacıları suçüstü yakalar.

Uzaklardan bir ses” tanırım, iyi çocuklar” der.

Adım adım göz göre göre işlenecek bir cinayetin başlangıcıdır.

Valilikte bir yazar devlet görevlilerince tehdit edilir.

Okuduğunu anlayamayan Türkçe özürlüler anlamı açık olan bir cümleyi yanlış yorumlar.

Polis cinayet istihbaratını görmezden gelir.

Faili meçhul dönemlerin tuğgenerali açıkça tehdit savururken, ırkçı siviller topyekûn saldırıya geçer.

Ve bir yazar, bu ülkenin vicdanı, bu toprakların sesi Hrant Dink alçakça katl edilir.

Uzaklardan bir ses karanlığını anımsatır.

Vicdansızlığını haykırır.

“Yalnız kurt bu çocuklar” der.

Bir başka ses duyulur.

Soğuk.                                  

Acımasız.

Post faşizmin derin kuyularından.

Anlamaktan söz eder.

Bir katili masumlaştırmanın, bir cinayeti bireyselleştirmenin derdine düşer. 

"Okey oynayan çocuklar bunlar”der.

"Anlamalıyız" der."Yüzleşmeliyiz" der.

Sahi bizim de çocuklarımız vardı.

Sizin anlamadığınız,görmediğiniz,yüzleşmek istemediğiniz.

17.sinde urganla tanışıp.

13’ünde G-3.

14’ünde havan mermisi.

15’inde F:16’yla vurulan.

Bedenleri parçalanırken, duydunuz mu çığlıklarını?

Yazabildiniz mi masumiyetlerini?

Çocuk bunlar diyebildiniz mi?