Hatırlayan var mıdır: Geçen yıl Mayıs ayının sonlarına doğru bir sabah İstanbul Etiler’de bomba yerleştiirilmiş bir bisiklet havaya uçtu ve biri polis 8 kişi yaralandı; bir kadın gözünü, diğer bir kadın da bacağını bu terör saldırısında kaybetti. O olayın ardından “Kim yapmış olursa olsun sorumlu PKK’dır” başlıklı bir analiz kaleme almıştım. Biraz uzun olacak ama o yazının girişini hatırlatmak istiyorum:

Bir yıl önceki manzara

“Bu ne acımasız bir kısır döngüdür: Büyükşehirlerden birinin en merkezi yerlerinden birinde ya bir intihar bombacısı kendini havaya uçuruyor, ya birileri zaman ayarlı veya uzaktan kumandalı bomba yerleştiriyor ve olan işinde gücünde, genç-yaşlı, kadın-erkek, kendi halinde sıradan insanlara oluyor.

Ve her seferinde tahliller yapmamız bekleniyor. Sorular malum: Kim yaptı? Kim, kime yaptırdı? Neden yaptı? Nasıl yaptı? Kim kârlı çıktı?

Bütün bu soruları bir kenara bırakıp önce şu yaşananın adını açık ve net bir şekilde koymamız gerekiyor: Kör terör. Evet, hiçbir şekilde hafifsenemeyecek, mazur görülüp gösterilemeyecek, çünkü doğrudan masum insanları, yani insanlığı hedef alan bir eylemle karşı karşıyayız.

Bu girişten sonra sorulara geçebiliriz. Biliyorum yine çok farklı çevrelerden farklı provokasyon teorileri üretiliyor ve üretilecek ama şahsen, daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi bundan da birinci derecede PKK’nın sorumlu olduğunu düşünüyorum. İşin arkasında Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) gibi bildik veya daha önce adını duymadığımız taşeron bir örgüt çıkabilir. Veya PKK ile bağlantılı olmakla birlikte kendi başlarına hareket ettikleri ileri sürülen bazı militanlar eylemin düzenleyicisi olarak ortaya çıkabilir veya çıkarılabilir. Hatta PKK ile hiçbir şekilde ilişkisi olmayan birileri (iç veya dış bazı odaklar dahil) olayın tezgahçısı çıkabilir...

Listeyi uzatabiliriz, ama hiçbir şey fark etmez: Sorumlu PKK’dır. Çünkü birçok kez tekrarladığım gibi, eğer ortada PKK gibi bir örgüt varsa, fazladan bir provokatör aramaya gerek yoktur. Yani eğer Türkiye’yi karıştırmak isteyen iç ve dış odaklar söz konusuysa, ki herhalde öyledir, PKK’nın silahlı varlığı ve hayli yüklü ‘kör terör’ sicili bunların işini epey kolaylaştırmaktadır. ”

Yine aynı hüsran

O günden bugüne değişen bir şey olmadığı için bugünkü yazım da aynı başlıkla, bir tek “2” ekiyle çıktı. (Umarım ilerki günlerde aynı başlıkla başka yazılar yazmak sorunda kalmam)

Şöyle ki, Gaziantep’teki katliamın ardından yine ilk olarak akla PKK geliyor; yine PKK’ya bir şekilde yakın olan kişi ve çevreler başta suskun kalıyor; yine PKK “Bizim ilgimiz yok, biz zaten sivilleri hedef almayız” diye açıklama yapıyor; yine, demin sözünü ettiğimiz kişi ve çevreler bu açıklamanın ardından saldırıyı lanetle kınıyor...

Ancak daha önce yaşadığımız birçok örnekte PKK’nın bir süre sonra “yerel birimlerimizin inisiyatifiymiş” şeklinde düzeltmeye gittiğini ya da TAK adındaki PKK uzantısı örgütün saldırıyı “gururla” üstlendiğini gördük. Sıklıkla yaşanan bu tür durumlarda, saldırıları lanetle kınamış ve bunları “provokasyon” diye damgalamış olan kişilerin çok zor durumda kaldıklarını da hatırlıyoruz. Ne var ki önceki tüm örnekleri gönüllü bir şekilde unutup PKK’nın o kuru yalanlamasına sonuna kadar inanmayı tercih edenlerin bu sefer de benzer bir hüsranı yaşamaları kuvvetle muhtemel.

Neden PKK sorumlu?

Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım “Dört Şemdinli yanlışı” başlıklı yazıda dördüncü yanlışı şöyle ifade etmiştim: “PKK’nın Şemdinli’den sonra nerede ne yapacağı/yapabileceği üzerine fazla kafa yorulmuyor.”

Çukurca baskını, Foça’daki saldırı, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması gibi olaylar PKK’nın “devrimci halk savaşı” adını verdiği stratejinin Şemdinli’yi tamamlayan örnekleriydi. Eksik kalan belki de tek nokta, daha önce bu türden şiddetin tırmandırılması dönemlerinde hep yaşadığımız gibi, doğrudan sivilleri hedef alan büyük şehirlerdeki “kör terör” eylemleriydi.

Doğrudan iç savaşı kışkırtan “kör terör” eylemleri öteden beri PKK’nın en güçlü şantaj malzemesi olmuştur. Ama getirisi kadar, hatta belki de daha fazla götürüsü olabileceği için örgüt bu yönteme pek sık başvurmadı. Başvurduğu zaman da ya TAK gibi taşeronları kullandı ya da gelen tepkilere değerlendirip ona göre bu eylemlere sahip çıktı veya çıkmadı.

Tekrar yazımızın başlığına dönecek olursak: Hiç sanmıyorum ama Gaziantep katliamının ardında PKK dışında bir güç, mesela Suriye rejimi veya Türkiye’yi Suriye’ye karşı kışkırtmak isteyen yabancı servisler vs. çıksa bile, PKK bu eylemden, en azından onun psikolojik ve siyasal zeminini hazırlamış olduğu için sorumlu olacaktır. Örgüt bu tür kör terör eylemlerine sahiden karşıysa ve bunların sorumluluğundan tam anlamıyla arınmak istiyorsa şu üç adım kaçınılmazdır:

1) Geçmişte yaşanan sivillere yönelik terör eylemlerinin sorumluluğunu kayıtsız şartsız üstlenip inandırıcı bir şekilde özür dilemeli;

2) Başta TAK olmak üzere bu tür kirli eylemlerde kullandığı taşeronları lağvetmeli;

3) Özellikle bu tür taşeron yapıların kullanımına sunulan büyük kentlerdeki patlayıcılar ya teslim edilmeli ya da imha edilmeli.