Varşova’nın merkezinde geçen ay bir gün avare avare dolaşıyor, maç saatini bekliyordum.
Bir lokantanın önünden geçerken, “Hasan abi gel de demli bir çayımızı iç!” sesiyle gezintiye mola verdim.
Kürtler...
Çayla birlikte dönerli dürüm de ikram ettiler. Erzurumlu biri hariç çoğunun memleketi Bitlis’ti, Güroymak’tan gelmişlerdi.
Biri gülerek şöyle dedi:
“Hani Cumhurbaşkanı Gül Norşin demişti ya, iyi gelmişti hepimize, oralıyız işte...”
Yaşlarını sordum.
24’le 32 arasıydı.
Ailelerinden, arkadaşlarından dağda ölen vardı, dağda olan vardı, faili meçhule, işkenceye kurban giden vardı, hapiste yatmış olan, hapiste yatan vardı.
Kimi, “PKK benim garantim” diyordu. Kimi, ‘artık silah bırakmak’tan söz ediyordu. Kimi, “Apo’ya tecrit”e tepki duyuyordu. Çoğunun Ak Parti’ye dönük dili sertti, bir ikisininki yumuşak sayılırdı.
Varşova’ya yollarının nasıl düştüğünü sordum. Yanıtların ortak noktası ‘KCK operasyonları’ydı. 2009 yılı Nisan ayından itibaren KCK’da tutuklama dalgaları ve davalar başlayınca ne olduğunu biri şöyle özetledi:
“Bazılarımız dağa çıktı, bazılarımız kapağı yurtdışına attı, gurbeti seçti.”
Silahın artık çare olmadığının farkındaydılar, ama demir parmaklık arkasında yaşamayı da istemiyorlardı.
Varşova’nın orta yerindeki bu kısa sohbet de, KCK konusunda her türlü ipucuna sahipti.
Elde sopa sivil siyaset alanını daraltarak, yalnız PKK’lıları değil, bütün Kürt muhalifleri de hapse atarak dağın yolu kesilemez ya da dağdan inişin yolu açılamaz.
Demokrasinin kolu kanadı kırılarak, ifade ve örgütlenme özgürlükleri kısıtlanarak PKK’nın kıskaca alınabileceğini ya da dağdan iniş yolunun zorlanabileceğini sanmak, geçmişten, özellikle 1990’lardan hiç ders alınmadığını gösteren bir politikalar bütünüdür.
Başkanı dahil gözaltına alınan, büyük kısmı tutuklanan KESK’li sendikacılara bakıyorum. Büşra Ersanlı’nın, Ragıp Zarakolu’nun, Ayşe Berktay’ın sanıklar arasında yer aldığı yeni KCK davasını düşünüyorum.
Barış yolu böyle açılmaz.
Pazartesi günü Silivri’de başlayan davayı izledikten sonra Oral Çalışlar, Radikal’deki köşesinde şunları yazdı:
“Yanımızdan geçen tutuklu sanıklarla selamlaşıyoruz. Ayşe Berktay geçiyor. Ardından Büşra Ersanlı geliyor. El sıkışıyoruz. Yüzleri gülüyor.
Büşra ile tam 40 yıl önce (yani 1972’de) bir askeri darbe sonrası aynı davada yargılanmıştık. Ülkenin tepesine çökmüş faşist darbecilerin kurduğu sıkıyönetim mahkemelerinde...
Büşra, 40 yıl sonra, yine benzer bir salonda, kendinden sonraki kuşaklarla, yasal bir partinin yöneticisi olduğu halde, ‘illegal örgüt yöneticiliği’nden yargılanıyor.
Kendisinin şiddetle, terörle ilgisi yok.
Tutukluluğu neredeyse bir seneye yaklaşan Büşra’nın sorgusunun ne zaman yapılacağı bile meçhul.
‘Değiştiği düşünülen’ Türkiye’nin ‘değişmeyen yüzü’, en net şekilde, iddianameler ve yargılama biçimlerinde karşımıza çıkıyor.
Soğuk savaş döneminden günümüze miras kalmış bir yargılama mantığı Türkiye’ye hala egemen.
Değişim, bu ülkede devletin hala kavramakta zorlandığı bir sözcük.
Salondan bu yazıyı yazmak için çıktığımda, yüreğimin sıkıştığını hissettim.
Türkiye ne zaman değişecek?”
Evet, ne zaman değişecek sevgili Oral kardeşim, ne zaman?..

 

Nefret söylemi, ırkçılık, Ali Bayramoğlu...

Irkçılık, nefret söylemi...
Suçtur bunlar, insanlığı hiçe saymaktır. Ama bizim medyada, siyasette ve toplumda böylesi suçlar ne yazık ki sık sık işlenir, üstelik görmezlikten gelinir ve de cezasız kalırlar.
Son olarak böyle bir nefret söylemi kampanyasına değerli meslektaşım ve sevgili arkadaşım Ali Bayramoğlu hedef oldu.
Yeni Akit gazetesiyle bağlantılı Habervaktim sitesinin bu kampanyasını lanetliyor ve dün bu konuyla ilgili olarak yayımlanan, benim de imzacıları arasında bulunduğum bildiriyi köşeme alıyorum.
* * *
Etnik ve dini kimlikler dahil, her türlü farklı kimliği düşman olarak gören ve gösteren, yazar ve aydınları “Ermeni”, “Rum”, “Yahudi” vb. diyerek ırkçı saldırganlığın hedefi haline getiren yayın anlayışını tehlikeli buluyoruz.
Kışkırtıcılık yapan, gazetecilik mesleğinin itibarını zedeleyen bu tür yayınlara karşı, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünü savunmayı sürdüreceğiz.
Nefret suçu işleyen yayınlar konusunda kamuoyunu uyarıyor, bu tür yayın yapan gazeteler ve gazeteciler hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz.