İslamiyetin terör kelimesi ile yan yana gelmemesi konusunda ciddi bir çaba var. Özellikle de Müslüman ülkeler bu konuda yaygın çaba gösterirler. Avrupa, Amerika ülkelerinden doğru islamiyete karşı ciddi bir önyargının olduğunu, islamiyeti anlamadan haksız yargılarda bulunduklarına dair itirazlardan başlar ve devam eder; “kimileri islamiyeti özellikle terör kelimesi ile eşdeğer gösteremeye çalışır” diye de yüksek sesten bağırırlar. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayip Erdoğan da bu itirazı en üst perdeden yapan kişilerdendir. Hatta kuranda bir ayetin; ‘Kim bir başka canı öldürmek veya yeryüzünde anarşi çıkarmak gibi bir suçu bulunmadan haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim bir canının kurtuluşuna vesile olursa, bütün insanlığı ihya etmiş gibi olur’ şeklinde ifadesi örnek olarak gösterilir.

Ancak hiç uzak zamanlara da gitmeden, sadece ve sadece günümüzde yaşananlara baktığımızda çok başka gerçekler acı bir şekilde yüzümüze çarpıyor. Hiç düne de gitmeye gerek yok, bugün Şengal dağlarında onbinlerce insan “İslami bir hayat inşa ediyorum” diyen İslami Terör Örgütü IŞİD’in katliamından korunmak için açlık ve susuzluktan ölüyor. Önceki gün Şengal bölgesine başlayan IŞİD saldırıları sonucu 3000 kadar Ezidi Kürdün yaşamını yitirdiği, 5000 kaçırıldığı ve 300 yaşlı ve çocuğun da açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. Yüzlerce Kürt kadını bu örgüt tarafından kaçırıldı, işkence ve tecavüzden geçirildi. Kürt gençlerinin başını palalar ile kestiler. İnsanlığın büyük bir utanç içinde izlediği bir katliam sergiliyorlar. Bütün bunları bir tek sorumlusu var, o da Müslüman olduğunu söyleyen IŞİD Terör Örgütü.

Günün her saati İslamiyet adına işlenen katliam görüntüleri karşı karşıya iken, artık birilerinin "islamiyet hoşgörü dinidir", "müslüman müslümanın kardeşidir", "islamiyet barış dinidir" yalanlarını da karnımız tok. Şayet böyle inanç var ise yaşanan vahşet ve de katliamlara öncelikle Müslümanların ses çıkarması lazım. Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan IŞİD’ten kaynaklı yaşanan katliam için tek kelime söylemedi. Gerçi kendisinden böyle bir şey ne kadar beklenir, daha birkaç ay önceye kadar Türkiye’den giden silah ve de çeşitli mühimmatın bu terör örgüte gittiğine bilmeyen yok. Hatta Suriye’de yaşanan savaşta yaralanan IŞİD militanlarının nasıl büyük bir çaba ile Türkiye’de hastanelere getirilip tedavilerinin yapıldığı da sayfa sayfa gazetelerde yer aldı. Bu anlamıyla yaşanan vahşetin sorumlularından bir tanesi de Recep Tayip Erdoğan’dır. Bu coğrafyada Sunni inancından olmadıkları için insanlar vahşi bir şekilde katledilirken, kendisi seçim meydanlarında “sen Zazasın, bir başkasına sen Alevisin” diyerek mantık olarak nereye düştüğünü de göstermiş oluyor.

Daha dün Malatya’da seçim meydanında CNN Türk televizyonunda katıldığı bir programda “Müslüman ülkesinde –böylesi bir şey- beklemek biraz zor değil mi? Çünkü neticede İslam, merkezine bireyi değil cemaati alan bir din” dediği için Amberin Zaman’ı binlerce insan yuhalatan da Başbakan Tayip Erdoğan. Türkiye Pazar günü bir kez daha sandığa gidecek, bu ülkenin yarıya yakını bir kez daha Tayip Erdoğan diyecek. “% 99’u Müslüman” bir devlet… Durup bir daha düşünmeli. Sürekli, durmadan bu coğrafyada yaşayan insanları ayrıştıran, ötekileştiren, nefret/kin ve öfke kusan ve Cumhurbaşkanlığı’na doğru yürüyen bir Başbakan var. Ve insana inan, her şekilde onunla yürüyen milyonlar. Hepsi de Müslüman. İslamiyet bu mudur? Onun inancında olmayan, onun gibi giyinmeyip, onun gibi düşünmeyenlerin özgür yaşam ihtimali kalıyor mu? Kalmıyor elbette. Diğer yandan da bir örgüt İslamiyet çıkıyor binlerce yıllık kentleri, sokakları bombalıyor, insanları kendi inancından olmadığı için en vahşi şekilde katlediyor.

İkisi aynı şey değil. Ancak çok yakın bir bağ var. Benim gibi değilsen sen ötekisin, öteki olduğun için yabancı, yabancı olduğun için tehlikeli ve tehlikeli olduğun için de her zaman düşman olmaya yakınsın. Düşmana ne yapılır? Sıkın kurşunu! İşte bugün yaşadığımız gerçeklik budur. Bu gerçeği görmeden doğru/özgür ve de barış içinde bir gelecek ne yazdık ki olmayacak. Bu ülkenin bütün Müslümanları kendi inanç gerçeklerini açık etmeliler. Şayet İslamiyet böyle bir şey değilse yaşanan katliamlara karşı “ama”, “fakat” demeden karşı çıkmaları ve lanetlemeleri gerekir. İslamiyet ve terör birbirlerini beslemeyen iki unsur ise bunu ilk etapta Müslümanlar açık bir şekilde kendi pratiklerinde ortaya koymalılar. Bir arada özgür bir yaşam aynıların değil, bir birbirlerinden farklı inanç ve de aidiyetlerin ortaklığında kurulur.