İslami militanlar tarafında gerçekleştirilen Paris Katliamından sonra İslamiyet üzerinden tartışmalar yoğun şekilde devam ediyor. Böylesi bir katliam sonrası bu tartışmalara girmenin zamanlaması tartışılabilir, ancak özellikle de Türkiye’den doğru baktığımızda böylesi tartışmaların başka zamanlarda pek de yürümeyeceğini biliyoruz, zira İslamiyet’in ana akım olduğu bir ülke Türkiye. Bu nedenden dolayı İslamiyet’e dair tartışmaların devam etmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Dün bu bağlamda İslamiyet ve hoşgörü konusunu tartışırken bugün de İslamiyet ve kardeşlik üzerine benzer bir tartışma götüreceğim.

Burada ikinci defa şunu ifade edeyim, Türkiye’de Kürt, Alevi, Emekçi bir aileden gelmiş ve devlet/toplumun birlikte uyguladığı birçok şiddet hallerini deneyimlemiş ve bu haliyle muhalif bir kimlik edinmiş bir bireyim, yaşadıklarım, bana dokunanlar çerçevesinde yürütüyorum bu tartışmayı. İslamiyet ile birlikte ifade edilen önemli bir kavram da “kardeşlik”tir. Müslüman müslümanın kardeşidir ile bu söylem daha ilkokul çağlarından itibaren hafızamıza kazındı adeta. Kardeş olmak nasıl bir şey, kardeş hukuku ile ne ifade ediliyor? Burada anlatılmak istenen Müslüman olan bütün birey ve de toplumlar arsında dayanışmanın olduğu, birbirlerini korudukları, hayatın zorlukları karşısında destek içinde bulunduklarına dair genel bir kanı var.

Müslüman müslümanın kardeşidir diyenler Aleviliğin de İslam dininin bir mezhebi olduğunu düşünürler. Ama bizim köyde hiçbir zaman cami olmadı, biz namaz kılmayı da öğrenmedik. Alevilerin oruçları vardır, bizimkiler biz tutmak istediğimizi söylediğimizde bile “hayır siz çocuksunuz, büyüdüğünüzde tutarsınız” diyerek oruç tutmamıza da izin vermezlerdi. Çocukluğumdan itibaren çevremde bölük pörçük dinlediğim hikâyelerde başka korkunç şeyleri öğreniyorduk. 1978 tarihinde Maraş’ta, daha sonra Çorum ve Sivas’ta “Allah-u Ekber” diyerek Alevilerin mahallelerine nasıl girdiklerini; ellerinde silahlar, baltalar, satırlar ile insanları nasıl katlettiklerini anlatırlardı. Hamile kadınların karnındaki bebekleri ile nasıl vahşice katledildiklerini anlatırlardı. Ama bu anlatılanlar kafamda bir yere oturmazdı.

Okul eğitimi ile verilen “Müslüman müslümanın kardeşidir” söylemi ile bağdaşmıyordu bu anlatılanlar. Kardeş kardeşe böyle şeyler yapmaz diyordum. Bir yerde bir arıza var ama bunu anlayamıyordum, anlam veremiyordum. Ta ki; 2 Temmuz 1993 tarihinde televizyon ekranlarında insanların nasıl ölüme bırakıldıklarını görene kadar. Üniversite öğrencisiydim, ortaokul, lise ve üniversite öğrenciliğim sürecinde ramazan da oruç tutmadığımız için Müslüman ve ülkücü öğrenciler ile zaman zaman çeşitli çatışmalar yaşamıştık, ancak bu kez çok başka bir şey var. Cuma namazından sonra binlerce insan bir kez daha “Allah-u Ekber” sloganları ile ellerinden benzin bidonları Madımak Oteli’ne yürüyorlar. Birilerinin ölmesi gerektiğini, hatta en vahşi şekilde ölmesi gerektiğini haykırıyorlar.

Devletin, Türkiye Cumhuriyet’in böyle bir politikasının her zaman olduğu, hatta bu devlete karekterini veren Teşkilat-ı Mahsusa’nın tam da böyle cinayetler örgütü olduğunu anlatmaya girmeyeceğim. Bunlar evet olan şeyler, doğrudur devletin her zaman böyle bir politikası oldu, hiçbir devletin temiz olmadığını da biliyorum. Ama burada binlerce insan ölüm çağırarak, ölüm kusarak yürüdü ve bir oteli ateşe verdi. Benim için olmasa bile kendileri için “Müslüman Müslüman kardeşidir” gibi bir ifadeleri, yasaları var. Nasıl oluyor da sen benim kardeşimdir dediğin birilerini korkunç bir yangının içine bırakıp cayır cayır yanmaları için büyük bir haykırış ile kendinden geçiyorsun. O gün benim gibi binlerce, onbinlerce insan içi parçalanarak o korkunç çaresizlik içinde o katliamı izlerken, yüzbinlerce, milyonlarca Müslüman da; “ama onlarda Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmasalardı” diyerek o katliama onay verdiler ve öyle bir ortaklık içinde izlediler.

O gün televizyon önünde geçen her anım korkunç bir öfke, insanlıktan utanma halleri içinde geçti. Ve bugün bile çıkıp “ama onlarda…” diye cümleler ile o katliama haklı mazeretler bulmaya çalışıyorsunuz. Sivaslılar yapmamış o katliamı, o gün bilmem nerelerde kamyonlar ile insanlar şehir merkezine indirilmiş ve katliamı onlar yapmış, varsayalım onlar yapmış olsun, siz de biliyorsunuz ki; hiçbir Alevi, Hıristiyan böylesi bir katliam için kullanılamaz, böyle bir katliamın ortağı olmazlar. Sizler, “biz Müslümanlar” diye söze başlayanlar Maraş, Çorum, Sivas ve de Madımak katliamları için ne zaman “ama”sız konuşmaya başlayacaksınız? Bunu yapmadığınız sürece kardeşlik adına tek kelime konuşmaya hakkınız yoktur.