Milliyet’te Semih İdiz’in ısrarlı takipçiliğini saymazsak büyük medyamızda Mısır seçimlerde yaşanan gelişmelerin fazla önemsenmediğini söyleyebiliriz. Halbuki Mısır, otoriter ya da totaliter rejimlerden yeni yeni demokrasiye doğru yol almaya başlayan İslam ülkelerindeki en ciddi siyasi gücün İslamcılar olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu. Bunun da ötesinde, Batı’da ve bizde “ılımlı İslam” ya da “İslamcılık” olarak adlandırılan ve birlikte iş yapmanın mümkün olduğu düşünülen “makul” grup ve partilerin İslamcı siyaset sahnesinde yalnız olmadığını gösterdi.

Seçimlerin ilk turunda Müslüman Kardeşler hareketinin kurduğu Hürriyet ve Adalet Partisi’nin başını çektiği Mısır İçin Demokratik Birlik koalisyonu oyların yaklaşık yüzde 40’ını alırken, El Nur adlı partinin başını çektiği İslamcı Blok da toplam oyların neredeyse dörtte birine ulaşmıştı.

Selefilerin dönüşü

Dünyanın en çok tanınan İslamcı hareketlerinden olan Müslüman Kardeşler’in rakiplerine göz attığımızda kısaca “Selefilik” denen tarihsel İslamcı akımın izlerini görüyoruz. Nitekim söz konusu İslamcı Blok’un ana unsuru olan El Nur Partisi, İskenderiye bölgesinde geleneksel olarak güçlü olan Selefi Dava adlı yapının siyasi uzantısı. Bloğun ikinci öğesi olan Asalet Partisi ise daha çok Kahire çevresinde yaygın bir Selefi hareketken, koalisyonun sonuncu üyesi olan İnşa ve Kalkınma Partisi’nin, Mısır yakın tarihinin en kanlı örgütlerinden İslami Cemaat’in devamı olduğunu biliyoruz.

Turistlere ve Kıptilere yönelik acımasız saldırılarıyla bir döneme damgasını vuran İslami Cemaat’i, “Derin Hizbullah” adlı kitabımda bizdeki Hizbullah’la kıyaslamış ve epey benzerlik bulmuştum. İslami Cemaat’in lider kadrosu 2003 yılında şiddet eylemlerine son verme kararı aldı ve devletin de yardımlarıyla, zorlu bir sürecin ardından çoğu hapiste olan militan kadrosunun ve tabanının önemli bir bölümünü, Selefi çizgilerini yasal alanda sürdürmeye ikna edebildi. (Benzer bir yönelimin bizde Hizbullah’ta da olduğunu gözlüyoruz ama henüz adı açıkça konulmuş değil.)

Aslında İslamcı Blok’u oluşturan üç parti de daha önce Mısır İçin Demokratik Birlik içinde yer alıyordu. Fakat bir süre sonra El Vasat, Emek, El Fazilet ve Tevhid el Arabi gibi diğer İslamcı partilerle birlikte Müslüman Kardeşler’den ayrıldılar (içlerinden Emek tekrar döndü).

“Kötünün iyisi”

İslamcı Blok’u oluşturan partilerle Müslüman Kardeşler arasındaki farklar bir süredir İslamcılık üzerine çalışma yapan araştırmacılar arasında ciddi şekilde tartışılıyor. “İslamcılık”, “post-İslamcılık”, “yeni İslamcılık”, “Selefilik”, “yeni Selefilik”, “Selefi cihadcılık”, “Vahhabilik”, “yeni Vahhabilik” gibi kavramların kimi zaman eş, kimi zaman karşı anlamlı kullanıldığı bu tartışmalardan şimdilik çıkarabileceğimiz sonuç şudur: Yaşanan onca gelişmenin ardından İslam’ın ve dolayısıyla İslamcılığın Batı’yı korkutan “radikal” yorumlarının bir daha geri dönmemek üzere terk-i diyar ettiği veya en azından bellerini uzun bir süre doğrultmalarının imkanı kalmadığı yorumları hiç de gerçeği yansıtmıyormuş.

İslamcı Blok’un nasıl bir etki yarattığını, seçimlerin ikinci tutunda Müslüman Kardeşler’in başını çektiği Demokratik Birlik’in oyların yaklaşık üçte ikisini almasından çıkartabiliriz. Anlaşılıyor ki, Selefilik korkusuyla normalde İslamcılardan uzak olan çok sayıda seçmen “ılımlı” olarak gördükleri Müslüman Kardeşler’i tercih etmiş. Herhalde Batı da böyle yapacaktır. Bizdeyse hükümetin tercihini çoktan Müslüman Kardeşler’den yana yapmış olduğunu, onun bir tür mentorluğuna soyunduğunu daha önce yazmıştık.

Fakat ortada çok ciddi iki soru var:

1) Mısır ordusu, Selefileri bahane ederek demokrasi sürecine müdahale eder mi? Ederse Batı’nın tavrı ne olur?

2) Müslüman Kardeşler iktidara geldiklerinde Selefiler’den gelecek eleştiri ve baskılara karşı hangi yolu tutar? Onlarla şeriatçılık yarışına mı girer yoksa Mısır’ın evrensel anlamda demokratik standartlara uygun bir ülke olması için mi çabalar?

*****



NTV’ye veda

Kısa süreli aralar vermiş olsam da 10 yılı aşkın süredir görev yaptığım NTV’den ayrıldım. Bu kararı neden aldığımı soranlara, şimdilik Haziran ayı ortasında yazmış olduğum, “Mesleğimizi kaybetmenin eşiğinde” başlıklı yazımı (http://haber.gazetevatan.com/meslegimizi-kaybetmenin-esiginde/384251/4/Haber) hatırlatmakla yetiniyorum.

Bu vesileyle NTV’de birlikte çalıştığım, her birimden tüm arkadaşlarıma sevgilerimi sunuyor, haklarını helal etmelerini rica ediyorum...