Bir güvercin sıcaklığında sevmiştim seni. Ürkek dolu bakışların, aklımı başımdan alıyordu. Belli ki kırılsın istemiyordum kanadının. Ve belli ki sevdaya susamış dudağının kurmasını istemiyordum soysuzluğa kanat çırpmış hayatın kollarında.

Hangi şımarık bir çocuğun sapan lastiğinde ki küçük bir taş açmıştı yaranı. Hangi yaranın pansumanı iyi etmiyordu göğsünde hissettiğin acının ağrısını. Hangi nefret büyütmüştü senin aşka olan sevgini. Sen titrek bakışlarınla beni kendinden uzaklaştırmaya çalışırken, ben beklide bu sevdanın sonu bize iyi gelir diye gözümden yaşlar döküyordun sararmış benzime.

Oysa ben daha ilk gördüğümde şiirler yazmıştım gözlerinde ki parıltıya. Adını mısraların başına koymuştum sonuna sevgimi. Ortası yoktu seninle yaşayacaklarımın bilmem kaç mevsimin baharına ve yazına.

Ellerin yastığım olmuştu göğsün pamuktan bir yorgan. Düşlerimi süslüyordun nazlı bir gelin edasıyla, evimi süslüyordun, odamı, odamızı. Saçını koklarken ince bir sızı düşüyordu içime, göğsümün sol yanına iğne batıyordu derinden. Beni benden alırken bu koku, beni de sana yaklaştırırdı.

Ne öyküler yazdım bir bilsen ezberime kazınmış. Başında düşlerim vardı sonunda sen. Satır başı koymazdım, bitmesin diye yaşanmamışlıklarımız. Bitmesin diye yedeğini saklardım kalemlerin. Defterin yedeğini. Bir tek senin yedeğin yoktu güzelim bir tek düşlerimin. Gözlerim yenik düşerken uykusuzluğa, geceler boyu seni yazardım defterime. Beni benden alırken ucu yeni açılmış kalemim, seni de bana yazardı.

Hangi gecenin karanlığı sabahı göstermiyordu gözlerine. Güneşini kim saklamıştı kahpe zulasında. Hangi dağ önüne durmuştu, hangi sel bent çekmişti çağlayan denizine. Boy veren ekinini kim ziyan etmişti. Hangi soysuz tüketmişti ömrünü. Geleceğini kim karartmış, hayallerini kim yıkmıştı. Hangi rüzgâr seni benden alıyordu umutsuz sevdalara yelken açmış gemiler misali. Hangi kıyım da kaybetmiştin kendine olan güvenini. Ve beni benden alan gözlerini hangi onursuz sevdalarda kör etmiştin.

Oysa şimdi içime çekerek özlüyorum seni. Gecenin bir yarısında düşlerimle birlikte uzanırken yatağıma artık sensizlik düğümlenmiyor boğazıma. Dayanamıyorum sevgili. Bir bir söküp atarken düğümlerimi boğazımdan içeri ılık bir rüzgâr esiyor. Şunu bil ki ben yorganımı yeni düşlerimle birlikte üzerime örtüyorum.

Gel sevgili

Sende gir düşlerime

Ve kaybolup giden sevdalar da

Yeter ki hayına pes deme…