Sokaklar, caddeler panzerlerin ve tankların paletleri altında inleyerek kendine çekiliyor, ıstırap içinde daralıyor, grileşiyor, kararıyor.

Yüzlerini simsiyah kapatmış, öfkeli bakışlarıyla kan donduran silahlı güçler bütün stratejik noktalara konuşlanmış, kuş uçurmuyor!

Evler ağır silahlar ve top atışlarıyla taranıyor.

Silah ve bomba sesleri yankılanıyor, dört bir tarafta.

Bir çocuk silah ve top seslerini duymamak için minicik parmaklarıyla kulaklarını tıkayıp, uyumaya çalışıyor.

“Baba, battaniye kurşunlardan korur mu” diye soruyor bir çocuk korkusunu bastırma telaşıyla.

Bir çocuk, evlerindeki patlamanın korkusuyla çığlık çığlığa annesine koşarken, yıkılan evin altında kalıyor. Engelli babası ve kardeşleriyle.

Annesinin elinden tutmuş, kapısının önüne inerken olduğu yere yığılıyor, merdivenlere. Bir çocuk ağır yaralı ve artık annesiz.

Top atışına tutulan evlerden birinde, ‘ev hapsini’ hafifletmeye çalışan üç çocuktan biri duvarı delip giren top mermisiyle yaşamını yitiriyor, iki çocuk yaralı, biri ağır.

Resmi olarak ya “çatışmada kazayla ölmüş” ya da “terörist”!

O sırada “Paralel MOSSAD’a çalışıyor” diyen Erdoğan “İsrail’le normalleşiyor”. İsrail basını anlaşmanın MOSSAD’la görüşme sonucu olduğunu yazıyor.

Ekranlara yılın son MGK toplantısının sona erdiği haberi düşüyor.

MGK açıklamasında “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde mukim vatandaşlarımıza yönelik baskı ve şiddet uygulayan bölücü terör örgütüyle mücadeleye, terör sona erdirilinceye kadar kararlılıkla devam edileceği, terörle mücadeleden bölgede yaşayan vatandaşlarımızın olumsuz etkilenmesine müsaade edilmeyeceği vurgulanmıştır” dendiği duyurulurken;

bir çocuk, babasına sarılmış, gözyaşları içinde evdeki telaşı izliyor. Kapıdan önce beyaz bayrak çıkıyor, sonra battaniyede taşınan babası.

Musul’u Kerkük’ü Yeni Osmanlı’nın sınırlarına katmaya kalkan ‘Derin strateji’, Mehter Marşı eşliğinde Bağdat’tan dönüyor.

Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silvan’da, Şırnak’ta, Derik’te, Hakkari’de yankılanıyor artık Mehter Marşı, Osmanlı torunlarının hoparlöründen!

“Ölürüm Türkiyem” nöbeti Mehter Marşı’na devretmiş ‘Yeni Türkiye’de…

IŞİD’e karşı Irak’a asker gönderen Türkiye’de canlı bomba olmaya kararlı bir kadın tahliye olurken, Antep’te, Antalya’da, İstanbul’da gözaltına alınan IŞİD’liler birer birer ‘kaldıkları yere’ geri dönüyor.

Gazeteciler de Kürt siyasetçiler de IŞİD’den daha tehlikeli!

Onlar tecritte.

“Zalim diktatör kendi halkını bombalarken” bir çocuk boyundan büyük bir bohçayı sürükleyerek, anne-babasının peşinden bilinmeze doğru kaçmaya çalışıyor.

Kendi topraklarında göçmen, kendi evinde tutsak!

Bir çocuk babasıyla birlikte bir kan gölünün içinde yatıyor. 14 yaşında, 14 kurşunla birlikte…

Yok karıştırdım, o daha önceydi. Yıllar önce.

Tıpkı bugün gibi…

Onun ölümünü de bir çocuk izlemişti. Ağabeyleri beyaz Toros’la bindirilirken…

O çocuk şimdi nöbette. Hendeklerin, barikatların arkasında.

Bu kez beyaz Ranger’lere bindirilip, kimse meçhule götürülemesin diye.

Yeminli; tarih tekerrür etmeyecek!

Çocuklar hızla büyüyor Kürdistan’da!

Çocukların hızla büyümesinden korkan biri, korkusunu daha da korkunçlaşarak bastırmaya çalışıyor avaz avaz!

Yalnız bugünü değil geleceğimizi de katletmeye kararlı.

En yetkili başbölücü sınırları genişletme hayaliyle çıktığı yolda, sınırları daraltmaya, kanlı bir operasyonla en önemli parçamızı kör testereyle kesip atmaya uğraşıyor.

“Frankenstein'ın Ordusu”ndan biri “Cizre ve Silopi’de yürütülen operasyonlar ne kadar o büyük mücadelenin parçasıysa, oradaki her başarı İstanbul’daki iç işgalcilerin kafasına bir kurşun sıkmak gibi…” diye yazıyor.

Başarırlarsa kafalarına kurşun sıkma sırası Batı’dakilere gelecek!

“Batı’daki işgalciler”i de tarif ediyor: Geziciler, ‘Başkan’a karşı olanlar, Başkan yaptırmayanlara destek verenler.

“Kafasına kurşun sıkılması gereken” kategorisinde yer alanların anlamadıklarını kafalarına vura vura anlatıyor.

‘Batılı aydınlar’ hâlâ aynı öngörüsüzlük, aynı ideolojik körlük içinde “ama hendek”, “ama PKK” demeye devam ediyorlar.

Ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşma yapıyor. Meselenin can damarından sesleniyor. “Hiçbir şey yapamıyorsanız, şereflilerin yanında, direnenlerin yanındaydım diye tarihe not düşün.”

Hiç olmazsa tarihe not düşüyorum.

Susuz, elektriksiz, ekmeksiz, evsiz, işsiz, annesiz, babasız, kardeşsiz, yoldaşsız bırakılan ama umudunu ve direngenliğini asla kaybetmeyen Kürt halkının yanındayım.

Ben de Kürdüm!

Hiç olmazsa tarihe not düşelim.

“Hepimiz Kürdüz!”