Güzel insanlar ölüme uğurlanırken, ardı sıra güzel sözler, tatlı öğütler bırakır ya, insanın yüreği burkulur. Ölümün o soğuk halini yakıştıramadığı için okurken yüreği acır insanın. Ama öyle zaman olur ki gecenin karanlığında ışık, zemheri ayazında sıcak bir nefes olur.

"Selahattin Demirtaş, bu toprakların İnce Memed'idir." Ölümüyle cümle tabiatı öksüz bırakan Üstad Yaşar Kemal'in sözüydü bu.

O an okurken hafiften burkulmuştu yüreğim. İncecik bedeni, kocaman yüreğiyle Abdi Ağalara meydan okuyan Memed'in kaderini mi yaşayacak diye...

Şimdi görüyorum ki evet Demirtaş, modern ağalara yani diktatörlere meydan okumasıyla, tevazusuyla, zekâsıyla, terbiyesiyle, bu çağın İnce Memed'idir.

***

Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı ve kendi deyimiyle 77 milyonun gözlerinin içine bakarak şu yemini etti: "üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

İçinde "namus ve şeref" kavramları varsa söz söylemeye niyet edilmeden bıçak gibi kesilir her şey. "Büyük Türk Milleti" miti, şeref ve namus kelimeleri geçen bu yeminini ciddiye aldık haliyle. Ciddiye alınmayacak gibi de değil hani!

Çok zaman geçmeden o kudretli yeminin acı meyvelerini aldık. Önce hafiften serpiştirdi ama sonrası felaket oldu.

***

Felakete şahitlik etmeye yüreğimizin el verdiği ölçüde gelin bakalım. O kudretli makamın, o kudretli yeminin, dost sohbetinde bile "ben milletin adamıyım" diye posta koyan Tayyip Erdoğan'ın, Selahattin Demirtaş için sarf ettiği sözler bunlar.

“Sen ancak olsan olsan... Kendisi Zaza, ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor. Bu ithal aday yerli değildir. Milli değildir, ülkesine milletine yabancı bir adaydır.”

Bu daha başlangıç, hakaretlere devam!

“Birileri çıkmış ne diyor: ‘Artık tek adamsın, yanında kimse yok.’ Ya bunlar çok zavallı. Ya ben Cumhurun başkanıyım. Ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin güzel bir lafı var, çok güzel bir laf, ‘kendini bil, haddini bil, neslini bil”

Demirtaş'ın buna cevabı beni hayrete düşürdü. O sükunet, o sevgi dili, yabancı olduğumuz bir şeydi zira.

"Bakın saraydaki durmadan bize hakaret ediyor. Ne aslımız kaldı, ne neslimiz... Bu olacak şey mi Allah Billah aşkına."

“Dağlardaki kamplarda yaptıklarıyla ilgili elimizdeki belgeler var; bunlar Zerdüşt dininin eğitimini veriyorlar. Bir oyuna geldik bir daha aynı oyuna gelmeyelim.”

“Diyanet’i kaldıracağız diyorlar. Ne yaptı sana Diyanet? Diyanet İşleri Başkanı'nın Mercedes’i varmış, ya o makam o araca yakışır."

"Ya bunlar şaklaban ya.”

***

Doğrusu tek bir örnek verip durumu açıklamayı düşündüm, lakin "erimdir döver de sever de" mantığıyla hayat süren yurdum insanı bunu yeterli görmeyecekti. Örnekler çok olsun ki utanca vesile olsun.

Tabi sadece Erdoğan değil, AKP de bütün imkanlarını HDP'yi barajın altında bırakmak için seferber etmiş durumda. Kürt kahyasıyla, Ermeni marabasıyla, zift medyasıyla, tek dertleri Demirtaş'ı ve HDP'yi karalamak.

Adana ve Mersin'de HDP'ye yönelik bombalı saldırıdan sonraki tutumları, zift medyasının yeni provokasyonları ateşleyen yalanları, bu amansız iktidar hırsının bir ölüm kalım savaşına dönüştüğünü göstermektir.

MHP'nin etkili isimlerinden Oktay Vural'ın;

"kim milleti tehdit ediyorsa, HDP'ye saldıranlar onlardır" demesi bile şuurunu yitirmiş bir vakayla karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır.

Son olarak Yalçın Akdoğan, "HDP'nin parti olarak seçime girmesi, barajı HDP'ye geçirme çabaları, bir projedir ve bu HDP'yi de aşan bir projedir. HDP'nin barajı geçmesi bir kaos planıdır. HDP'nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, çözüm süreci falan kalmaz. Yani çözüm süreci daha güçlü çıkmaz buradan" diye konuştu.

Aslında bu sözler HDP barajı geçerse, biz biteriz, biz çöküşe geçeriz demenin ifadesidir. Ve haklı bir telaş, çünkü HDP'nin mecliste olması AKP'nin saltanat hayalinin sonu olacaktır.

***

Kendi iktidar hırsları için her türden fenalığı meşru gören Erdoğan'ın ve AKP'nin söylediklerine kulak asmıyoruz, sözcükler tek başına insanı kırmaz. İnsanı yaralayan, sözcüklerin arkasına saklanan ikiyüzlülüktür.

Cana kastetmeyi hedefleyen bu düşmanlık karşısında, İnce Memed yani Demirtaş ne yapıyor diye sorarsanız, onun ilkeli duruşu, güler yüzlü samimiyeti, mukavim zekâsı, beni de hayrete düşürüyor.

"Bu can bu tende olduğu sürece, bu ülkede diktatörlüğe izin vermeyeceğiz. Onun ülkeyi teslim almasına asla izin vermeyeceğiz!"

"Biz bu ülkenin kötülüğü için değil, AKP'nin bu ülkeye yaptığı kötülüklerin hesabını sormak için çalışıyoruz."

Bize de "Dayan İnce Memed Dayan" demek kalıyor.