Evet, 4 Nisan tarihi bir gündür.   12 Eylül darbesinin lideri Evren Paşa’nın yargılanması demokrasi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır.
Çünkü Türkiye bir ilki yaşıyor.
Bu ülkede hukuk, ilk kez darbe yapmış bir genelkurmay başkanına, bir asker kişiye dokunuyor, ondan mahkeme önünde, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hesap soruyor.
Evet, bu bir ilktir.
Bu nedenle 4 Nisan 2012 Türkiye’nin demokrasi tarihine büyük harflerle geçmiş oluyor.
Bunu vurgularken ama demiyorum.
4 Nisan demokrasi açısından tarihi bir gündür dedikten sonra, biliyorum, ‘ama’yı eklemek kolay.
Fakat önceliğim bu değil.
Ya da gerekmiyor.
Emin olun, Türkiye böyle bir tarihe, 4 Nisan’a hiç de kolay gelmedi. Büyük acılar çekerek, kan ve gözyaşı akıtarak geldi.
4 Nisan’a bu ülke hapishanelerden, işkencehanelerden, idam sehpalarından, mahkemelerden, ölümlerden geçerek ulaştı.
Çok büyük bir bedeldir 4 Nisan için ödenen. Yılların ötesinden gelen bir büyük mücadele, büyük bir kopuş sayesinde gelinmiştir 4 Nisan tarihine.
Bu ülkede askerin siyasete karışması, muhtıralar vermesi, darbe yapması savunulur olmaktan çıktıysa, bu son derece çileli bir sürecin sonunda gerçekleşti.
Bu süreçte asker de, sivil de dersler çıkardı diye düşünüyorum.
Aslında hepimiz çıkardık.
Herkes kendi kişisel tarihine biraz kritik gözle baksa, kendi yanlışlarını da görebilir bu sancılı süreçte...
Kopuşlar olmadan demokrasi kapıyı çalmıyor. Çekilen acılarla birlikte demokrasiye doğru adım adım yürünüyor.
Bakın Avrupa’ya.
Savaşlara, ihtilallere, soykırımlara, anababa günlerine... Yaşlı kıta ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında barış ve demokrasiyi yakalamaya başladı.
Biz de yeterince acı çektik.
Yaşanan acıların olgunlaştırıcı bir etkisi vardır.
Dersler çıkar, dersler alınır.
Ve deneyimlerin ışığında birbirine tahammülü öğrenerek, birbiriyle diyalog ve uzlaşmayı öğrenerek, karşılıklı hoşgörünün erdemini öğrenerek demokrasi çatısı altında yaşamanın tek çıkar yol olduğunda birleşilir.
Biz de bu yoldayız.
Bu açıdan 4 Nisan çok önemli bir duraktır, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda...
Darbeden hesap sormak, darbe liderini yargılamak elbette lazım.
Ben bunun içindir ki 12 Eylül 2010 referandumunda Ak Parti iktidarını destekledim, yetmez ama evet oyu kullandım.
Ayrıca, 2002 yılı sonundan itibaren yine Ak Parti iktidarının askerle siyaset ilişkisini koparmaya ve ‘askeri vesayet’i geriletmeye dönük adımlarına destek verdim.
Çünkü, milletin oyuyla gelenleri tasfiye etmek ve yıkmak için askeri oyunlar 2000’lerde de devam ediyordu. Ve Gül-Erdoğan ikilisinin buna karşı mücadelesi kolay olmadı ama sonuç aldı.
Evet, şimdi ilerisini planlamak şart.
Demokrasi bir süreç çünkü.
Siyah beyaz bir oyun değil.
Sürekli beslenmesi, itina edilmesi gerekiyor. Kendiliğinden boy veren, yetişen bir çiçek değil demokrasi...
Gördüğünüz gibi, ama sözcüğü yine sahnede göründü.
Şaşırtıcı değil.
Elbette çok iş var demokrasi ve hukuk devletini ileriye götürmek, kurumsallaştırmak için...
Ama yineliyorum:
4 Nisan demokrasi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır.
Asker askerliğini, sivil sivilliğini, gazeteci gazeteciliğini bildiği ve yaptığı sürece daha iyiye doğru yol alacağımıza inanıyorum.