Bir sabah değil aslında, şu zamanlarda her sabah bunu yapıyorum, bana iyi geliyor. Güne merhabamda geçmişten gelen bir alışkanlığım; annemin tarihime kattığı bir alışkanlık. Bir köy evi, dışarların kardan giyindiği zamanlar. Mahallemizin hemen karşısındaki tek ormanımızdan/çam uğultuları inerdi sabahıma. O zaman bu uğultular ile karşılaştıracağım başka sabah deneyimlerim olmadığı için çok da sevmezdim. Annem uyanır uyanmaz sobaya odunlardan, tezeklerden oluşan bir ateş katar, sonrada radyonun bir tuşuna basardı, kulağıma türküler gelirdi…
 
O zamandan bu zamana kulağıma inen müzikler zaman zaman değişti, ama bu alışkanlığım devam ediyor. Şimdi de uyanır uyanmaz parmaklarım bilgisayardaki tuşlara uzanıyor kuş, çam uğultusu sesleri dinlemek için. Güne bu merhaba bana iyi geliyor. Bu sabah gene öyle yaptım. Sonra evet sonra, bir zamanlar sabah heyecanım gazete sayfalarını karıştırmaktı, şimdi parmaklar sayfalarda değil ekranlarda geziniyor; “Bunları söylemeye korksam, okurum utanır benden” diyen büyük ustayı dinliyorum. Hani diyordu ya;
 
“Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İstanbul”
 
Bu insanı sevmeyenimiz yoktur sanırım ve de bu parçayı dinleyerek gelecek özgür günlerin düşlerini kurmayan. Ben/biz de öyle yapardık. Üniversiteli yıllarım, Erdinç ile hani şu Tokat’ın tek bulvarı var ya gecenin bir saati o bulvardan başlardık okumaya, sonra Yeşilırmak boyunda olan evimize yürürken devam ederdik; bekle bizi İstanbul.
Erdinç ile soğuk bir kış günü İstanbul’a geldik evet denizi de ilk o zaman görmüştüm.
 
Kötü bir zamanda gene, ya bu şehir miydi ustanın şiirler dizdiği, parçalar okuduğu, ben bu kente şiirler yazanlara, parçalar, marşlar okuyanlara… diye devam etmiştik. Evet, şu kent hiç bize dair olmamıştı daha sonraları da, ne biz son verebildik haramilerin saltanatına, ne de…
 
İşte bu sabah da Çatı’da böyle oldu merhabam güne…
 
Ama yarın büyük bir gün olsun istiyorum, bir asır boyunca yüreği bu topraklarda adalet, eşitlik, özgürlük için atan Güzel İnsan Vedat Türkali’ye güzel bir veda olsun, tıpkı bu kentin, ülkenin, kuşların, ağaçların, hepimizin Hrant abisini son yolculuğuna çıkardığımız gibi… Yüreğimizdeki sevdalar, dilimizdeki türküler, stranlar ve yüzümüzdeki hüzünlü ama sıcak tebessümle.
 
“Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla köprülerinle meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul.”