Büşra Beste Önder. 21 yaşında. 22’ye nerede basacak onu merak ediyor. Siz bu satırları okurken o Bakırköy Tutukevi’nde. 2 Temmuz’da çıkacağı ilk mahkemeyi bekliyor. Önümde Büşra’nın Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu GİT Türkiye’ye yolladığı sıcacık mektubu. Üzerinde kocaman bir damga: ‘Görülmüştür’. Zannetmiyorum. 

Çünkü görmüyoruz
Büşra 1 Kasım’dan beri tutuklu. Bugün 225 gün oluyor. Marmara’da kamu yönetimi öğrencisi. Bölümün en iyilerinden. Geçen dönem bütün finallerine ve vizelerine tutukluyken çalıştı. Mektubuna bakalım nasıl olmuş:
“Öğrenim hayatıma cezaevinden devam etmeye uğraşıyorum. Geçen yarıyılı burada bitirdim. Derslere devam etmeden sınavlara girmek gerçekten zorlayıcı. Okul arkadaşlarımın ailemle gönderdiği ders notları üzerinden sınavlara çalışıyorum. Ancak tutukluluk şartlarında öğrenci olmak gerçekten zor. Cezaevinin kapasite problemi sebebiyle yirmi dört kişilik koğuşta yirmi altı kişi kalıyor. Sessizliğin, gereken çalışma ortamının sağlanması kolay olmuyor. Kendime ait bir masam olmadığından ya yatağımın üstünde ya da yan çevirdiğim dolabımı masa gibi kullanarak çalışıyorum. Diğer taraftan yaklaşan mahkeme tarihi sebebiyle (2 Temmuz) oldukça kalın olan iddianame üzerinde mesai harcıyor ve savunma hazırlamaya uğraşıyorum.”
Bak sen şu teröriste! İşi gücü dersleri. Arkadaşları ders notlarını toparlıyor, annesi cezaevine götürüyor. Büşra da bir demir dolabı yan yatırmış, üzerinde siyasetbilimi okuyor. İmtihanlarına giriyor. Sonuç ne? Yine bölümün en iyilerinden. Not ortalaması ‘onur öğrencisi’ olmaya yeter. Derslerin üzerine bir de kendisi hakkında yazılmış iddialara karşı savunma hazırlıyor. 

Suçu ders-i siyaset
Büşra’dan şüphelenilmesinin tek nedeni BDP’yle çalışması. Son Van tutuklamalarını da ekleyince artık 8.000 kişiye varan bir ‘rehin al, bırak, al bırakma’ kampanyasının bir parçası olması. Büşra hoca olsun, Büşra öğrenci olsun fark etmiyor. ‘Suçu’ ne? Büşra anlatsın:
“BDP Siyaset Akademileri’ne yönelik yapılan ‘KCK’ operasyonu sonucunda tutuklandım. Barış ve Demokrasi Partisi üyesiyim. 2010 yılı mart ayından 2011 yılı mayıs ayına kadar İstanbul İl Yönetimi Kurulu’nda İl Basın Komisyonu üyesi olarak yer aldım. Bu kapsamda BDP’nin düzenlemiş olduğu etkinlikleri basın-yayın kuruluşlarına bildirmekteydim. Aynı zamanda BDP İstanbul Siyaset Akademisi’nde kadına yönelik şiddete ilişkin konuştuğum her şey, çoğu eksik veya yanlış olmak suretiyle, basın kuruluşlarıyla yaptığım görüşmelerle beraber ‘KCK’ iddianamesinin şahsımla alakalı kısmında yer almakta. Eğer merak ederseniz benimle alakalı saldırıları okuyabilirsiniz. Sanıyorum internet ortamında iddianame kolayca bulunabiliyor, okuduğunuz takdirde sizlerin de rahatlıkla görebileceği gibi, böylesi zorlama suçlamalarla yedi aydır tutuklu bulunuyorum.” 

Ovada yapma yeter
Nasıl olacak? BDP’liler birer-ikişer içeri alınırken, binlercesi ovada siyaset yapamazken, kim sorunun çözülebileceğine inanır? Bakın Büşra ne diyor:
“Mahkeme tarihi geldiğinde, dokuz aydır üyesi olmadığıma kesinlikle emin olduğum bir örgütün üyesi olduğum iddiası/suçlaması yüzünden tutuklu olmuş olacağım. Bu haksızlığın bir an önce giderilmesini umut ediyorum, bir sonraki öğrenim yılında derslerime bizzat katılmak istiyorum. Bu kapsamda ilginiz için yeniden teşekkür ederim. Mektubumu dilediğiniz alanlarda paylaşabilirsiniz. 22. yaş günümde dışarıda olmak dileğiyle hepinize selamlar.”
Bir küçücük kadın, Büşra, üyesi olmadığı bir örgütün üyesi olduğu için tutuklu. Evi, ailesi belli. Bir kocaman kadın, Büşra Ersanlı Hoca, yeri yurdu belli. Bilmediği bir örgütün üyesiymiş... Aslolan BDP’li oldukları için rehin alınmaları. Biri dolap devirip imtihanına çalışıyor, diğeri kucağında makaleler yazmaya çalışıyor. 2 Temmuz’da ikisi de mahkemeye çıkıyor. Silivri’de. Bir tek şey istiyorlar; öğretelim, öğrenelim. Bir de yeni yaşımıza evimizde girelim. Bu kadar.