HDP listesinden milletvekili adayı olarak seçime girdikleri dönemde TİP Kurucu Meclis Üyeleri olan Erkan Baş ve Barış Atay’ın HDP'den ayrılıp TİP'e geçmeleri ile kıyamet adeta kıyamet koptu.

Kesinlikle politik bir tartışma yürütülmüyor, Erkan Baş ve Barış Atay'ın HDP'den TİP'e geçişleri üzerine politik tartışmalar yürüse, bir şekilde insanlar bu konuda farklı görüşlerini ifade etseler elbette anlaşılır bir durum olur. Ancak durum hiç öyle değil; "böyle kalitesizler", " bu şerefsizler" diye başlayan ‘tartışmalar’ devam ediyor.

Hangi saikler ile bunları dediklerine biraz bakmakta fayda var.

"İhanet ettiler" diyenlerin cevabı HDP programında: "Partimiz, her ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, üretici köylülerin, küçük esnafın, emeklilerin, kadınların, gençlerin, aydınların, sanatçıların, LGBT bireylerin, engellilerin, ezilen ve sömürülen tüm halk güçlerinin arzuladığı amaca varmak üzere güçlerini birleştirdikleri ve demokratik halk iktidarına/yönetimine yürüyenlerin partisidir."

Şimdi suna bir açıklık getirmek gerekiyor; 24 Haziran seçim öncesinde HDP birçok parti, grup ve bireyler ile seçim ittifak çalışması yürütmedi mi, yürüttü, o zaman TİP ile de benzer tartışmalar elbette yürütülmüştür. Bu noktada HDP'den 24 Haziran seçimleri öncesinde TİP ile ne tür bir tartışma-ittifak hali yaşandığına dair bir açıklama gerekir. Bunu yaptılar mı bilmiyorum, kaçırmış olabilirim. O zaman "biz meclise seçildikten sonra TİP'e geçeceğiz' dediler mi. Bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Zira böyle olmasaydı Erkan Baş ve Barış Atay'ın TİP'e geçiş basın toplantılarına HDP eş başkanlık düzeyinde katılmazdı.

Diğer bir durum da siyasetin yapılma hali değil, nereden, hangi partiden doğru yapıldığı Türkiye'de değişmeyen bir klasik. Siyasetin ilkeler ile yapıldığı unutuldu gibi. Yürüyen bütün tartışmalar son derece sığ bir alandan doğru yürüyor.

Kaldı ki; HDP listesinde aday oldu ve kazandılar sonradan da "yoldaşlar TİP ile olursak ortak mücadelemiz için daha verimli olabileceğimizi düşünüyoruz" dediler ve HDP de kuruluş ilkeleri gereği bunu olumlu karşıladı ve ortak mücadele için başka parti içinde siyaset yapmalarının ortak mücadele için zararlı olmayacağını düşündüler. Bunun üzerinden HDP'ye yüklenmenin bir anlamı yok.

Aslında bir bütün olarak sola diyecek şeyler var. Özellikle de Temmuz 2015 tarihinden bu yana AKP-MHP, yani devletin bu ırkçı ve gerici güçlerinin bir ittifak ile halklara, emeğe, kazanılmış değer ve kurumlara fütursuzca saldırmalarına ve yarattıkları büyük tahribatlara karşı etkili bir siyaset geliştirememek. İşte kendisini sistem karşıtı ilan eden bütün parti, grup ve bireylerin kendilerine sorması gereken ve cevaplamaları lazım gelen soru; Bize ne oldu? Olmalı? Elbette onca baskıya direnmek mücadelenin alan ve araçlarını korumak hiç kolay değil. Her zamankinden daha zor.

İçine girilen sığ ve anlamsız tartışmaların kimseye bir faydası olmayacak. Siyaset biraz umutla, ideallerle ve biraz da doğru zamanda doğru söz ve eylem ile yol alabilir. Kendimizle uğraşacağımız alanlar bizi çoğaltan büyüten alanlar olmalı. Aksi durumda kaybetmeye devam ediyoruz.