Nihayet hiddetimiz yatağından taştı, okyanusu aştı ve içerde fırçalayacak gazete kalmaması, Başbakanımızın öfkesini “dışarıya açtı”.
Erdoğan, Amerika’nın etkili gazetesi Wall Street Journal’a haddini bildirirken foyasını da meydana çıkarttı:
“Bu gazete bir siyasi hareket adına hareket ediyor. Obama’ya karşı bir tavırdır bu” dedi.
Wall Street Journal’ın naneyi yediğinin resmidir.
Bilmiyorlarsa söyleyelim:
Bizim buralarda bu laflar -varsa- özel yetkili Amerikan savcılarına görev çağrısıdır.
“Lidere karşı tavır”, bizde ağır cezalık suç sayılır.
Gazetenin sahibi Dow Jones & Company şirketine vergi denetimi kapıdadır.
Caddenin duvarına toslamışlardır.
Wall Street’te barınmaları artık rüyadır.
 * * *
Kurtulmak istiyorlarsa, “Türklerin jet hikâyesi hakkında şüpheler var” haberini yazan ve “güvenilir kaynaklar”a atfen uçağın Suriye hava sahasında vurulduğunu duyuran Joe Parkinson‘ı paketleyip kapının önüne koymak zorundalar.
Öyle “Ne yapayım, köşe yazarı... Hâkim olamıyorum” diye kıvırmak yok.
Çağıracaklar, diyecekler ki:
“Sen bunun sorumlususun arkadaş. Bu ülkeyi (Türkiye’yi) germeye hakkın yok. Biz buna müsaade etmeyiz. Kusura bakma, bizim dükkânda sana yer yok.”
İşte o kadar!
* * *
Joe’ya gelince...
Bu senin ilk vukuatın değil; daha önce de Uludere’de istihbaratın ABD’den geldiğini yazdın; buraları birbirine kattın.
Demek sen de “Kaleminden hep pislik akıtanlar”dansın.
Başbakan, son yazın için “Dürüstsen haberindeki ‘güvenilir kaynak’ kimmiş, açıkla” dedi ya...
Benden sana tavsiye; hiç öyle “Bizim meslekte gazeteci kaynağını açıklamaz” filan demeye kalkma...
Gözaltına alıp bülbül gibi öttürürler adamı... Çekmecende dandik bir CD ile kendini Silivri’de buluverirsin.
Ya bizim medyadaki cici çocuklar gibi, fırçayı yiyince “Valla yanlış anlaşıldım” filan diye özür dile ya da mert ol, seni kimlerin kullandığını açıkla!
Başbakan, “Bunu yazan mert değil, namert” dediyse, bil ki bittin sen!
En son bizim Nuray’a “namert” demişti; bak hâlâ dönemedi izinden...
* * *
Joe kardeşim,
Bir Türk partisinin Kayseri İl Kongresi’nde “namert” ilan edilmek sende nasıl etki yaptı bilmiyorum, ama itiraf etmeliyim ki, “Bu namerdin Türkiye’de de uzantıları var. Bize değil, elin Amerikalısına itibar ediyorlar” lafı bizi gerdi.
Peşinden gelmeye yeltenecek meslektaşlarımıza, Başbakanımızdan öğrendiğimiz tarzda, atalarımızdan yadigâr mısralarla seslenmek isteriz:
“Geçme namert köprüsünden ko götürsün sel seni/
Yatma çakal yatağında ko yesin aslan seni...”
Sana da gece, Başbakan’ın izleyebileceği bir saatte, yandaş bir televizyon kanalını arayıp İbrahim Tatlıses’ten “Namert olayım” türküsü için istek yapmanı tavsiye edeyim.
Belki nedametin devlet katında izlenir de, affedilirsin:
“Hiç suçum yok iken bu ceza niye/
Kim olsa yerimde döner deliye/
Bir gün pişman olup dönsen geriye/
Kapımı açarsam namert olayım.”