"6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”
Sabri Yirmibeşoğlu (1)

***

6-7 Eylül olayları bütün yönleri ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel karakterini açığa çıkaran bir olaydır. Devletinin derin ajandasını onun militer karakteri oluşturdu. Bu karakter teklik üzerinden kuruldu; “tek millet, tek bayrak, tek vatan.” Bu teklik ise erkek egemen/militer bir mantık ile Sünni Türklük üzerinde inşa edildi. Bunun dışında kalan bütün halklar, inançlar, kimlikler “yabancı, öteki “ ve de bir adım ötesi “ düşman” olarak hafızalara yerleştirildi. Onun içindir ki bütün istihbarat kurumları, mahkemeleri, üniversiteleri ve de hayatın içindeki o “makbul vatandaşlar”ı her zaman bir düdük sesine baktılar.

Bu düdük 6-7 Eylül 1955 tarihi bir kez daha çaldı. Bir bakalım aşamalarına.

  1. Tek parti iktidarı (CHP)’ye karşı özgürlük, demokrasi ve liberalizm söylemleri ile iktidara gelen DP, bir süre sonra biraz da İslami renkleri katarak “devlet partisi benim” diyerek CHP yerine kendisini ikame etmeye başladı. Bu uygulamaları geniş kesimlerde tepki almaya başladı. Bu tepkiler ve de ekonomik zorluklara karşı bir adım olarak 6-7 Eylül olayları planlandı.
  2. O dönem Türkiye'de en çok satan gazete olan Hürriyet İstanbul'daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarına gönderdiğine dair manşetler atıyordu.
  3. Atatürk'ün Selanik'teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili bir haber 6 Eylül 1955 günü radyolara düşer.
  4. DP’ye yakın İstanbul Ekspres daha önce 20.000 tiraja sahip olmasına rağmen o gün 290.000 bin basar ve “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle İstanbul’un her yerinde dağıtılır.
  5. Günün akşamında ilk saldırı gayrimüslimlerin daha kalabalık yaşadıkları Şişli’de başlar. Daha sonra büyüyerek devam eden kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu'na geçerek tecavüz, gasp ve talana devam ederler.
  6. Kaynaklar bu yağmalara sadece İstanbul’dan insanlar değil, başka şehirlerden gelip katılanların da olduğunu yazar. örneğin Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi.
  7. 6 Eylül akşamı başlayan gasp ve talan 7 Eylül sabahına kadar devam eder. Eldeki bilgiler 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekânın saldırıya uğradığını yazar.

Gün sonunda suçlu; ”Türkleri provoke eden Rumlar” ve bir avuç komünist olarak ilan edilir.

Bizler yıllardır bitmeyen bu klasiği çeşitli defalar ve çeşitli şekillerde izlemeye devam ederiz. CHP ve onun yerine ikame olan DP, daha sonrasında SHP ve onu yerine ikame olan AKP. Bütün bu partilerin kimi söylem farklılıkları olsa da temel ajandaları hep aynı kaldı. Dün düşman olanlar Ermeniler, Rumlardı, bugün ise Kürtler ve Aleviler. Irkçı/militer zihniyet ancak kendisine bir “düşman” kurarak ve gerekli gördüğünde de bunlara ait ne varsa talan edip ve “zafer ganimeti” olarak paylaşarak kendisini var etmiştir.

Bütün bu gerçekleri bilip de devleti bu karakterinden uzaklaştırıp bütün halkların, inançların, kimliklerin bir arada eşit, özgürce yaşaması mücadelesini verenler de hep oldu. 7 Haziran 2015 bütün bu karşı mücadelede varılan önemli bir sonuç oldu. Ancak sonrasında bir kez daha bütün teklikleri arkasına alan parti/devlet bir kez daha devleti eski ayarlarına getirmeye çalışıyor. İstediğini gerçekleştirmek için 6-7 Eylül ve öncesindeki/sonrasındaki bütün birikimleri ile bütün baskı politikalarını uygulamaya soktu. Ancak hala ne o tam “evet kazandım” diyebiliyor, ne de bütün bu ırkçı, tekçi, militer politikalara karşı mücadele edenler olarak “evet başardık” diyebiliyoruz.  

Kıyasıya bir mücadele devam ediyor.

______________

(1) 6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında bu demeci verir.