Demokratik Toplum Kongresi “Toprağımızı, Suyumuzu, Enerjimizi Komünleştirelim; Demokratik Özgür Yaşamı İnşa Edelim” şiarı ile 8-9 Kasım tarihlerinde Van’da Demokratik Ekonomi Konferansı gerçekleştirdi. Çatışmaların, savaşların yaşandığı, yüzbinlerce/milyonlarca insanın yaşadığı kenti sokağı sırtında bir çanta ile terk etmek zorunda bırakıldığı Kürdistan/Ortadoğu coğrafyasında ‘başka bir yaşamın İnşası’nı temel alan böylesi bir Konferans son derece önemliydi.

Sosyal Bilimciler, Bilim İnsanları, Aktivistler, Belediye Eşbaşkanları, Milletvekilleri, parti eşbaşkanları ve de işsizlerin, sanayi temsilcilerinin, sendikacıların delege oldukları Demokratik Ekonomik Konferansı iki gün yoğun tartışmalar ile tamamlandı. Bu konferansa kadar bir yıl içinde yoğun bir emek ve de çaba ile Mardin, Diyarbakır, Van ve Batman’da çeşitli başlıklar altında toplam 7 atölye/çalıştay gerçekleştirildi. Konferans bileşenlerinin katılımları ile bunlar gerçekleştirildi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştirilen demokratik, ekolojik ekonomi modelleri kadın özgürlükçü perspektif ile değerlendirilerek tartışmalar yürütüldü ve Konferans için öneriler hazırlandı.

Bir yıllık emek ile hazırlanan değerlendirme ve öneriler 8-9 Kasım tarihlerinde Van’da yapılan Demokratik Ekonomi Konferansı ile yeni bir sürece girdi. Konferansın çok farklı bileşenlerden oluşması iki gün içinde birçok konuda farklı bakış açıları ve de beklentileri de ortaya çıkardı. Konferansın kadın ağırlığı dikkat çekiciydi. Hem DÖK (Demokratik Özgür Kadın Hareketi) ve hem de bilim kadınlarının oldukça etkin olduğu bir konferans gerçekleştirildi. Bir tarafta böylesi bir kadın ağırlığı diğer yandan alışıla gelen erken egemen/eril zihniyetin bir şekilde hala birçok kurum ve de yapı içinde sürüyor olması iki günlük tartışmalar içinde gözlemlediğim başka bir durum oldu.

Kürdistan özelinde “başka bir dünya”, “başka bir yaşam” ekseninde uzun yıllardır süren tartışmalar “başka bir ekonomi” ile yeni bir sürece girmiş bulunuyor. Demokratik özerkliğin inşa süreci bu anlamıyla pratik bir ivme kazanmış bulunuyor. Enerji ve su, tarım, hayvancılık, köye dönüşler, toplumsal hizmetler, ticaret, finans, toplumcu pazar, endüstriyel üretim gibi üst başlıklar içinde birçok konu tartışıldı. Bireysel gözlemim çerçevesinde tartışmaların üç önemli seyri vardı; birincisi demokratik özgür kadın hareketi, bilim kadınları ve de ekonomik örgütlenmeyi aynı zamanda siyasal bir örgütlenme olduğunu düşünen bileşen, ikincisi; ekolojik, kadın özgürlükçü, dünya komün sistemleri ile uyumlu bir ekonomik sistem bizim için fazladır, biz bunu biraz daha kendi eksenimizde(“Kürdistani”) sermaye ile yakın düşünelim, üçüncüsü; açık bir şekilde Kürdistan sermayesi.

Tartışmalara katılım bütün bu kesimler tarafından yoğunca sürdürüldü. Bilimin doğa, doğanın kendisinin bilim olduğu söylemleri ile birlikte “GDO’yu neden bu kadar abartıyorsunuz, HES’lere karşı gelirken endemik bitki diyorsunuz, bunlar 25 cm uzunluğunda faydasız otlardır” ifadeleri de duymak şaşırtıcı ve de bileşenlerin farklılığını gösterdi. Bunun yanı sıra Kürdistan’ın çeşitli üniversitelerinde gelen ve konuşmalarında sıklıkla “bilimsel olmalı” vurgusu ile birlikte bilginin son derece sığ, erkek egemen sistemi içeren, eril zihniyeti ile dolu ifadeler üniversitelerin genel anlamda nasıl bir düzey içinde olduğunu Göstermesi bakımından da oldukça iyi birer gösterge oldu. Salon içindeki kadın özgürlükçü ve de ekolojist tartışmaları en çok bu kesim “bilim adam”ları şaşkınlık içinde izledi.

Diyarbakır, Van ve de Urfa Sanayi ve Ticaret Odaları başkanlarının etkin katılımı da gözden kaçmadı. Atölye ve çalıştaylara da katılan bu kesimler iki günlük tartışmalardan en çok rahatsız olan kesim oldu. Israrla söz alarak, kürsüye çıkarak kendilerinin bu rahatsızlıklarını ifade ettiler. Ekonomiyi aslında bir yerden kendilerinin uzmanlık alanları gören bu kesim, ekonominin komünler, kooperatifler, meclisler şeklinde örgütlenme çağrı ve de istemlerini rahatsızlıkla izlediler. Hem alınan kararlara ve hem de sonuç bildirgesine bir yerde “naif” bir liberal kapitalizm güzellemesi de istediler. Ancak ağırlıklı konferans bileşenlerinin ekolojist ve de kadın özgürlükçü perspektifi karşısında pek etkili olamadılar.

İki günlük ekonomi konferans tartışmaları bu sürecin çok yoğun çatışmaları ile süreceğini gösteriyor. Özellikle de Bölgelerde devam edecek yeni buluşmalar bu anlamda önemlidir. Konferans süreci içinde eksik bırakıldığını düşündüğüm kimi boyutlarda var, ‘kentsel dönüşüm’ konusu hemen hemen hiç konuşulmadı, gene nasıl bir eğitim istiyoruz konusu. Eğitim nasıl ve hangi araçlar ile örgütlenecek. Öte yandan kadın özgürlükçü bir perspektif konferansa hakim kılınırken cinsiyet özgürlükçü bir bakış ve yaklaşım bir yerde göz ardı edildi. Çokça dezavantajlı gruplar vurgusu yapıldı ve bu grup/bireylerin ekonomi de konumlandırmaları için birçok şey söylendi, ancak bu dezavantajlı grupların en sıkıntılısı olan lgbti bireyleri hiç görülmedi. Bu anlamda tartışmaların ileriki süreçlerde kadın eksenli olmaktan çıkarılarak cinsiyet özgürlükçü bir alana doğru kaydırılması özgür yaşamların inşası için daha etkili olacaktır.

Demokratik Özerkliğin inşası süreci bu konferans ile yeni bir ivme kazanacak gibi. DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) Eşbaşkanı Kamuran Yüksel konferansta yaptığı konuşmada “bizler dbp partisi olarak burada oluşturacağınız modeli kendi ekonomik modelimiz olarak göreceğiz” diyerek sürecin pratik seyrini de açığa çıkarmış oldu. Konferansın en eksik ayaklarından olan pratik süreç bu şekliyle yaşam bulacak. Konferans bileşenlerinin hemfikir olduğu temel bir konu, artık söz değil, pratikleşme zamanı. Bu anlamıyla da Mezopotamya coğrafyasının değişik bölgelerinde irili ufaklı su, tarım, eğitim meclisleri, komünlerinin inşa süreci başlamalıdır. Bütün teori ve de kuramsal açılımların doğruluğunu hayatın içinde denemek ve öyle ortaya çıkarmak gerekiyor.

Bir ekonomi konferansında “refah”, “ticaret”, “para”, “ithalat”, “ihracat” gibi kelimelerden ziyade, “özyeterlilik”, “paylaşım”, “meclis”, “komün”, “takas”, “ekoloji”, “ekosistem” gibi kavram ve de kelimelerin ekseninde tartışmaların sürmüş olması bambaşka bir deneyim oldu. Bundan sonrası bütün bu tartışmalardan sonra ekonominin hayatın içindeki bütün kesimler ile birlikte meclisler, komünler biçiminde örgütlenmesidir. Bunun nasıl olacağını ise ileriki zaman gösterecektir.