‘Barış için şarkılar’a Fransızca ve İngilizce baktığımda önüme uzun uzun şarkı listeleri çıkıyor. Özellikle 2. Dünya savaşı sonrası ve de 1960/70’li yıllarda savaş karşıtı parçalar oldukça çok. Bunların bir çoğu da dünyanın bir çok diline çevrilmiş ve hala beğeni ile dinlenen parçalar. Bu dizinin ilkinde verdiğim Fransızca parçalar hala dinlenmeye devam ediyor. Eski zamandan kalan plaklar evlerde itina ile korunuyor. Bunlar korunurken barış üerine, savaş karşıtı parçalar da devam ediyor.

Ancak Türkçe’de neler var diye baktığımda elimde çok da fazla bir şey birikmedi. Hatta sosyal medya hesabımda arkadaşlarımı da bu arayışıma ortak ettim, gelen öneriler bir elin parmaklarını geçmedi. Uzun yıllardır Türkiye’de savaş karşıtı hareket içinde yer almış bir vicdani retçi olarak dönüp baktığımda üzülerek görüyorum ki bir iki parça dışında pek de bir şey yok elimizde.

1. Şarkı Cem Karaca’dan; Mutlaka Yavrum

Biz görmedik sen görürsün
Yavrum, yavrum, yavrum, yavrum
Didişmeden geçen bir gün mutlaka

Yalansız dolansız bir dünyayı
Yavrum yavrum
Kuramadık, kurarsınız mutlaka

Boşa harcandı benim yıllarım
Boşa geçen yıllarıma yanarım
Affet beni ne olur yalvarırım
Yavrum, yavrum, yavrum, yavrum
Yarın senin ellerinde, güzel kur

Biz görmedik sen görürsün
Yavrum, yavrum, yavrum, yavrum
Daha mutlu Türkiye'mi mutlaka
Kulun kula kul olmadığı bir yarın…

Cem Karaca: 1 Ocak 1945 İstanbul doğumludur. Azeri bir baba ve Ermeni bir annenin çocuğudur. Okul yıllarında özellikle Rock müziğe hayran olur, okul arkadaşlarıyla bir müzik grubu kurur. O dönemin ünlü sanatçılarından biri olan İlham Gencer de Cem Karaca'ya ve ekibine büyük destek verir.

Askerde hayatı büyük bir değişime uğrar. Asker arkadaşının çaldığı bağlama sayesinde bir zamanlar ilkel bulduğu müziğe kendi duygularını da katarak yeni bir anlam yükleyerek Anadolu Rock müziğinde öncü olur. Yaşamı boyunca Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar ve Dervişan gibi gruplar içinde müzik yapar.

12 Eylül darbesi sonrasında Türkiye’de yasaklı sanatçılar arasında yer alır, bir süre yaşamına ve müzik çalışmalarına Avrupa’da devam eder. 8 Şubar 2004 tarihinde bu dünyaya veda eder.

2. Şarkı Gülbahar’dan; Tanrı ve Çocuklar

Bilmiyorum var mısın?

Beni duyuyor musun

Tanrımneden bizi hep

Çocuklarla vuruyorsun

Zaten hep yanıyoruz

Cehennem ortamızda

Bir çocuk bile yok mu

Günahsız aramızda

Ah ne yaptık

Çocuklara ne yaptık

Tanrimo cennetinde

Şöyle kimler kalıyor

Ateşte çocukları

Hangi günah yakıyor

Ateşte yanan kuşlar

Bir gün göğü sorgular

Ardına bakmaya

Utanır suskun rüzgar

Dokunmayın sevgiye

Elleriniz yakıyor

Göğsünüze bastığınız

Herşey parçalanıyor

Ölüm sayfalarına

Sevginiz nasıl sığar

Siz vatan sevdikçe

Oluyor çocuklar

O günahlarınızla

Vatan aşklarınızla

Ah yeter vurmayın

Bizi çocuklarımızla

Bana bu şarkıları

Hiç söyletmemeliydin

Çocuklar olurken

Tanrımsen neredeydin

Sadece rüzgar gelir

Bir güvercinin cenazesine

Gülbahar Uluer için ekşisözlükte yazılanlar:

“muhtesem bir sestir gülbahar uluer. grup yorum'un grup yorum oldugu dönemlerde essiz sesi ve yorumuyla can vermisti sarkilara. sonra kendi albümlerini yapti. hepsi de çok güzeldi. yillar önce agir hastaliga yakalandigini ögrenmistim. umarim iyidir ve bir yerlerde bize yeni sarkilar armagan etmek için sarkilar mirildaniyordur. hatri bilinmemis güzel insanlardandir. “

“kadife sesli sanatci. seher yeli/desmal albumu simdiye kadar dinledigim en iyi birkac albumden biri diyebilirim. bazi albumler avrdir, icindeki her sarki birbirinden guzeldir. ”

3. Şarkı Erkan Oğur’dan; Barış Güvercini

Dostluklar Kurulsun İnsanlar Gülsün
Barış Güvercini Uçsun Dünyada
Yok Olsun Kötülük Düşmanlık Ölsün
Barış Güvercini Uçsun Dünyada
Dostluklar Kurulsun İnsanlar Gülsün
Son Bulsun Savaşlar Kimse Ölmesin

Dünya Cennet Olsun Yaşasın İnsan
Gelin Barışalım Dökülmesin Kan
Son Bulsun Savaşlar Kesilsin Figan
Barış Güvercini Uçsun Dünyada
Dostluklar Kurulsun İnsanlar Gülsün
Son Bulsun Savaşlar Kimse Ölmesin

İnsancıl İnsanlar Barıştan Yana
Ancak Zalim Olan Kıyar İnsana
Barış Aşkı Yayılmalı Cihana
Barış Güvercini Uçsun Dünyada
Dostluklar Kurulsun…

Erkan Oğur; “perdesiz gitar çalmasının nedenini "aradığım sesler, perdeli gitarda yok" diye açıklayan, sürekli yeni enstrümanlar üreten, yorumladığında muhteşem yorumlayan, emprovize yaptığında muhteşem yapan, bestelediğinde muhteşem besteleyen büyük müzik insanı. mütevazı kişilik. “

4: Şarkı Yaşar Kurt; Anne

Korkuyorum anne
Al beni içine
Alışamadım anne
Al beni yine
Büyüdüm anne
Eller büyüdü
Büyüdü pabuçlar yollar büyüdü
Orduya istiyorlar
Savaş çıkar diyorlar
Silah veriyorlar anne
Bana öldür diyorlar
Yat
Diyorlar anne
Kalk
Diyorlar
Beynimi yiyorlar anne
Beynimi yiyorlar

Korkuyorum anne
Al beni içine
Alışamadım anne
Al beni yine
Büyüdüm anne
Eller büyüdü
Büyüdü pabuçlar yollar büyüdü
Orduya istiyorlar
Savaş çıkar diyorlar
Silah veriyorlar anne
Bana öldür diyorlar
Yat…

Yaşar Kurt: 1974 – 1989 yılları arasında ilk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamlar. Liseyi Kadıköy Mehmet Beyazıt Lisesi'nde okur.

Bir kaza eseri giremediği konservatuvar sınavları ardından müzik alanında kendi kendini yetiştirmeye çalışır. Kurduğu, Beyaz Yunus grubunda alternatif müzik üretme kaygısını gruptakilere kabul ettirememesi üzerine grup dağılır. Oyuncu olan arkadaşlarının çağırması üzerine Almanya’nın Wuppertal kentine gider. 1993 yılında Almanya'da ilk kez gördüğü bir müzik kayıt stüdyosunda ödünç aldığı gitarla yalnızca üç saatte şarkılarını okuduğu bir kayda sahip oldu.

2008 yılında 40 yaşında Ermeni olduğunu anladığını açıkladı. Ermenice yayın yapan Shant TV'ye verdiği röportajda Ermeni Apostolik Kilisesi'nde vaftiz olduğunu ve Arşak adını aldığını söyler. Müzik hayatına Türkiye’de devam etmektedir.

5. Şarkı Aygül Erce’den; Benim Sana Verecek Oğlum Yok Paşa

sen bilmezsin paşa
ne çilelerle büyüttüm bu oğlanı
istersen sor annene
anlatsın sana, iyice dinle
çok iyi dinle

benim sana verecek
bir oğlum yok paşa
al bombanı sür tankını
kolaysa sen öl
oğlumu bana bırak (x2)

al silahını kur savaşını
istersen oyna
oyna bu oyunu
tek başına
ama tek başına

Aygül Erce: Opera sanatçısı, müzisyen ve şarkıcı Aygül Erce’nin Türkçe ve Kürtçe iki CD’den oluşan ilk albümü “Acıya Şarkılar” (Stranên Ji Êşê Re) Kom Müzik’ten çıktı. Kürtçe ve Türkçe yayınlanan albümde yer alan on şarkıdan yedisinin bestesi Erce’ye ait.

15 Yıldır ailesi ile Londra’da yaşayan Erce’ye; “Kimlerin acılarını anlatıyorsunuz?” diye sorduğunda gazeteci dostum sevgili Suna Alan: Türkiye’nin tarihine baktığınızda acı, gözyaşı, kan dolu yapraklar görürsünüz hep. Günümüzde de bu böyle sürüp gitmekte ne yazık ki. Bir müzisyenseniz ya da genel anlamda sanatçıysanız bunu görmezden gelemezsiniz. İnsanların acıları yüreğinizi burkar, içinizi acıtır. Hele bir de bu acılardan siz de payınıza düşeni almışsanız, elbette Acıya Şarkılar söylersiniz. Ben Alevi bir Kürt’üm. Altı yaşımdan itibaren de Bingöl’den göç ettiğimiz İzmir’de uzun bir süre yaşamış Türk’üm. Son olarak da 15 yıldır yaşadığım Londra’da bir İngilizim. Alevi ve Kürt olarak yaşadığınız topraklarda malum nedenlerden barınamamışsınız, acı dolu yüreğinize umudu aşılayıp, kalkmış büyük şehre gelmişsiniz. Geldiğiniz kentte konuşulan dili bilmeden okula başlamışsınız. Aşağılanmışsınız, horlanmışsınız, alay konusu olmuşsunuz. Anadilinize saygısızlık etmişler, sizi dilinizden utandırmışlar, acımış tabii içiniz. Unutmuşsunuz dilinizi, unutturmuşlar. Hala Türkçeyi doğru düzgün konuşamayan annem ve babam bile, bunu utanç konusu yapıp bizimle Türkçe konuşmaya çalışmış. Onlar bile kendi dilimizi unutmamıza aracı olmuş bir anlamda. Büyümüşsünüz, hasbelkader üniversite okumuşsunuz. Ama Kürt olduğunuz için açık kapı bulamamışsınız ve yine acı dolu ama umut aşılı bir yürekle kalkıp İngiltere’ye gelmişsiniz. Bir bakmışsınız ki burada da Türkiyeli bir göçmen olmak acıtıyor sizi. Bu anlattıklarım bir Kürt’ün, Alevi’nin vb. yaşayabileceği en küçük ölçekte acılar ve birçoğumuz için de çok sıradan. Ya Roboskî, ya Sivas, ya Halepçe, ya Berfo Ana, ya asker anaları, ya gerilla anaları… Ya’lar uzayıp gidiyor. Acıtılmış her insanın kendinden birşeyler bulabileceği bir albüm yapmaya çalıştım.”

6. Şarkı Lokman Kurucu’dan; Askerleri Topla Manuel

askerleri topla manuel, geri çekiliyoruz

bir baharda bu kadar zafer yeter

aldığımız topraklara kim yerleşecek şimdi

kim ekecek kim biçecek askerleri topla manuel

fazladan kaç bayrak daha dikeceğiz kim bilir

ölüleri gömmek için kaç mezar daha

kaç gök gürültüsü, kaç fırtına, kaç yağmur yağacak topraklarımıza.

geri çekiliyoruz manuel askerleri topla

sırtımızı dönelim belki bir vuran çıkar hayrına

hep yenerek geçmiyor zaman,

bak aynı mevsimdeyiz ne ileri gidiyoruz ne geri kalıyoruz

bu pörsümüş hayatta biten bir savaş başlayan bir savaş biten…

geri çekiliyoruz manuel

hayattan ve aşktan zamandan manuel,

zamandar

askerleri topla

Şair-yazar Lokman Kurucu edebiyat, yayıncılık ve de müzikle ilgili. Yazdığı şiirleriyle adından söz ettiren Kurucu Leş albümüyle hem bestelerini hem de sesini dinleyicilerine duyurdu. Kolektif bir çalışmanın ürünü olan Leş albümünde ”Leş” ve ”Yasak Hikaye” isimli şarkıların sözlerinin (daha doğrusu şiirlerinin) yazarı Şair,

Gazete Duvar’dan Gülşen İşeri kendisine “Neden Leş?” diye sorduğunda; “En yakınımızdaki kişiyle bile aramızdaki ilişki, akbaba ve leşin arasındakini geçmiyor. Birileri sürekli yara içinde; sürekli delik deşik, birileri ölü ve kokuyor. Birileri geniş kanatlı avcı; sert ve acımasız. Hiç umulmadık yerden vuruyor keskin gagasını; kanatıyor avını. Bu ilişki insanlığın yazgısı mıdır? Değil! Yine de insanın bir türlü kurtulmak istemediği bir lanet. Bu lanetten kaçamazsam da ben, en azından, hangi uçta duracağıma karar verme talihini buldum kendimde. Akbaba olmayı reddettim kesinlikle! Acı, karardır. Belki de sanat adına yarattıklarımızın tümü bu kararın eseridir.”

Türkçe’den Barış İçin Şarkılar yazısı için sosyal medya hesabımdan öneriler aldım, birlikte kolektif bir çalışma oldu bir anlamda. Hepimiz Türkçe’den daha çok şeyler dinlemek istiyoruz, savaşa, şiddete, militarizme, patriarkaya karşı ve barışa dair.

Teşekkürler; Bilal Dalar, Haldun Özkan, Ayşegül Çoban, Jale Aydemir, Aygül Aydın, Osman Yılmaz, Mustafa Gürsoy...