Başbakan Erdoğan’ın Seul-Tahran yolunda futbolda şike konusuyla ilgili açıklamaları iç açıcı değil.
Thatcher İngiltere’si gibi dört beş yıllığına Avrupa futbolunun dışında kalsak ne olacak, niye ille de kötü olsun ki demeye getiriyor.
Bu görüşe katılmıyorum
İşler bugünkü gibi gider, UEFA da ödün vermez Türkiye’ye cezayı keserse, hiç kuşkunuz olmasın, futbolumuz Avrupa’dan dışlanarak büyük bir darbe yer.
Başbakan Erdoğan, gözüken o ki, bu Avrupa’dan dışlanma konusunu, bunun yaratacağı olumsuzlukları fazla önemsemiyor.
Avrupa futbolundan bir süreliğine de olsa uzaklaşıp, kendi içimize dönüp “Annemizin liginde oynamanın” Türk futboluna, Türk sporuna ve Türkiye’nin imajına vereceği zararları, anlaşılan, tam yerli yerine oturtabilmiş değil Sayın Başbakan.
Ayrıntıya girmek istemiyorum.
Başbakan Erdoğan, dileğim o ki, şu günlerde zaman ayırıp bu konuda, belki duymak istemediği farklı seslere de daha çok kulak verebilsin.
Yoksa, şike ve sonuçları konusundaki inadımızla Türk futbolu büyük bir yol kazasına uğrayabilir. Ve ‘futbol endüstrisi’nin bu ülkede yeniden belini doğrultması uzun yıllar alabilir.
Yazık olur futbolumuza.
‘Güzel oyun’a daha beter hasret kalırız.
Çabuk unutuluyor.
Birçok alanda ‘standartlar’ımızın esas kaynağı Batı’tır, Avrupa’dır.
Türkiye İkinci Dünya Savaşı sonrası NATO’ya girmemiş olsaydı, ordumuzun standartları bugün nasıl olurdu?
Bu soruyu geçmişte bazı komutanlarımıza sormuştum. Hepsi bunun önemini vurgulamış, NATO sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iyiye gittiğini, sınıf atladığını belirtmişti.
Bunun gibi, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği de farklı değildir.
Her ne kadar standartlarımızı hâlâ Avrupa düzeyine tam olarak yükseltememiş olsak da, Konsey’in yargı, ifade özgürlüğü gibi birçok alandaki ilke ve kurallarını benimseyerek aldığımız  mesafe inkar edilemez.
Türkiye’nin AB’ye uyum ve üyelik yolundaki serüveni de, bu ülkenin birçok alandaki kalite çıtasını ağır aksak da olsa yukarı doğru itmeye devam ediyor.
Futbolda da farklı değildir.
Türkiye’nin futbolda Avrupa’ya girmesi de kolay olmadı. UEFA üyeliğimizin kabul edilmesi için on yıla yakın ciddi mücadele gerekti.
Sekiz yıllık bir gecikmeyle 1962’de  gerçekleşen üyelik, öngördüğü ilke ve kurallar bütünüyle her açıdan futbolumuzun daha iyiye gitmesine yol açtı.
‘Taşralaşmak’tan kurtardı bizi.
Çıtamız yükseldi.
Ama her alanda olduğu gibi futbolda da alaturkalık peşimizi bırakmadı tabii. Kuralları, ilkeleri orasından burasından eğerek bükerek yol alabileceğimi sandık.
Ama sonra deniz bitti!
Bir başka deyişle:
Briç Kulübü’nde pişpirik oynatmazlar!
İnşallah futbolumuz korkulan kazaya uğramaz.