sözün anlam savaşını yitirdiği bir çağ bu. kelimelerin gırtlağı kesileli çok oldu. hece anne rahminde bir embriyo iken vuruldu cizre' de. harfler sur'un daracık sokaklarında tanklarla ezildi. öykü cemile'nin buzdolabına sığmayan bedeninde dondu. soğuk bir çağ bu; belleksizliğin kusmuklara boğulduğu devirdeyiz. savaşın gecekondu hali, can yakıcı, öldürücü, çürütücü.

çıldırtıcı bir çağ bu albayım, hiç böylesine denk gelmemiştik. rüyalarda gördüğümüz ejderhalar bile daha vicdanlıydılar. annemizin anlattığı bütün masalların kurmaca olduğuna inanmak istemiyorum. beni, annemin ' hayal ürünün masallar' anlattığına ikna etmeyin albayım. çünkü annem anlattığı her şeyde; mutluluğu, eşitliği, barışı, onuru, adaleti anlatırdı. annemin masallarında kibritçi kız onurluydu, rapunzel aşkın tarifiydi. derveş u edule de anlatılan tarihselliğimdi, ihanete yer vermeyen, direnişe davet eden tarihim. annemin hiç bir masalında haksızlığa yer yoktu. yine albayım annem don kişot’u ilk kez okuduğunda ' önce serüvenciler görür gerçeği. ve bu gerçeği en kırılgan anlarda konuşmaya, bağırmaya devam ederler. serüvenciler kabullenmemeye, değiştirmeye, devrime ant içenlerdir' derdi annem. bense albayım annemi, sizin kurşunlarınızla ölen annemi yeni defnedip geldim. senin çiftliğinde son defa senle konuşmaya çalışıyorum.

albayım; bu topraklar sizden yaşlı, benden daha genç. ne halt etmeye sınır çizdiniz, bölüp parçaladınız, parsel parsel el koydunuz ülkeme? sonra gelip ülkemin dağlarına, taşlarına 'ne mutlu türküm diyene' yazıp, her sabah koca bir halkın varlığını türk varlığına armağan ettiniz? ettiniz de ne oldu albayım, bitti mi, bittik mi?

albayım; bu kadar ineği, eşeği, tavuğu, koyun- kuzuyu, kekliği, kargayı nerde buldun? bu kadar mal-mülk, bu saray, bu ihtişamın kaynağı ne albayım?

çaldın mı, gasp mı ettin, yoksa baban mı hırsızdı albayım?

çok kitabın var dediler, doğru mu albayım? madem ki o kadar kitabın var, neden çocukları öldürüyorsun albayım, hiç mi okumadın?

senin çocukların ile halkın yoksul çocukları arasında ki fark ne albayım?


haritadan tanımaya, anlamaya çalıştığın kentler senin olabilir mi? binlerce tank, on binlerce askerle; sokaklarını, evlerini, insanlarını, doğasını ve tarihini yok ederek mi sahip olacaksınız o kentlere?

haritalarda kelimeler gibi her şeyi anlatmazlar albayım, haritalar sessizdir, suskun ve sakin. hele birde hayatında adım atmadığın, taşını toprağını insanını görmeden çizdiğiniz haritalar hiç bir şey anlatmaz albayım. hem de hiçbir şey.

albayım, hala söze inanların size söyleyecekleri son sözü getirdim

barış, ama onurlu, seninle eşit, seninle ortak, seninle, senle, sen gibi, sen kadar...

savaşa devam edeceğinizi ve sizinle ancak onurlu bir barış ikliminde konuşacaklarını söyleyen insanları öldüreceğinizi söylüyorsunuz. yanlışsınız albayım, yanlışsınız çünkü sizden önce, sizden daha kararlı , vahşette sizlere ders verecek kadar psikopat dedeleriniz binlerce defa aynı savaşı yürüttüler. tecavüz ettiler, işkence, katliamlar yaptılar, köyleri yaktılar, göç ettirdiler ama kazanamadılar. senin anlayacağın albayım; insanları da kelimeleri de tarihi de öldürebilirsiniz ama albayım savaştığınız insanlar taşa, toprağa, ağaca, suya, ateşe, güneşe sahipler, onlarla konuşuyorlar, onlarla yoldaşlar. yani albayım toprağı yok edemezsiniz, ağacı kesebilirsiniz ama kökünü kurutamazsınız, suya dokunursanız sizde ölürsünüz, güneş hepimize gerekli'

demem o ki albayım annemin anlattığı bütün masallarda öne çıkan en büyük kelimeydi 'barış' eğer anneme inanmaya bırakırsam, -ki beni çok zorluyorsunuz- bende; toprağı, taşı, havayı, suyu ateşi alırım sizden. bin yıllardır atalarımın onlardan öğrendikleri ve onlara anlattıkları ile yürürüm üstünüze, çiftiğinize, sarayınıza, kentlerinize.

iktidar sizi nerenizden yaralıyorsa orası sizin kimliğiniz olur der milan kundera. siz bizi havamızdan, suyumuzdan, toprağımızdan, doğmamış çocuklarımızdan vuruyorsunuz. hem de haritalara bakarak, haritalardan karar vererek. siz bizi tarihimizden, geçmişimizden, geleceğimizden, ölülerimizden vuruyorsunuz, bil cümle siz bizi yok etmek istiyorsunuz

ama kaybedeceksiniz albayım, kaybedeceksiniz, kaybedeceksiniz