Dün Ahmet Şık’la konuşurken, dedi ki: “Kızım dişine tel taktırmış. Benimle görüşe gelirken annesine ‘Acaba güvenlikten geçerken öter mi’ diye sormuş. 12 yaşında bir kıza bunu düşündürenleri unutabilir miyim?”
Biz konuşurken Nedim Şener ekrandaydı.
Ayşenur Aslan’a cezaevinin nasıl gri bir tabutluk olduğunu anlatıyordu. Onun kızı da babasının tutsak gözü farklı bir renk görsün diye masmavi eteğini giyerek gitmiş görüşe... Etekteki üç metal düğme yüzünden dedektöre takılmış o da...
Giriş aramasında Doğan Yurdakul’un eşine yapılanları anlatırken gözyaşlarını tutamadı Nedim...
Ağladı, hepimizin yüreğini kanata kanata...
* * *
Kısakürek’in “Gençliğe Hitabe”sinden “kininin davacısı bir gençlik” idealini damıtanlar, asıl bu cenaha nasıl kin tohumları ektiklerinin farkında mı acaba?
Ahmet’in, Nedim’in kızları, babalarına, ailelerine yapılanı affeder mi sanıyorlar?
Balbay’ın, Tuncay’ın çocukları babasız bırakıldıkları yılların hesabını sormayacak mı?
Müyesser Yıldız’ın oğlu, annesini koğuşta tek başına soğuğa terk edenleri unutacak mı?
Ya Zeynep Altıok?
Babasına kıyanların “Kaçarsan yırtarsın” düzeni içinde affedildiğini, bir insanlık suçunun zamanaşımıyla örtbas edildiğini sesi yettikçe haykırmayacak mı?
Önceki gün Ankara’da adliye önünde gazla dağıtılan, acımasızca coplanan gençler, polisin aynı cengâverliği niye Sivas’ta Madımak önünde göstermediğini sorgulamayacak mı?
Bu öfke, onlarla birlikte büyüyüp çoğalmayacak mı?
* * *
Zaman aşınır, izan aşınmaz.
Hukuk unutsa, insanlık unutmaz!
Bakın, 1944 Mayıs ayında, faşist Almanya’nın işgali altındaki Letonya’da yaşanan bir katliam, 66 yıl sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne geldi ve AİHM, “İnsanlığa karşı suçlarda ‘Kanunsuz ceza olmaz’ ilkesi işlemez” kararı aldı. Zamanaşımı da işlemedi, katliamcıların cezası onandı.
“Kononov-Letonya kararı” olarak literatüre geçen bu kararı, Sivas mağdurlarının avukatları mahkemeye hatırlattı.
Ankara’nın katliamda zamanaşımı uygulaması, muhtemelen AİHM’den dönecek.
Hem de 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir katliam örneğiyle...
Türkiye için yeni bir kara leke...
* * *
Neyse ki unutmuyor insanlık...
Bir Letonya köyündeki katliamın hesabını 66 yıl sonra da olsa soruyor.
Sivas da öyle olacak; Madımak’ın tetikçilerinden sonra katliamı tezgâhlayanlar, gözyumanlar da mutlaka yargılanacak.
Nevruz’da “üç kibrit çöpü” ile hatırlanan Diyarbakır Cezaevi’ndeki 12 Eylül zulmünün de hesabı sorulacak.
12 yaşında bir kız çocuğunun diş teli, diğerinin mavi etekliği, karanlık bir dönemin simgelerine dönüşüp sorumlulara her daim hatırlatılacak.
* * *
Mahkeme önünde de söyledim; karşılaştırma yanlış:
Madımak’ı yakanlar tinerciler değil, dincilerdi.
“Siz, güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi” diyecek bir gençlik istiyordu değil mi Necip Fazıl?
Bu lafı üstünüze almıyor, “kininin davacısı” bir nesil istiyordunuz; değil mi?
İşte yetiştirdiniz.